15 Mart 2010 Pazartesi

Gülümse biraz,gülsün gözlerin!


Kadının biri, gardırop kapağının vakitli-vakitsiz kendiliğinden açılmasından şikâyetçi. Durup dururken "gacıırt" diye açılıveriyor kapak. Bunun üzerine bir marangoz çağırıyor kadıncağız. Marangoz kapağı inceliyor, bir arıza göremiyor. Tam dönüp gidecekken aa, kapak yine kendiliğinden açılıvermiş. Diyor ki evin hanımına, "Az önce bir tren düdüğü sesi duydum; tren yolu yakın mıdır buraya?" Evet diyor kadın, birkaç yüz metre ilerde. "Trenin sarsıntısından olabilir" diyor marangoz. "En iyisi ben dolaba girip bundan sonraki trenin geçmesini bekleyim; böylece arızayı içerden tesbit edebilirim!" Giriyor gardıroba; kadın dışarda marangoz içerde başlıyorlar tren beklemeye. Aksi gibi trenin ne geldiği var ne gittiği... Derken aşağıda kapı çalınıyor, evin erkeği çat kapı evine gelmez mi? Tam o esnada uzaktan tren geçiyor, gardırop kapısı açılıyor, adam bakıyor ki, gardıropta bir marangoz. "Ne işin var senin burada?" diye öfkeyle sorunca marangoz, "Valla tren bekliyorum dersem inanmayacaksın ama aynen öyle" diyor.

bugünkü Zaman gazetesindeki A.Turan Alkan'ın köşe yazısından bir parça.
bu hikayenin bir değişik versiyonunu eski Kurtlar Vadisi'nde Polat Alemdar Elif'e anlatmıştı.

polat: napıyorsun?
elif: seninle konuşmuyorum...
polat: ya tamam özür dileyeceğim... nerdesin?
elif: yoldayım ofise geçiyorum... ama canım çok sıkkın şarap da getireceksen gel...
polat: onlar arabada kolay... başka?
elif: bir şey isteyeceğim ama dalga geçme...
polat: geçmem, ne?
elif: bana çiçekte alır mısın?
polat: bu mevsimde papatya var mıdır acaba?
elif: aaa!!!
polat: umarım tirbüşon vardır...
elif: aaa yok ne yapacağız?
polat: (elife çiçekleri uzatır) neyse sen şunlarla oyalan ben bir şey bulayım...
elif: ayyy çok teşekkür ederim harikalar!
(elif çiçekleri vazoya koymakla uğraşırken polat şarabı eliyle açar)
elif: aaa... nasıl yaptın?
polat: bir öpücük verirsen söylerim...
elif: aaa... hadi hadi... öyle, içmeden sarhoş olmak yok...
polat: neye içiyoruz...
elif: beklemeye
polat: o niyeymiş?
elif: sende bir ömür bekle anlarsın... eee anlat bakalım ne oldu?
polat: ya biz çakırla ayrıldık, seni aradım... tam şarap alacaktım etrafım çevrildi sonrasını biliyorsun...
elif: çakırla nerdeydiniz?
polat: şimdi otobüs bekliyorduk diyeceğim inanmayacaksın...
elif: o ne ya?
polat: kadının biri marangozu eve çağırmış... dolabımdan gıcır gıcır ses geliyor demiş... marangoz gelmiş, dinlemiş bir ses yok... kadın demiş ki; otobüs geçtiğinde gıcırtı oluyor. sen dolabın içine gir, bakalım ses nereden geliyor... peki abla demiş marangoz dolabın içine girmiş... başlamış beklemeye otobüs yok. bu arada kadının kocası eve gelmiş... yatak odasından içeri girmiş ceketini çıkarıp; dolabın kapağını bir açmış içerde adam. öfkeyle, napıyorsun burda demiş... zavalla marangoz; şimdi otobüs bekliyorum desem inanmayacaksın demiş...
elif: hepiniz aynısınız değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder