23 Ocak 2011 Pazar

Siyaseti spora sokarken siyasileri suçlayanlar


gs'ın tek yumruk isimli marjinal sol siyasi eğilimli grubunun öncülüğünde başlatmış olduğu protesto görüntülerini tribündergi'de gördüm duydum.anonsunu da orada duymuştum.tribündergi'deki arkadaşların bilmemesine imkan yoktur ama bu kadar da olmaz dedirten saçmalıklar zinciri büyüdükçe büyüyor.
-''Spora siyaseti sokuyorlar'' diyenlerin, boğazına kadar siyasete bulanmış olması çok acı.Takım sevgisinin de önüne geçmiş ideolojiler,marjinal ve toplumda karşılığında 1000'de 1 seviyelerinde.
-Türkiye'deki tribün kültürünün çok fazla muhafazakar köklere sahip olduğundan, milliyetçi reflekslerinin çok güçlü olduğundan tamamen bihaberler sanırım bu arkadaşlar.Altına bağımsız bilmem ne taraftarları diye imza atanların bildiğimiz, slogan ağzıyla konuşan militanlar oldukları aşikar.
-Kaşınmak istenenlerin, tahrik edilmek istenenlerin acaba bu milliyetçi muhafazakar refleksler mi olduğunu merak ediyorum.
-Topladığının binlerce kişinin tribünde bir karşılığını olmadığını sizler de biliyorsunuzdur umarım.Amacımız siyasi iradeye sövmek, sporu da buna alet ettik diye açık açık söyleyin de,insanların kafası karışmasın.
-Nedir yani amacınız açıkçası.Tribünde taban bulamazsınız bunu bilmiyor olmanız için ahmak olmanız gerekir.Zaten kutuplaşmış bir ülkenin, takım sevgisinde,tutkusunda birleşen insanlarını tribünde de mi bölmek istiyorsunuz? Tribünlerde de mi kurtarılmış bölgeler ilan edilsin istiyorsunuz? Kavgaları tribünde çıkartıp, medyada daha fazla yer alıp, toplumsal tabanı buradan yaratmak istiyorsanız da, yediğiniz dayak yanınıza kar kalır, bunun farkında değil misiniz?
Herkes aklını başına alsın, tribünler siyasetin hükmünün geçtiği yerler değildir.Türkiye'de tribünlerde belli bir siyasi eğilimin hakimiyeti vardır,evet bunu inkar etmiyorum.Ama bu insanlar hiçbir zaman birilerine zorla birşeyi dayatmamıştır,siyasi eğilimini, takım sevgisinin, aşkının,tutkusunun önüne koymamıştır. Ama marjinal solun ve hükümet muhalifi azgınların Tribünlere sokmak istediği nifak, çok büyük kırılmalara yol açabilir.Kör olmayan herkes görür bunu. Ona göre herkes akl-ı selim davransın. Sağduyulu olsun.Bu maskaralığa ve saçmalığa da bir son verilsin artık.2-3 gün kendinizi tatmin ettiniz, medyada yer aldınız, artık yeter kendinize gelin.İnsanların keyfini kaçırmayın. Herkes adam gibi takımını tutsun desteklesin.Haziran seçimleri için bir hesabı varsa,bunun yeri stadlar salonlar değildir.Tayyip Erdoğan'a oy için kömür dağıtıyor, stad yapıyor, spora siyaseti sokuyor diyen ahmaklar, bizzat sporun göbeğine siyaseti sokuyor ve sözde kendisi,bağımsız,muhalif, cart curt.
Tribünler takım aşkının haykırıldığı yerlerdir, kimse başka hesaplara girmesin.

18 Ocak 2011 Salı

Başbakanlık polislerine kışlık kıyafet:Sarı-Lacivert


''Başbakanlık Merkez Binası'nın şeref kapısında nöbet tutan polis memurları kışlık kıyafetlere geçtiler.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve üst düzey konuklarının giriş çıkış yapabildiği Başbakanlık Merkez Binası'nın şeref kapısında bulunan ve saygı nöbeti tutan muhafız polisler, kışlık kıyafetlerini giymeye başladılar.''


Muhteşem duruyor bence, Ptt çalışanlarının,postacılarının 4 sene önce sarı laciverte dönmesinden sonra bunu da görmüş olmak,hele ki böylesine bir karmaşık bir ortamda çok fena güzel oldu kendi adıma.Darısı Hazine, bilimum müsteşarlık ve bakanlıklara...:)))

Neler oluyor bize?


Takım Yeni Malatya'ya yenilmiş, Antalya'da abartılı bir karşılama, abartılı bir dostlar alışverişte görsün resitali. 2 gün sonra Antalya'da takım sahaya çıkarken;''hadi koçum ,hadi aslanım, yenilgi umrumuzda değil'', maç sonu ; futbolcuları ıslıklamak, Aykut Kocaman'ı istifaya çağırmak. Ne yapıyoruz, farkında mı değiliz, yoksa kendimizi mi kaybettik. Bu kadar mı bilinç kaybı olur. Neyi çözmeyi istiyorsunuz böyle yaparak, takıma tepki böyle mi koyulur. Böyle netice alınmayacağını bile bile, neden topçularla araya set çekilmek isteniyor. Aykut'a protesto nedir allahınızı severseniz. Herkes mi Antucu, Ebru Köksaldı'cı oldu. Herkes orada mı şekillendiriyor aklındaki, zihnindeki tepkiyi ,protestoyu.
Deniz Barış ıslıklandı da ne oldu, İniesta mı oldu Deniz'den.Selçuk Şahin ıslıklandı, artık Xavi gibi oynuyor maşallah. Bilica zaten artık Avrupa standartında bir stoper. Nedir bu bulaşıcı lanet olası protesto ve ıslıklama. Neyle şekilleniyor gününüz de bu kadar takım tutkusunun yerini müşteri refleksleri alıyor. Kaybolan ruhumuz seni çok özlüyoruz diye bağırmaya gelince herkes bağırıyor, veya facebookta, youtube'da videolar yapılıp koyuluyor ama tribünlerdeki yozlaşmayı düzelteyim derdine düşen yok. Tribünün kaybolan ruhunu nasıl getireceğiz bunun üzerine kafa yoran yok. Çünkü memnun herkes, üstten ufolar yanıyor, ohh mis gibi sıcacık, ''oynasanıza lan it'' diyeceğiniz ''marabalar!'' da sahada,geriye kalıyor bu ''milyonluk eşşeklere!!'' haddini bildirmek di mi? Hepimiz kaytarma derdindeyiz, biz zaten hep ''En büyük taraftar, futbolcular sahtekar'' nakaratındayız, Aziz Yıldırım maşallah çok büyük bir dönemi başlatmış, bir de hiç sıkılmadan anlatıyor, suçluyor, ''Futbolcuların hiç mi suçu yok?'' diye. Herkes suçu başkasına atma derdinde,ama taşın altına elini koyan yok. Koyacak olsan,Erol Taş misali; uçurumun kenarına parmak ucuyla tutunan parmaklara gelip köseleyle basarlar.
Ne yapıyorsun kardeşim, niye ıslıklıyorsun, 60.dk da oyuncunun moralini bozuyorsun desen, sana cevap verip diklenecek, hemen stad kamerası zoooommmm: ve 1600 TL,idari para cezası + 6 ay stadlardan men.
Büyük başkancı!!, hep destek tam destekçi!!, taraftarın resmi sitesici!! Antu'da başlık açacak olsan;yav bu işte bir terslik var, sorun tribünün takımı yeterince sürükleyememesi,topyekün bir ruhsuzluk,son 5 yıldır sürekli aşılanan bir ruhsuzluk,kapitalist yaklaşım diye, çaattt: al sana 6 ay ban.
Tribünde zaten kimse caka sattırmıyor artık, bırakın bağırtmayı, bağıranı dövüyorlar.

E bütün bunlardan sonra : Aykut istifa.
Yahu insaf be,insaf! Güya çok büyük bir camia desteği varmış da, şöyleymiş de, böyleymiş de, cart curt. Evet, son maç kaçan şampiyonluk sonrası, belirsizlik üzerine Aykut Kocaman kartı çok olumlu karşılandı ama öyle topyekün bir destek sinerji yaratılması asla söz konusu olmadı.
Aykut Kocaman bir karakter timsalidir.
Onun varlığı kişilikli bir oyuncu grubu,takım yaratmaktır. Bu camiada bu işi bu yönüyle yapacak belki de tek adam Aykut Kocaman'dır. Ve maalesef bütün bunlara rağmen hakettiği desteği görememektedir. Vay efendim, nasıl geçen sene ocakta transfer yaptırmamış Daum'a da, şimdi ne yüzle istermiş. Ulan bu nasıl dünya kardeşim. Sizin derdiniz nedir.Ne demek istiyorsunuz yani. Kimin avukatlığını yaptığınızın farkında değilsiniz galiba. Geçen seneki lig ile , takımların transfer durumu ile, potadaki rakiplerin sayısı ile bu seneki bir mi. Neyse işin teknik kısmına girmeyeceğim, ama böylesine psikopat ruhlu bir medya ve sözde camia kamuoyu baskısı ile karşı karşıya Aykut.
Allah yardımcısı olsun.
Ama Aykut ve onun gibileri bu bulundukları yere kolay gelmiyorlar. Bizim çocukluğumuz ,gençliğimizin kahramanı diye mi duygusal bakıyorum bilmiyorum ama yıllardır arzuladığımız içimizden birinin takımın başına geçmesi, sonuna kadar destek çıkılması ve gerekirse onunla acı çekilmesi gibi argümanlar bugünlerde birilerine fena derecede U dönüşü yaptırmış durumda.
Tarih, bugün ihtiyacı olan ve hakettiği desteği vermeyen bir Fenerbahçe camiasını ve taraftarını yazacaktır, ben de buna ciğerim yanarak şahit oluyorum ne yazık ki.
Bugünlerde karşıki yakanın çocuklarının diline pelesenk olduğu gibi, ''Keşke galatasaraylılaşmasak'' daha fazla da, öz değerlerimizi bu kadar kolay yitirmesek.
Aykut, umarım kalbinde hissediyordur, ben ve benim gibi seninle ağlayıp seninle gülmek isteyenlerin duaları ne olursa olsun seninledir.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Futbolu golf'leştirme derdine girenler


gs taraftarı nankörlükten öte bir tavır almıştır. Erdoğan Bayraktar'ın itici üslubu ve yersiz konuşma metni her türlü protesto edilebilir. Militan derecesinde gs menfaatçisi bir devletin bürokratı toplamda 600 trilyonu bulan bir yatırıma devlet adına öncülük ediyor. Stadın devlet tarafından yapılması, devletin müdahele edebileceği alanlar şunlar bunlar falan filan 3 tane yazı yazabilirim, devletin bu stadı yapmaması gerektiğine dair ve başbakanın bu stadının yapılış aşamasında herhangi bir şekilde katkısının olmaması gerektiğine dair.
Başbakan, Recep Tayyip Erdoğan; Fenerbahçeliliğine güvendiğim, inandığım bu yüzden kendisine sevgimin artmış olduğu insan, hayatında yaptığı önemli yanlışlardan birisini yapmıştır bu sürece direk dahil olarak. Karşı çıkmıyorsa da, ilgilenmemesi gerekirken, büyük bir hata ile süreci resmen kendisi başlatmış ve bitirmiştir.
İçimden sen bunu hakettin, senin neyine gidip godamanlara stad yapıyon diyesim geliyor ama yine de Türk insanının gs'lı bile olsa bu kadar nankörleşmiş olabileceği, misafirperverlikten bu denli uzaklaşabileceğini aklıma fikrime kendi kendime izah edemiyorum.Bırakın Türk misafirperverliğini , dünyadaki herhangi bir millet kendisine bu denli büyük hizmeti sunan birisine bu kadar büyük nankörlük etmez.
Gelelim ideoloji boyutuna.
Erdoğan Bayraktar'ın itici üslubu bıçakları bilemiş olabilir, bütün bunlar bunun ardına mı gelmiş bilemiyorum, ben yazılanlardan takip edebildiğim kadarıyla konuşuyorum.
Ama mesele şudur ki ; Türkiye'de seçim sath-ı mahaline girdiğimiz şu günlerde, Cumhuriyet tarihinde(hatta daha evveliyatına gitmekte beis yoktur) bu denli uzun süre yıpranmadan , katlayarak halk desteğini sevgisini elde eden başka bir lider olmadığından dolayı, azgın azınlığın patavatsız protestosu. Patavatsız diyorum ,çünkü başka bir açıklaması yok bunun. Yaşam şeklimize müdahele ediliyor, mahalle baskısı yaşıyorum diyenlerin , sözde kaygılı ve endişeli olanların feryadı işte bu azgın üsluptur. Kaygılı , endişeli insan mazlumdur, ama bu insancıklarda herhangi bir insani belirti yoktur. En temel insani erdemlerden birisi olan , misafire hürmetten yoksunlardır.
Azgın azınlık her daim olduğu gibi herkesi kendisi gibi düşünüyor zanneder, çünkü kendi gettolarında, kendi kıyılarında yaşam sürerler, halkın arasına, sessiz çoğunluğun arasına hiç girmezler. Sonra da kendi patavatsız protestolarını , demokratik hak olarak kılıflandırırlar.Protesto olur, her türlü olur, bu da o çerçevede değerlendirilir. Ama işin nankörlük boyutu, asla unutulmaz.
Bu azgın azınlık, ideolojik saplantıdadır.Kendi edepsizliğini, terbiyesizliğini, ''off be nasıl da posta koydum'' diye övüne övüne anlatır.
Hiç bilmezler ki, bu ülkenin gelmiş geçmiş en taraflı Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer'e karşı, sessiz çoğunluk bir gün olsun böylesine yakışıksız, patavatsız, iğrenç bir protestoda bulunmadı.
Neden bulunmadı? O beyefendiyi çok mu benimsemişlerdi ve seviyorlardı?
Tabii ki ,hayır. ''Mazlum edebinden susmuş, koyun sanmışlar'' hesabı. İnsanlar o günlerde haykırmak istediklerini hep içine attılar, neden? Çünkü Türk milletinin geleneğinde devletin başına saygısızlık yoktur.O devletin başıdır ve saygıyı makamından alıyordur. Sessiz çoğunluk edeb,adab bilen insanları çok büyük yüzdeyle içinde barındırıyor.Ama bu azgın azınlıkta bu tarz erdemler, vasıflar aramanın lüzumu yok.Bunlar açıktan terbiyesiz, edepsiz insanlardır.
Üzerinde çok da fazla konuşmaya gerek de yok.

Bazı bloglarda, Mesut Yılmaz protestosuna benzetenler gördüm.Çok şaşırdım.
Yahu bununla onun ne alakası var.Mesut Yılmaz , açıktan göstere göstere gs militanlığı yapıyor, üstelik ittifaklar kuruyordu, içimize dert koyuyordu.Fenerbahçe taraftarının o günkü protestolarında asla ve asla ideolojik bir temel yoktu.Tamamen Fenerbahçesini korumak için harekete geçmiş bir kitle vardı,zalime karşı.
gs'lılar ise nankörlük yapmıştır. Fenerbahçeli bir başbakan, gslı başbakanların dahi yapmadığı bir ilgi alaka ile , gs'a resmen stad anahtarı teslim etmiştir. Böylesi bir adamı, ideolojik nefretle protesto etmek, edepsizliktir, nankörlüktür. Yaşam şeklime müdahele ediliyor diyenlerin tezleri kendi ellerinde çürümüştür.
Hastalık ruhunuzu sarmış farkında değilsiniz.
Umarım bu hastalığa Fenerbahçe taraftarı özenmeye çalışmaz.
Buna heves edenler , kendi ideolojik bağnazlığını gitsin cumhuriyetspor,gazetesi,kanalı falan filan kursun, hatta gitsin direk partiye üye olsun, boyunun ölçüsünü haziran'da alsın.
öyle yavşak bir dövüşkenlikle,saldırganlıkla olacak iş değil.
adam gibi mertçe, usulüyle savaşırsın savaşacaksan.
yoksa insan yerine konulmazsınız!!!

14 Ocak 2011 Cuma

Medyanın kompozisyonu ve militanlığı


Ülkemizdeki spor medyasını, normal güncel ve politik haber yapan medyadan ayırt etmek imkansızdır. Aktüel ve siyaset haberi yapan medyanın son 5 yılda çehresinin bir nebze olsun değişmiş olması, spor medyasının ise neredeyse aynı ağırlık ve kompozisyonda gittiğini söylemek çok yanlış olmaz. Medyanın, o ,yanlışta ve değişmemekte ısrar eden, eski militan reflekslerini sürdüren kısmı halen ülkemizin yaşadığı değişim ve gelişimden bihaber kör ,sağır fakat iftiracı ve azgın bir saldırganlıkta yarışmaktadır.
Derdiniz hükümet ve Recep Tayyip Erdoğan mı?
Hiç sanmıyorum.
Derdiniz, bu ülkede yaşayan insanımızın özüne dönmesi, 100-150 yıldır süren gaflet uykusundan uyanması. Derdiniz ''giderek muhafakazarlaşıyoruz'' diyerek, zaten 100 yıldır milletimizi kopardığınız değerlerine tekrar sarılmasıdır,milletimizin bir geri dönüş yaşaması, özüne dönmesidir. Artık bu memleket sizin at koşturduğunu çiftliğiniz değil, bu çok açık. ''Eleştirmek de mi yassah kardeşim'' diyenlerin ağzından. endişe, kaygı, hassasiyet kelimeleri mağdur bir edebi cümle içinde mağrur bir üslupla dökülüyor. O kadar demode ve yapmacıksınız ki artık fena iğrenç ve mide bulandırıcısınız.
Hiç bir değer yargınız ,kutsalınız yok sizin. İşiniz gücünüz fitne fesattır, şeytanlıkta üzerinize yoktur. Şerefli, namuslu, insanlar zorunuza gider karalarsınız. Siz provakatörü, marjinali, anarşisti, teröristi, muhalefet yapacağım diye şebek olanı seversiniz, beslersiniz.
Elinizden gelse , bu kalıplarda olmayanlara yaşam hakkı,söz hakkı vermezsiniz. Yatacak yeri olmayan sizler, milletin öz evladını tu kaka edersiniz. Kendi gettolarınız , mahalleniz sınırlarınız vardır, insani bir çevreniz yoktur, hayvanca bir eğitim almışsınızdır, azgınlık ,saldırganlık, asayişi bozma size en yakışanıdır. Aklı selim, sağduyu, mütevazilik, vakariyet sizin kıyınızdan köşenizden geçmez.

O militan köklerden gelip, ağabeylerinizin ,patronlarızın yanında stajınızı tamamlayıp militanlığınıza köşelerinizden ve koltuklarınızdan devam edersiniz. Gider 150 kişilik terörize olmak için can atan grubu , öğrencilerin temsilcisi diye gösterirsiniz. 150 kişi çok iyi bir rakamdır. küçümsediğimden söylemiyorum. Ama yaklaşık 200.000 kişinin öğrenci olduğu bir şehirde , ne idüğü belirsiz, üniversitenin itlerini,kopuklarını, heyecanlı ve ilgili gençler portresi diye sunamazsınız.

Eskiden sunardınız ama artık sunamazsınız. Geçti o devir. Ya siz de adam gibi nelerin değiştiğinin farkına varırsınız, ya da tarih sayfalarında bir grup militan gazeteci olarak yerinizi alırsınız. Demokratik seçimlerle seçilmiş öğrenci temsilcilerini, kendi o zavallı beyinlerinizle yaftalamaya çalışırsınız aklınızsıra. Yandaş, uslu çocuklar demekten bile çekinmezsiniz. O kadar açıktan bir militanlıkla, provakatörlük yapmayan, vatanını, milletini, toprağını, okulunu, ilmini irfanını seven hür, bağımsız, demokratik , kimselerden emir almayan öğrenciler sizin için ''Ak,Pak öğrenci''dir. Ellerinde laptoplar,kitaplar defterler, ders notları olan öğrencilerden ziyade, kaldırım taşı söküp, tahta sivrilten, mukavva kalkanlarla çatışmaya hazırlanan öğrencilerdir sizin keyfinizi yerine getiren. Sözde direnen ve başkaldıran öğrenciler, hele polisten bir adet job yedi mi değmeyin sizin keyfinize.
Ama nerenizi yırtarsanız yırtın, kampüse okul okumaya gelen üniversite öğrencileri sizin militan çocuklarınız olan bu şerefsiz provakatörleri bilip tanıyor. Sizi de çok iyi tanıyoruz. Ülkenin yarısının oy verdiği bir partiye karşı iftiracı , karalamacı yayın yapmadan , saygılı ve demokratik bir çerçevede, daha iyiye ulaşmanın yolunu alternatif yöntemler sunarak yapan gazetecileri yandaşlıkla suçlayan sizler, gider halen konsey başkanıyken parti rozeti takacak kadar candaş ve yoldaşsınız,ha bir de çok yüzsüzsün.
Genel seçimlerde %0.2 lerde oy alan siyaset odaklarının üniversite örgütlenmelerini, sözde öğrenci temsilcileri, ülke sorunlarıyla ilgilenen heyecanlı gençler olarak sunan siz utanmaz medya, kalkar milletin %70 nin hassasiyetlerini taşıyan üniversite öğrencilerini yandaş öğrenciler olarak sunarsınız hiç utanıp sıkılmadan.
Matematiğiniz iyi değildi diye iletişim fakültesi okumuş olabilirsiniz, o ayrı ,hor görmüyorum.Ama mantık yoksunu, zeka yoksunu olmak gerekiyor üniversitelerde bu tür başkaldırı ve provakatif eylemleri yapanların marjinal ve çok büyük azınlık olduğunu görmek için.
ODTÜ, Ankara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi bu tarz örgütlü sol fraksiyonların sanki çok ağırlıkta olduğu yerler gibi gösterilir yer bulur.

Bu 3 üniversitenin bu şekilde militan eğilimlere sahip toplamda öğrenci sayısı, 1500-2000 civarındadır.Bu 3 üniversitenin toplam nüfusu 100.000 rakamının üzerindedir. Tüm Türkiye için bunu dillendirdiğimizde 5000, en fazla 7000dir.Tüm Türkiye'deki üniversite öğrencilerinin sayısı da 1 milyon rakamına yakındır. Bu militan, provakatörler öğrencilerinin resmen temsil edildiği öğrenci temsilciler kurulu veya öğrenci konseyi gibi resmi kurumlarda seçildiğini görüp şahit olamayız. Ya aday olmazlar seçimlerde rezil olmamak için, ya da aday olurlarsa rezil olurlar seçilemezler. Her üniversitede , bu konulara az çok ilgili öğrenciler durumu çok net biliyorlardır, medya da biliyor merak etmeyin.
Şimdi portre biraz daha netleşti sanırım.
Bunu bu üniversitelerde okuyan herkes bilir, herkes görüyordur.Medya da biliyor,hem de babasının adından daha iyi biliyor bu durumu. Ama dertleri başka, derdinin ne olduğunu da yukarıda söyledim.

Militan,candaş,yoldaş medyanın bu gerçekleri görmemekte ısrar etmesi ,aksine sürekli manipülatif ve provakatif yayınlar yapması sadece ve sadece ''Köpeklerin havlama özgürlüğü'' ile açıklanabilir.
Evet, bu ülkedeki sağduyulu,aklı selim sessiz çoğunluk her yerde olduğu gibi ,üniversitelerde de vardır ve tıpkı Türkiye örneğindeki gibidir.
Sağduyulu ve aklı selim öğrenciler yandaş damgası yemekten de gocunmuyorlar, aksine, vatanından,milletinden, ve okulundan yana olmaktan gurur ve şeref duyuyorlar.
Gerisini sesi yüksek çıkan azgın militan köpekler düşünsün.