30 Nisan 2010 Cuma

NTV-Bursa ilişkisi



NTV kanalının eski sahibi eski bakanlardan Bursalı işadamı Cavit Çağlar'dı.şu ana ise fenerbahçeli diye bildiğimiz doğuş grubunun patronu Ferit Şahenk'in kanalı.Ntvmsnbc'de gördüğüm kısa film beni oldukça şaşırttı.film-klip kısaca bursasporu'u şampiyonluk yolunda motive etmek için çekilmiş bir klip.bir an olsun bursaspor tv logosu falan aradım ama hakikaten yoktu.filmi amerika'da yaşayan Bursalı Özkan Öz isminde bir yönetmen Teksas eyaletinde çekmiş.iyi güzel hoş da.bunun doğuş gurubunun kanalı NTV'de ne işi var.bursaspor haberi değil birşey değil.bildiğin propaganda ,motivasyon amaçlı çekilmiş bir film-klip.yoksa NTV de mi ligtv ve şansal tayfası gibi ''bursanın şampiyonluğunu canı gönülden ister'' oldu.yazık sadece yazık diyorum.şu ülkede güvenerek izlediğimiz,tarafsız ,kaypak olmayan 1-2 kanaldan biri diye NTV izlerdik,ona buna NTV'yi örnek verirdik, beyefendiler de rüzgara kapılmış kendilerini yardakçılık psikolojisinden alamamışlar.
film-klibin linki burada.

''Al kırdın kırdın''



TFF kupa finalini 15.45'e koymuş.neyse canım ne olacak zaten şubat ayında güneşli bir kış günündeyiz,hava soğuk ama güneşliymiş.ne olacak ki,istanbul dışı ankara deplasmanı haricinde maçı olmayan Fenerbahçe bi zahmet k.çını kırsın da urfa'ya gitsin.ne olacak sanki yürüyerek mi gidiyor.
Urfa'da maç oynatmaya kalktılar,nedir sebep.yahu işte 2016 adaylığında kayserinin doğusunda bir tane maç oynayacak stad göstermeyen ülke federasyonu kaliteli türk medyasından ayarı yiyince,yahu işte urfa da bizim şehrimiz,orayı da gayet ciddiye alıyoruz demek için aldı ZTK finalini tee urfaya verdi.kim oynuyor finali peki.baküsporla istanbulspor mu?ulan trabzonun zaten keyfi keyf.lig umurunda değil.bari Fenerbahçe'yi alalım biraz yoralım da konsantrasyonu dağılsın.böylece ankaragücü öncesi iyice mental olarak takımın motivasyonunu darmadağan edeceksiniz. ZTK'nın şampiyonluk yolunda zerre kadar değeri yok gözümde.onun üzerine al maçı urfaya ver.bana ne urfadan yahu,bana ne.ne trabzon'u ilgilendiriyor,ne de Fenerbahçe'yi.ben bu ülkenin dert babasımıyım.bana ne urfalılar,hakkarililer futbol izleyemiyorsa.diyarbakırlılar izlemeye kalktı da bi boka mı yaradı.rezil kepaze ettiler sizi.düşüremediniz bile.tamam urfa ile diyarbakır bir değil ama zaten kastım da illiyet bağı kurmak değil.ankara'da yıllardır kupa finali oynanmıyor.adana yıllardır fenerbahçeyi izleyemedi.veya elazığ stadının ışıklandırması daha yeni yapıldı ve doğunun pırlantası elazığ Fenerbahçe'ye yıllardır hasret.urfa vilayet de buralar değil mi.istanbul'dan kalkacak bir taraftar otobüsü kaç saatte urfaya varır biliyor musunuz? 17-18 saat.bunları düşünmeden, kendi kafanıza göre stad belirliyorsunuz,sonra da ,işi iyice bok edince maçı haftaiçi gündüze alıyorsunuz.söyleyecek bir söz yok.varsa da internet aleminin uzun süredir popüler videosu olan,benim yeni izlediğim videodaki hataylı çocuğun dediği ,''al kırdın kırdın'' lafını biraz uyarlarsak; ''al s.çtın s.çtın''.

Fener gol,şampiyonluk gidiyor geliyor


Fenerbahçe dergisi mayıs sayısında ''Fener gol gol gol,şampiyonluk geliyor'' sloganını kapak yapmış.daha önce ''Şampiyonluk istiyoruz'' kapağı yapmıştı.üzerinden iki ay geçti.şampiyonluğa çok yakınız.olduk diyemiyoruz çünkü 2006 travmasını yaşamış bir camia olarak ,türk futbolunda eski hastalıkların geçmiş olduğunu henüz söyleyecek doğru,dürüst ,düzgün bir ortam yok.Kapak sayısında aynı zamanda Bekir'in kasımpaşa maçında attığı golün resmi ve arkada GFB'nin yönetime teşekkür pankartı var.bunlar güzel olduğu kadar şaşırtıcı gelişmeler.ama böylesi şaşkınlığa eyvallah diyoruz.taraftarının sesine kulak veren yönetim ve klubün yayın organları bir taraftarın en çok isteyeceği şeylerdir zaten.
Fener gol gol meselesine gelirsek;
eskiden ''Fener gol gol gol, cimbomun(veya X'in .mına koy)'' şeklinde hafif tonda söylediğimiz bir slogan vardı.sonraları bjk tribünleri ''kata go go go'' şeklinde güzelim sloganı kendilerine mal edip, içine edince Fenerbahçe tribünlerinde bu sloganı söylenmez olmuştu.ama yine de zaman zaman söyleniyordu.Ankara'daki gençler maçında(0-0 biten)gol bir türlü gelmedi de gelmedi.bunun üzerine sadece ''fener,fener,fener...'' şeklinde bir 3-5 dakika aralıksız bağırdık.ondan sonra 83-85 dakikaları civarı tribünün ortasından ''Fener gol gol gol,şampiyonluk için gol'' şeklinde başlatıldı.bir kaç kez ardı ardına bu söylendi ama,bir anda ''Şampiyonluk gidiyor''a döndü ve öylece kaldı.maç sonuna kadar o şekilde söylendi.ve ertesi günün manşetlerini hepimiz biliyoruz.belki de bir bakıma hayırlı olmuştur o slogan.çünkü takımın kendine çeki düzen vermesi adına o an patlamış bir sinirle haykırılmış kelimelerdi.henüz şampiyonluğu konuşmamız için erken,sadece maç kazanmayı ve kazandırtmayı düşünmeliyiz.umarım bu sloganlar takımın üzerinde baskı yaratmıyordur.biz şimdilik tribünden gaza getirdiğimizi görüyoruz.ve inşallah bu gaz eskişehir,ankara trabzon üçlüsüne yeter.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Aynı yer başka zaman


Pazar sabahı Zaman gazetesi spor sayfasında Elvir Baliç röportaj-haberi vardı.Baliç :''Gönlüm ve mantığım 'Bursa şampiyon' diyor'' diyor.aynı gün Kasımpaşa maçına Milan Rapaiç'in de gelmiş olduğunu görüyoruz.Rapaiç her ne sebeple gelmiş olursa gelsin İstanbul'a,zahmet edip de Fenerbahçe maçına geliyor.ayrılırken bile müthiş bir piyasası varken,gs'a gidecek söylentilerine aldırış etmeden, alacaklarına karşılık bonservisini alıp gitmişti bu diyarlardan.Baliç ise 'kefen giyerim,gs forması giymem' diyecek kadar Fenerbahçeli olduğunu 'dilde' söylerken,eylemde paşa paşa giyinmişi o formayı.neyse mesele o değil.benim çocukluktan-gençliğe, izleyici taraftarlıktan-tribüncü taraftarlığa geçiş dönemimde izlediğim iki önemli sevilen oyuncu Rapaiç-Baliç ikilisiydi.bir arada çok oynamamış olmalarına rağmen, birbiri ardına gelen oyuncular olduklarından dolayı,bir bakıma bizim için diğerinin tesellisiydi.Baliç'i de çok sevmişti bizim nesil.Göteborg maçında attığı golle bizi havalara uçuran adam,Real forması ile Fenerbahçe'ye gol attığında sevinmeyerek-hatta üzülerek- gönlümüze iyice girmişti.sonra tekrar döndü ama bu sefer fazla uzun sürmemişti.yine de ülkedeki boşnak futbolcu rüzgarıyla din ortak paydası ile çok seviliyorlardı.Lazetiç'e,Mirkoviç'e layık görülmeyen,Baliç'e fazlasıyla feda ediliyordu.o ise bir gün çekti gitti. son açıklamalarından da anlıyoruz ki,her şey yalanmış ve fena aldatılmışız.ve demek ki sen hiç sevmemişsin buraları ve senin herşeyin yalanmış.
ardından Rapaiç'i ,donuk bakışlı,soğuk insanı onun yerine koymak istedik.önceleri medyanın bel altı çalışması ile mesafeli bir sevgi vardı arada.ama gel gör ki,o donuk bakışlı Rap Rap Hırvat(hep sırp olduğu zannedilirdi), çok sevmişti formasını ve taraftarını,kendini de sevdirmişti 'namıssız'.inanılmaz bir ilişkisi vardı taraftarla.çıkardı sahaya terlikleriyle bir 3-5 dakika tribünleri izlerdi,selamlardı.çıkıp G.antep maçını almıştı ve ardına her gs maçında inanılmaz konsantasyon ve hırs ile tribünün taraftarın ne istediğini ne hissettiğini biliyordu.kaç maçı tek başına almıştı.dedim ya bizden bildiğimiz elden çıktı,elden bildiğimiz meğerse bizdenmiş.

Dilimde Şarkıların!


Antalyaspor maçı ile aynı gün olan bir gs bayan basket maçında caferağa'da doğmuştu bu beste.Caferağa'ya giriş yaptığımda Işıl ile uğraşan tribünler arada nasıl olduysa bir beste girmişti.küfürü arka başlatıyordu,polis hareketlenince klasik olarak besteyi de arka taraftakiler giriyordu.ilk başlarda ön tarafa ezberletmek için bir az zorluk çekildiyse de,beste gs maçında olmanın etkisi ile oradaki 300-500 kişi tarafından öğlen saatlerinde ezberlenmişti.
ama ;
''akşam oldu hüzünlendim ben yine,
hasret kaldım gözlerinin rengine.
gel mehtabım, gel sevdiğim, gel yine;
hasret kaldım gözlerinin rengine.''

misali, antalyaspor maçında F.Aydınus protestosu ayağına arada kaynadı gitti beste.çünkü stadda denenmemişti,ezberletilmemişti.hakemlere ayar vermek daha bir öncelikliydi o gün için.iyi mi oldu,tabi ki iyi oldu.Antalya maçı,gençler beraberliğini saymazsak dönüm maçıydı.o gün hakemlere koyulacak tepki,kamuoyunun nabzını ayarlamak açısından bir bestenin ezberletilmesinden daha önemliydi.Antalya maçı için ''Fenerbahçe sen çok yaşa'' gibi nisbeten daha bilinir beste,tribün ahengi açısından daha doğru bir seçim olduğunu şimdi anlıyoruz.aslında salon maçlarının beste denemeleri için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz.salonda bir kaç maç denenmeden,stadta söylenen besteler unutlup gidiyor.çünkü ertesi hafta ankaradaki gençler maçında dahi beste tribünün çoğunluğu tarafından bilinmiyordu ve denemeler başarısız oldu.ne zamanki 2-3 maç salon maçlarında ısrar edildi,bunun üzerine beste çok sevildi,bestenin üzerinden koreografiler yapıldı.inşallah bu beste uğurlu gelirde şampiyon olursak,bu seneki şampiyonluğumuzun belki de en güzel simgesi,uğuru olarak tarihe geçer.ve biz tribüncülere,taraftarlara da düşen,önümüzdeki seneler için yine simgesel,uğurlu besteler üretip tribünlerimize kazandırmak,hem takımı hem de tribünleri motive etmek.

Not:besteyi hangi grup yapmıştı hatırlamıyorum.kim yaptıysa eline,ağzına,fikrine sağlık. bestenin doğuşunu burada özetlemeye çalıştım.varsa ben yaptım diyen sahiplenebilir.

24 Nisan 2010 Cumartesi

Tekrardan Başkan'ı sahiplenirken


Bu akşamki sivas maçında aciz oğlu aciz bjk taraftarının Aziz Yıldırım'a ettiği küfürler,içimde tekrardan başkanı sahiplenmeliyim hissi uyandırdı.demek ki ''Alex geçen hafta bilica'dan daha büyük delik açmışki'',bunlar kuduz köpek gibi ağızlarında salya oraya buraya saldırıyorlar.son bir kaç senedir tribünlerin başkanla çekişmesi esnasında gördüklerimiz,şahit olduklarımız karşısında bir gün tekrardan sahip çıkabileceğimi(zi) düşünmüyordum.(ve gencfb.org'un girişinde de güzel bir intro koymuşlar,ayrıyetten bir de bildiri yayınlanmış).Allah var, başkan bu sene tamamen geçmişteki yanlışlarına sünger çekip,taraftarını dinleyen,anlayan hak veren bir hüvviyete büründü.ve bugünkü o kahpece küfürler karşısında bize düşen tekrardan sayın Aziz Yıldırım'ı sahiplenmektir.Çünkü bugün o şerefsizlerin ettiği küfürler kendisinin şahsına değil,Fenerbahçeli olmasınadır.çünkü başta Başkan olmak hepimiz ''Fenerbahçe düşmanlarını yenmek'' üzere yemin ettik.ve bu yolda ayrı gayrı artık yoktur.geçmişte yaşananlar geçmişte kalmıştır.bugün şerefsiz acizlere karşı birlik beraberlik günüdür.Tek yürek arkandayız sayın Aziz Yıldırım.

Rıdvan haklı ,medya yine kolpa çıktı!


Çok üzdüler ,çok yıprattılar Rıdvan'ı.önce telekulak işinde gözaltı süresinde Turkcell'in ismi kirlenmesin,bir sürü kodamanın adı piyasada dolaşmasın diye Rıdvan ha Rıdvan diye tutturdular.Rıdvan serberst kalınca; ''Demek ki yanlış kişilerle arkadaşlık etmişiz'' diyerek, kötü arkadaş kurbanı olduğunu söyledi.
sonra tam bu olay kapandı derken, vatan gazetesinde sallama bir haberle Rıdvan Dilmen ismi sorumsuzca,kahpece şike organizasyonu ile ilişkilendirilmeye çalışıldı.Rıdvan çok sert ve duygusal tepki verdi.''Kendimi savcılar ihbar ediyorum,bu iddiayı ortaya atanları da pazartesi günü savcılıka davet ediyorum'' dedi.
Devrim Tosunoğlu imzalı haberde, Rıdvan'a nasıl tuzak kurulduğu anlatılıyordu.Türkiye'de spor medyasının ne kadar sorumsuz,vicdansız kolpa olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu.belki de Rıdvan'ın kamuoyu nezdindeki imajı,doğruluğu dürüstlüğü, bu gibi sıfatlardan nasibini almamışlar için kıskançlık ve iftira vesilesi olmuştur.
Rıdvan benim için çok değerlidir.çoğu Fenerbahçeli için olduğu gibi.ben bjkli bir babanın 3 erkek çocuğundan biriyim.babam çok fanatik olmamakla birlikte standart bir bjklidir.ben kendi adıma Rıdvan rüzgarıyla Fenerbahçeli oldum.aynı zamanda abim ve kardeşim de bu vesile ve anlatımlarla Fenerbahçeliler.bunun için Rıdvan bizim sebebimizdir,kutsalımızdır.ona söylenecek her sözü kendimize söylenmiş gibi hissediyoruz.son 15-20 gündür onun düştüğü durumda en az onun kadar üzüldük.yalancının mumu erken söndü.Rıdvanımız haklı çıktı.
üzme kendini Rıdvan, kahpelerin dünyasında mümtaz bir yerin var.seni bilen,tanıyan bilir,seven sever.üç günlük sevmedik.hep yanındayız.dualarımız seninle.
tekrardan geçmiş olsun.
Ntv linki.

23 Nisan 2010 Cuma

Anadolu tribünleri v4-Adanademirspor


Sene 92.doğduğum şehirden pederin tayini dolayısıyla göç ediyoruz.nereye; dedenin şehri Adana'ya.Sene 2002 büyüdüğüm şehir Adana'dan ben göç ediyorum, nereye; bürokrasinin merkezine. velhasıl Adana'da çocukluğu,gençliği geçmiş bir insan olarak Adana'yı, Adanalıyı, takımını,tribününü ve kültürünü çok iyi bilirim.Hayatımda hiç Adanalıyım demedim,çünkü değildim.ama beni tanıyan hemen ilk olarak Adanalımısın diye sorar.özetle Adanayı her yönüyle iyi bilirim.
hayatımda ilk gittiğim maç bir Adanademirspor maçıdır.Fenerbahçeyi hayatımda ilk olarak Adana'da izlemişimdir.demirsporun,adansporun gerisinde kaldığı yılların canlı tanığıyımdır.Tribün olarak,taraftar olarak her daim demirspor adanaspordan bariz üstündü.bu Uzanların taraftar aşırması ile 5 ocağı donattığı yıllarda dahi değişmemiştir.ADS'nin tribün yapısı genellikle ve çok büyük ağırlıkla 14-20 yaş arası heyecanlı gençlerden oluşuyor.buna ilaveten maraton tribününde 35-60 yaş arası tecrübeli,heyecanlı ,orjinal küfür türeten amcalardan ,ihtiyarlardan oluşan ciddi bir taraftarı var.bunlar zaman zaman stadta Şimşekler'in tezahüratına karşılıklı eşlik ederken,genel itibariyle görevleri pozisyonlar sonrası uğultu ve küfür organizasyonlarıdır.

tekrardan tribüncülerin anatomisine dönersek,şehirde genç yaşta çocuklar arasında her nesilde ciddi bir modadır adanademirsporlu olmak.böylesine büyük avantaj,tribüncü sayısı bakımından hiç bir zaman sıkıntı çekilmemesi kolaylığını getiriyor.Yani ''tribüncüye özenme'' çok yaygındır ve bu sayede her yaştan tribüncü kazandırıyor.tek bir tribün grubu var; o da Şimşekler.

bağırma potansiyeli çok yüksektir,sürekliliği anadoludaki tribünlere kıyasla çok iyidir.mevzuya dalma konusunda Adanalılığın verdiği çok büyük bir özgüven ve cesaret vardır.tribüncünün rengi inanılmaz esmerdir(nasıl göztepeliler %95 sarışınsa).tribünde lider 1 tanedir,haricen 2 önemli amigosu ve çok sayıda tribün arasında konuşlanmış ateşleyici yönlendirici vardır.tribün anlamında isim yapmış sürüyle anadaolu takımı taraftarını izledim,içinde bulundum.benim gözümde en sağlam ve en iyi tribün demirsporundur.bunun Adana'da yaşamış olmamla alakası yoktur,çünkü artık ADS'den ve tribününden pek hazetmeyen biri olarak hakkını teslim ediyorum.
beste yapma konusunda kötü olduklarını söylemek zorundayım.çünkü bu kadar iyi bağıran grubun,duygusal olarak kendi kendini ifade edememesi sıkıntılı bir durumdur.ayrıca Adana sokaklarına yapılan sprey operasyonları oldukça düşük zeka ürünü elden çıkıyor.duvara ''Adana Demirsporludur'' yazıyorsun eyvallah.at imzanı ''Şimşekler'' ,bırak öylece.Ama maalesef imza atarken ''Şimşekler Grubu'' diye yazarak komik düşüyorlar.
ve gelelim tribünlerin ve takımın sözde işçi,devrimci kimliğine.
ulan 10 yıl Adanadaydım,100 tane maçına gittim.bir gün olsun komünist,devrimci eğilim göremedim.gördüğüm tek eğilim atesit olma eğilimi,o da Adanalı'nın lanet özelliği olan Allah'a küfretmekten kaynaklanıyor.maç içinde ana bacı değil de direk Allah'a küfreder tıpkı sokaktaki Adanalı gibi.ee peki şimdi nerden çıktı bu devrimci,işçi,halkın takımı demirspor masalı.eskiden beri vardı diyen ,öyle bol keseden sallamayacak.10 yıl maçına gitmişim 1 defa olsun kimsede böyle bir tavır yoktu.
e peki sen söyle AzapazA nerden çıktı bu?
benim ilk şahit olduğum olay şu:sene 2007.bir tatil vesilesiyle Adana'dayım.ve mersin i.yurdu maçı var.stad önünde özlediğim atmosferi solumak,adana insanının maç önü heyecanını yaşamak için erkenden stadın önündeydim.köfte ekmeğimi aldım,gişelerin orda dolaşıyordum ki,elinde kızıl bayrak,şortlu ,topsakallı 35-40 yaşlarında birini gördüm.

elindeki che bayrağını farkettim ve o andan itibaren adamı izlemeye başladım.neyse maç saati yaklaştı maça girdim.baktım bu eleman çıkmış demirlere che bayrağını asmış ve yanında nöbetçi gibi duruyor.çoluk çocuk bakıyor,''gözümüz bir yerden ısırıyor bu posterdeki adamı,şu yol üstü kaldırımlarda satılan posterdeki sigara içen adam değil mi lan?'' diyorlar. ve sonunda polis gördü che figürlü bayrağı ve tribün liderine hemen indirtmesini söyledi.herkes şaşkın.tribün lideri de: ''a.q. kim astı lan bu kırmızı bayrağı?'' diyor.sonuç olarak ,sonradan kendisini anavarza1940 olarak tanıdığımız elemanın biraz ''yahu ne var bunda,devrimci,halkın takımı demirspor'' falan filan propandasından sonra bayrak indirildi ve konu orada kapandı sandım ben.çünkü Adana şehrinin ve insanının siyasi duruşunu çok iyi biliyorum.ama günler geçti,dere tepe düz gidildi ve o arada biz de gidip gelmez olduk ADS tribünlerine.bir gün bir baktım ki livorno -demirspor maçı diye bir söylenti dolaşıyor.arkadaşlara da dedim.ulan bu iş bu kadar büyüdü mü.3 yıl gibi kısa bir sürede yılların ''faşist'' kentinin gözbebeği takımının taraftarı bir anda ''devrimci,halkçı,işçi sınıfçı'' oluvermişti.ee maç oldu,neydi basına yansıyan,radikal'de,bloglarda,spor programlarında yer bulan sloganlar pankartlar:''işçi dayanışması'' falan filan.yahu sallıyorsunuz bari destekli sallayın.her yerden devrimci çıkar ''Adana'dan çıkmaz,hele tribünlerinden hiç çıkmaz''.tamam tribüne gelen insanlar tamamen halktır,ama bu insanları zorla siyaseten sınıflandırmaya kalkmanın bir manası yok.çünkü öyle bir eğilim yok.Adanalı Allah'a küfreder,oruç tutmaz,namaz kılmaz ateisttir, Allah'a saygı veya Allah'tan korkam konusunda pek hassas değildir.Ama yine de ''devrim,işçi sınıfı,komünizm,sosyalizm'' çok da s.kinde değildir.çünkü klasik ''faşist''tir.zorlamaya gerek yok.

Not:biraz uzun oldu ama ilgisini çeken için okunabilir bir hikayeli yazı.aslında bu yazıyı blogu ilk açtığımda yazmayı planlıyordum,yazamamıştım.ancak Adana'dan gelen bir demirsporlu misafirimle yaptığım muhabbet sonucu hatırıma geldi. bu seferlik bu kadar yazı yeterli.bir başka zaman yine bir demirspor yazısı yazmayı planlıyorum.

Hani kavgalıydınız siz!


bizim medya şimdi g.tünden uyduracak kıvamı da aşar mı acaba?

Sen zararlı çıkarsın bu işten Bursa!


Bursaspor taraftarından bir tane aklıevvel çıkmış,Fenerbahçe yönetiminin Kasımpaşa maçı için biletleri toptan satın alıp nispeten daha makul bir fiyata kendi satması üzerine suç duyurusunda bulunmuş:
A.K. adındaki taraftar ,spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanunun 14. maddesi 2. fıkrasında, ''Spor müsabakalarında her ne suretle olursa olsun, toplu veya organize biçimde rayiç bedelin altında veya üstünde müsabaka biletinin temini, dağıtımı, bilette yazılan bedelin üstünde satılması ve kapasitenin üstünde seyirci alınması veya bu yerlere biletsiz seyirci kabul edilmesi yasaktır'' hükmünün yer aldığını vurgulayarak, şunları söyledi:
''Spor kulüplerinin aynı Fenerbahçe Kulübünün yaptığı gibi biletleri açıklanan fiyatlar dışında veya bedelsiz taraftarlara ulaştırması çok açık ve net bir şekilde yasak olduğu açıklanmıştır. Fenerbahçe Spor Kulübünün kanun tanımaz bu hareketi dikkat çekicidir. Üstelik 25 Nisan Pazar günü birbirlerine rakip olacak iki kulüp arasında 600.000 TL gibi bir rakamın konuşulduğu para trafiğinden bahsediliyor. Bu son haftalara girilirken benim gibi birçok futbol severi rahatsız etmiştir. Ben de bu çerçevede hem devletimizin savcılarını, hem de futbolun marka değerini ve düzenini korumakla yükümlü Futbol Federasyonumuzu bu konuyu mercek altına almalarına yönelik göreve çağırmak üzere şahsi olarak Cumhuriyet Savcılığına başvuruda bulundum.''

Birincisi, Fenerbahçe yönetimi bilet mevzusunu iki gün boyunca Kasımpaşa klübü yetkilileri ile görüşmüştür,Kasımpaşa yönetiminin Nuh deyip Peygamber demez tavrı üzerine böyle bir hareket çekmiştir.
İkincisi, kimseden gizli saklı yapılmış bir davranış değildir,tabiri caizse davul zurna ile duyurularak yapılmıştır.(hoş ,açıktan yapılmış olması olası suç durumunu ortadan kaldırmaz)
Üçüncüsü, 2004-2005'ten beri gelişen süreçte Fenerbahçe yönetimi tribün gruplarına 1 adet dahi bedelsiz,misafir,davetiye bilet vermemiştir(geçen sene E blokta olanlar ve 100.yıldaki bursa maçındaki olaylar bambaşka mevzulardır,bununla alakası yoktur).
Dördüncüsü, Fenerbahçe tribün grupları son 5 yıldır bedelini ödemeden istanbul'da veya deplasmanda bir tek bilet dahi almamıştır.
Beşincisi, biletlerin toplu bir şekilde satın alınıp,daha makul fiyat belirlemesi yapmış olmak şu futbol aleminde yapılmış en masum ve iyiniyetli bir harekettir.Türkiyede tribünlerde bursa,ankara,bjk,gs ve bir sürü anadolunun yavru tribünlerinde neler döndüğünü cümle alem biliyor.bu konuda Fenerbahçe tribünlerine dil uzatanı Allah çarpar.15 güne bir o ağzına kadar doldurmakla övündüğünüz stadınızın nasıl dolduğunu,kimin kaç bilet aldığını,hangi yönetim kurulu üyesinin hangi ulakla, tribünüzdeki hangi çakala bilet ulaştırdığını alem biliyor.
daha bundan 10-15 gün önce Bursa tribününden maç için gelen 6 kişiyi evimde ağırladım.bursa tribünün dinamikleri ve oluşumu ile ilgili bir yazı yazmıştım o zaman.buradan bakılabilir.
Altıncısı, bu bursalılarla bjkliler aslında birbirlerine çok benziyorlar.yine bir kanunu ,yönetmeliği kendilerine göre yontup,evirip ,çevirip bambaşka bir anlam çıkarmışlar.o 14.maddeden o sonucu çıkarıyorsanız,selimi diyarbakıra nasıl götürdünüz en basitinden bunun cevabını verin.

Sözün özü, Bir insan çıkıp laf söylerken önce aynanın karşısına geçecek meymenetine bakacak.O nursuz suratına kendi tüküremiyorsa, k.çını kırıp yerine oturacak.
burada laf edilbilecek en son tribün Fenerbahçe tribünü iken, ve son konuşacak olan bursalılar iken bu ne yüzsüzlüktür ki,çıkıp da suyu bulandırmaktan bu kadar erinmiyorlar.Sen zararlı çıkarsın bu işten Bursa.Haddini bil!!

Gözlerim yaşlı!


Ben mi çok duygusalım bilmiyorum,ya da geçen sene çekilen çilelere şahit olup da bugünleri görünce ne bileyim bir hoş oluyorum.bu sene melek kesilen yönetimimiz geçen sene neredeydi diye sormuyorum.gayet memnunum bu hallerinden.Sefa Abi'nin de dediği gibi:''Allah bozmasın , gayet memnunuz''.evet Fenerbahçe yönetimi bu sene artık kendini aştı.taraftarını anlama,taraftarı ile yakınlaşma bütünleşme babında tarihi hamleler yapıyor.son olarak bu alemde tek dost bildiğimiz camia Kasımpaşa bilet fiyatını bize 120 TL'ye çekince,yönetim taraftarının fazla etkilenmemesi adına 50 ve 80 TL den biletleri satışa sunmaya karar vermiş.haberi ilk facebook'ta gördüm ,gözlerime inanamadım.linkin kendisine tıkladım.ve gözlerim doldu.akşam yapacağım yemek için hazırladığım dilim soğanların da etkisi vardı tabi bunda ama hakikaten duygulandım.iyi niyeti gördüm.bir kez daha bu camianın bir ferdi,bu tribünün bir neferi olduğum için Allah'a şükrettim.dediğim gibi duygularımı uçlarda yaşadığımdan olabilir ama benim iç dünyam için çok çok önemli bir olay bu.mesele rakamın büyüklüğü falan değil,fikrin inceliği.sene başından beri kademeli kademeli yapılan doğru hareketler ,geçen seneki acıları hafifletmiş, o sahneleri bir nebze olsun unutturmuştur.Allah'ın izniyle,taraftarın,yönetimin ve takımın bütünleşmesiyle inşallah bu sene çok emek verilmiş,el emeği göz nuru bir şampiyonluk yaşayacağız.
ve tabii ki gözlerimiz yaşlı.
Ne güzel söylemiş imparator: http://fizy.com/#s/124dcm
Ümit dünyasinda ben adim adim
Gezer dolasirim gözlerim yasli
Aci hayatimi bir roman gibi
Yazar dolasirim gözlerim yasli
Aci hayatimi bir roman gibi
Yazar dolasirim gözlerim yasli
Dertleri ekledim zincir misali
Kurudum döküldüm yaprak misali
Gurbet yollarinda toprak misali
Tozar dolasirim gözlerim yasli
Gurbet yollarinda toprak misali
Tozar dolasirim gözlerim yasli

20 Nisan 2010 Salı

Semih Altyapıda takılıyor


Antreman fotoğraflarında rastladım.Semih dahil 7 kişi poz vermiş 4'ü altyapıdan elemanlar.Bir zamanlar altyapıdan çıktığında nice yıldızlarla binlerce antreman yapan Semih'i belki kendi yolunu izleyecek 3 kişiyle görünce çok hoşuma gitti.
Sakalı ne diye uzatıyor bilmiyorum ama bayağı da yakışıyor,kesme Semih sakalını.
Hafta içi eşi bebeğini düşürmüş belki yas ilan etmiştir.Bu vesileyle geçmiş olsun da diliyorum, tribünün gözbebeği biricik Semihimize ve sevgili eşine.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Koymasına koyduk da


Bu kadar kuduracağınız bilseydik,fazla hırpalamazdık.
sahada takımımız mükemmele yakın bir mücadele ile top göstemedi.
tribün olarak yılın iyi sayılabilecek bir tribünü vardı.
hafta içi pek haberleri,ve bjk cephesini takip edememiştim.daha geçen haftadan ağlıyorlarmış meğerse.
ağlar ağlar geçer evladım diyoruz.veya ağlama değmez hayat bu göz yaşlarına.
neyse maça erken girdim,şampiyonluğa sonradan konsantre olmadan mıdır nedir,çok fazla mental olarak yıpranmamış bir taraftar vardı tribünde.tribün hakikaten maçı çok istedi.ilk yarıda iyi bir tribün vardı.erken gelen gol ,tribünün de motivasyonunu sağlamlaştırdı.ikinci yarıya da tribün çok çok iyi başladı.60'a kadar takımı inanılmaz sürükledik.60'dan sonra hakemin oyuna gözle görülür bir şekilde müdahele etmeye başladığını gördük.yani o ağzı fahişe ağzı,kolpa bjklilerin ağlayıp zırladığı gibi,hakem bjkyi katledip mahvetmedi.daha ayrıntılı teknik inceleme için buraya bakabilirsiniz.kendi akıllarının erdiğince kamuoyunda öyle bir intiba bırakmaya çalışıyorlar ancak çapları yetmez.hakem çalmadığı fauller ve bjklilere göstermediği(i.t.,i.kaş,i.üzülmez) kartlarla bjkye hadi yürü yavrum demiştir.neticesinde bir kontraatak sonucu gereksiz anlamsız bir hareket sonucu penaltıyı da çaldı biricik hakemleri.
VE Bilica
hangi takımda oynadığını bilmiyor herhalde.zaten öyle vazgeçilmez bir stoper değilsin.seninle 3 yıllık anlaşmayı nasıl imzaladılar onu da anlamış değilim.sezon sonu yol verilmesini temenni ediyorum.yaptığın hareketi bjk ve gs forması altında yapsan,kimse dönüp iki kelam etmez ama giydiğin Fenerbahçe forması,böyle yeri yerinden oynatır kahpe medya ve onun çocukları.
Netice olarak; ''Baba, ALEX Nasıl koydu bee?''

Not: Yine mükemmel bir koreografi.Ellerinize sağlık ''profesyonel'' amatörler.

15 Nisan 2010 Perşembe

Nasıl yani?




Dünya tersine mi dönüyor,kıyamet mi yakındır nedir? o pankart nedir öyle.
kim taraftar? kim oyuncu? kim inanacak? kim gayret edecek? ulan kim kimi gaza getirecek?
çocukluğumda takımımızın çok kuvvetli olmadığı zamanlarda rakip takım sempatizanları ile yaptığımız atışmalarda tek dayanak noktamız Fenerbahçe tribünüydü.
sağlam,takımı gaza getiren,cefakar, gözükara tribünümüz sayesinde takımın yaşattığı üzüntüleri bir nebze olsun hafifletiyorduk içimizde.
sonra dünya değişti,futbol da değişti,biz de değiştik.bunu kabul ediyoruz.
ama değişim denilen şey de işin içine s.çmak değildir.taraftar inanmış,bir yerlerini yırtıyor.allah var yönetim de bu sene tribünün önemini farketti ve bazı düzenlemeleri geç de olsa yaptı.ee bu pankart da neyin nesi."Birlikte Başaracağız Sizler İnanın Yeter" yazıyor pankartta.yahu acaba bir kaç adam antremana gidip de astı mı diyeceğim ama o da yok.ve kaynar suyun başımdan aşağı döküldüğü açıklamayı okudum www.fenerbahce.org 'dan:
''Antrenmanda Fenerbahçe Profesyonel Futbol A Takımı, hazırladığı pankartla, büyük taraftarına bir de mesaj verdi. Takımın hazırladığı ve üzerinde "Birlikte Başaracağız Sizler İnanın Yeter" yazılı pankart, basına açık çalışma öncesi, antrenman sahasına asıldı.''
ayıptır ayıp,herkes kendi işine baksın.her kes sınırlarını bilsin.hiç mi utanmadınız bunu asarken ve de bu haberi yaparken.takımın taraftarı motive etmesi ne demek.pankartla taraftarına mesaj yollaması ne demek.o kadar mı acizdir Fenerbahçe taraftarı takımın kendilerini motive etmesini bekleyecek kadar.ayıptır ele güne rezi etmeyin bari.
Tuncay takımda olsaydı o çıkıp asmıştır diyeceğim ama o da yok.herhalde semih asmıştır diyecem ama o da saç sakalı birbirine katmış,pankartla falan uğraşacak durumda değil.geriye kalıyor bir seçenek.o da aha bunlar:


yakında A takımı oyuncuları taraftarı motive etmek için 500 tepsi baklava alıp stadta tribünde taraftara ikram ettiler diye bir haber okursak şaşırmayacağım.

EDİT^EDİT: fenerbahçe tribün birliği tarafından yaptırılan bu pankart samandıraya bizzat bu birlik tarafından asılmıştır.ve çok şükür ki ,korktuğum gibi takımın yaptırdığı bir pankart değilmiş.fenerbahce.org'un işgüzarlığı imiş.

Volkan Ballı Radyospor'da


Hazirandaki kongreden sonra futbolda yeni bir yapılanmaya gitmişti yönetim.bu minvalde Aykut Kocaman direktörlüğe getirildi diye Volkan Ballı görevden alındı diye biliyorduk.ta ki Hasan Çetinkaya idari menajerliğe getirilene kadar.yani yönetim 2 senelik başarısızlıkta Volkan Ballı'ya da pay çıkarmıştı.Zico'ya şampiyon olamadın ,başarısızsın diyen bir spor perspektifinden bu paylamayı görmek çok şaşırtıcı değil.yine de Volkan Ballı sessiz sedasız çekildi köşesine.orda burada bir kaç kez gördük o günden beri.şimdi Radyospor'da program yapmaya başlayacağını açıklayınca ardından sallayanlar olmuştur olacaktır.Malum Radyospor Saadettin Saran'ın.Barış Ertül'ün de arası Aziz Yıldırım'la arası nahoş ve ötesi.bu durumda orda program yapan ''kesin pistir,kötü çocuktur'' diyenler çıkacaktır.gün gelecek bu paranoyadan da kurtulacak forum gençliği ve taraftarları.insanları sevmeyi,sevip de bir kalemde satmamayı öğrenecektir.
Volkan Ballı gibi birisine akıl verecek değilim,zaten dosdoğru bir insandır kendisi.Kendisi gibi olacaktır programda,eğilip bükülmeden. şimdiden hayırlı olsun.kendi açıklaması da burada:
''Sevgili renkdaşlarım yıllardır başarısı için mücadele verdiğim FENERBAHÇEMİZ'İN yine başarısı veçıkarları,Taraftar dernek ve gruplarımızın sorun ve sıkıntıları bunların kamuoyuna duyurulabilmesi adına aynı zamanda hafta sonu oynanacak lig maçlarınıda yorumlayacağımız pazartesi günleri 13:00- 14:00 arası RadyoSpor'da Canlı Yayında unifeb kurucularından radyonun genel yayın yönetmeni Barış Ertül'le birlikte program yapacağız. Sevdamızın iki kupa yolunda başarısı için mücadeleye devam ederken takımımızda görev yaptığım dönemde olduğu gibi bu programda'da En Büyük Gücüm Siz Renkdaş Ve Dostlarım,felsefemde marşımızda söylendiği gibi'''HİÇBİR KLÜPTE OLMAYAN BU DOSTLUK YILLAR YILI HEP
ŞAMPİYON OLDUK'''OLACAKTIR.
Volkan BALLI''


radyospor'u ve barış ertül'ü ünivesitenin ilk yıllarında sabah dersimin çok olduğu zamanlarda dinlerdim.okula gidiş yolunda sabahları cep telefonumun kulaklığında hemen her sabah dinlerdim(her ne kadar uzun zamandır dinleyemiyor olsam da).yorumlarını ve dik duruşunu beğendiğim bir insandır.her ne kadar forum gençliği ve başkan originli fenerbahçeliler kendisini yerden yere vurmaya kalksa da,kendisi görmüş geçirmiş iyi bir futbolsever ve Fenerbahçelidir.ikisinin de tarzını bildiğimden,çok güzel ve faydalı bir program olacağını tahmin ediyorum.
tekrardan hayırlı olsun.

Tarihi an!



yorumsuz diyerek vermeyi isterdim ama yorum yapmazsam çatlarım.
inanılmaz mutlu olduğum bir tablo.inanılmaz güzel ve donanımlı bir konuşma da yaptı.duygulandım.Efendimiz(s.a.v.) in doğum günü bir kez daha olmaz denilen olaylara imkan vermiştir.Baykal'ı da çekinmeden, korkmadan bu toplantıya katıldığı için kutluyorum.bu toprakların mayasında hoşgörü ve sevgi var...

haberin videosu burada.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Geleneksel Türkiye kupası final seansı


Bir Türkiye kupası final seansı ile yine karşınızdayız Türkiye.amacımız Fenerbahçe'nin bu kupayı alamaması.alırsa bir anlamı kalmayacak.bu sebeple finale kadar çıkması sağlanacak ancak kat-i suretle kupayı alması engellenecektir.

Herhalde A.Turan Alkan Fenerbahçeli olsaydı içinde bu cümleler geçen böyle bir yazı yazardı.maalesef kendileri karşı köyün kavalcısı.neyse Fenerbahçe yine bir kupa finaline çıktı.bu sene alır mıyız kupayı bilemiyorum.çoluk çocuk makarası geyiği bu sene biter mi onu da bilemiyoruz doğal olarak.günlük şartların belirlediği bir durum oluyor bizim için.yoksa 2000'lerin başında gençlerbirliğine kaybedilen finalle başlayan yıllanmış seride futbolcu kadrosu değişti de değişti ancak talihsizlik değişmedi.dediğim gibi,gsın kadıköy fobisinden başka bir şey bu.günlük faktörler maç günü kupa sahibini belirliyor.2005'te olimpiyatta mondragon'un hayatının maçını oynaması,2006'da günlük faktör yıldızımız ''küçük ibo'' b.demirlek'in akan siyah beyaz kanı,2007'de eyyamcı s.derelinin yarı final rövanş maçında elinden geleni ardına komaması, ve en son 2009'da dede aragones'in anlamsız volkan babacan tercihi, bizim s.kimizde olmayan bu kupaya gereğinden fazla değer kattı da kattı.
bu sene bu kadar yakınken, şampiyonluk konsantrasyonuna halel getirmemesi için kendi adıma şampiyonluk gelene kadar Türkiye kupasının adını ağzıma almayacağım.
bu kupayı bu sene alsak da alamadığımız yıllarda düşündüğüm gibi hiç mi hiç önemi yok benim için ve bir çoğumuz için.
haydi rastgele bakalım.
Hagen'e ithafen Not: ''o değil de alex ne taktı be baba''

11 Nisan 2010 Pazar

Kampanya:18 Nisan'da Şükrü Saraçoğlu'nda Melekleri alkışlayalım


http://papazincayiri.blogspot.com/ öncülüğünde başlatılan mükemmel bir kampanya.çok ince düşünülmüş bir kampanya,umarım bjk maçında atmosfer olumsuz değil de bu kampanya ile olumlu etkilenir.işte kampanya çağrı metni:

Sportif Anlamda Bayan Voleybol takımımız hem kulübümüzün hem de ülkemizin şu güne kadar çıkabildiği en yüksek seviyeye çıktı. Ama durumun yalnızca bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Esas önemli ve güzel olan, bunu tekrar yapabileceklerini göstermeleriydi. Bu takım seneye de Şampiyonlar Ligi finali oynasa Avrupa'da şaşıracak kimse yoktur, bu kızlar seneye kupayı kaldırsa bu bir süpriz olmaz beklenen bir adımdır sadece. Dolayısıyla Fenerbahçe Acıbadem'in esas başardığı şey finale çıkmak filan değildir, hiç tartışmasız Avrupa'nın en iyi 2 takımından biri olduğunu herkese kabul ettirmesidir. Final bunun süsü, kupaysa bu başarının resmen tescillenmesi anlamına gelecekti, bizlerinse böyle bir noter operasyonuna ihtiyacımız yok. Onlar zaten şahadetlerimizin sahibi.

Şahsen uzun zamandır bir sportif mücadelede bu kadar heyecanlandığımı, bu kadar keyifli ve güzel bir müsabaka izlediğimi hatırlamıyorum. Final Four'un ilk maçındaki müthiş performans bizim Fenerbahçe derken istediğimiz her şeye tekabül ediyordu: pes etmemek, mücadele etmek, başarı için centilmence sonuna kadar savaşmak, karşıdakine hiç bir insanlık dışı hareket yapmadan yetenek ile, zeka ile, güzellikler yaratarak galabe çalmak. Fenerbahçe; bir büyük isyan ruhunun, büyük hedeflere ve daha önce umulmadık başarılara ulaşmanın, toplumsal sembollerinden bir tanesiyse çubuklu forma altında bu ruhun hakkını vererek taşıyanlar şüphesiz Fenerbahçe Acıbadem'de bulunuyorlar.

Onlardan kulübümüz bünyesinde sportif faaliyette bulunan herkesin de öğrenecekleri var. Bu formanın hakkını vermeyi, maç bitmeden yenilgiyi asla kabul etmemeyi, hep hedefi daha büyük tutmayı, Şampiyonlar Ligi finaline çıkıldığı için değil, kupa kazanılmadığı için ağlamayı, hak etmek için çalışmayı, çalışıldığı için hak etmeyi, zarif hareketlerle, ter akıtan bir mücadeleyle maçı çevirmeyi ve diğer bir çok güzel hasleti Final Four serisi kitabe gibi önümüze serdi. Öylesine sevdik ki bu kızları, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı ile bu ülkede yaşayan yaşamayan milyonlarca insan bu kızlarda güzel bir şey buldular. İster helal olsunla duygumuzu ifade edelim, ister bravo ile hepimizin kalplerinde onların bir yeri var.

Bu kızlara güzel bir şey yapmak lazım. Bu kızların temsil ettiği değerlere ne derece meftun olduğumuzu göstermenin yoluysa ne maç primleri, ne de Başkan'ın soyunma odasına girip onlarla gurur duyduğunu söylemesi. Kurumsal değil insani, cüzdana değil yüreğe hitap eden ve onların neyin temsilcisi olduğunu onlara bir kez daha beyan eden, bu sebeple içten kutlayan insanlara ihtiyacımız var. Banka hesaplarına değil, yüreklerine unutamayacakları bir hatıra vermemiz gerekiyor.

Beşiktaş maçı bunun için harikulade bir fırsat.

İlk akla gelen sebeplerden değil. Evet 18 Nisan'daki müsabakada futbol takımımızın mücadele etmeye, zerafete, kazanmak için centilmence oynayıp, güzelliklerle hepimizi mest etmesine ihtiyacımız var. Şampiyon olalım olmayalım, şampiyon gibi oynamaya, kazanalım kaybedelim, hep büyük bir takım olduğumuzu göstermeye ihtiyacımız var. Ama bundan değil, en azından yalnız bundan değil.

Bu takımın bir spor kültürü olduğunu göstermeye de ihtiyacımız var. Çubuklunun neleri temsil ettiğini ve neleri temsil etmesinin güzel olduğunu, muteber bulunduğunu, bu kulübe gönlü yanık insanların seneleri, çağları, jenerasyonları aşan bir sosyal hareketin parçasında ne bulduğunu bir kere daha hatırlamasına da ihtiyacımız var.

Bizim istediğimiz, her branşda görmek istediğimiz, her oyunun kendi kuralları içerisinde bulmaktan haz aldığımız, o duyguyu kutlamaya ve bir kere daha Türkiye'ye Fenerbahçe'nin ne olduğunu göstermektir.

Fenerbahçe bir futbol kulübü değildir; bir voleybol kulübü, bir basketbol kulübü de değildir, Fenerbahçe bir spor kulübü dahi değildir, bu ülkenin içinde yetişmiş, seneler içerisinde oluşmuş, kırılmalar yaşamasına rağmen efsaneleriyle ayakta tutmuş bir sosyal harekettir, güzellikler rüyasıdır, fakirlerin, dışarıdan gelenlerin, mazlumların, ezilen halk kitlelerinin, itilmişlerin, gadre uğramışların, kimi zaman özyurdunda parya özyurdunda garip olanların, saraya ancak uzaktan bakanların, çocuklarına güzel hikayeler ve onurlu bir geçmişten başka verecek bir şeyi olmayanların rüyalarının simgesidir. Dar sokaklarda top oynarken hülyamız, babamızın elimizden tutup gösterdiği güzel bir anı, bazen şövalyelik, bazen kahramanlık bazen yalnızca hazzın kendisidir. Bu kızlar bunların hepsini simgeler, hepsini gösterir ve hepsini yaşatır.

O sebeple, 55.000 kişi ile, onları alkışlayalım. Onları kutlayalım. Onların başarısını değil ama simgeledikleri şeyleri şölenleştirelim. Onlara tezahüratlarla seslenip, çiçeklerle karşılayalım, her futbolcunun onların yarısı kadar dahi emek sarfetmeden elde ettiği şeyleri değil, çok daha üstünü verelim. Bir meşale şov değil, büyüklüğün kutlamasını yapalım.

Onlar sahaya girerken ayakta alkışlandığını görmek istiyorum, tek tek isimlerinin okunup bütün stad tarafından söylenmesini, Radetzky March ile karşılanıp tempo tutarak hep beraber onların hak ettikleri gibi ağırlanmalarını. Velhasıl, Vamos Bien olsun, CK olsun eminim çok daha güzel kareografiler bulacaklardır ancak işin ruhu yukarıda söylenen gibi olmalıdır.

Yönetim bize bu fırsatı versin. 18 Nisan'da Melekleri ve onların simgeledikleri her şeyi kutlayalım, sonra hep beraber Beşiktaş maçına dönelim, bir futbol kulübünden fazlası olarak, bir halet-i ruhiye ve bir halk hareketi olarak, bir dünya görüşü ve yaşam kavrayışı olarak, Fenerbahçeli olarak karşılarına çıkalım, ruhlarında duydukları saygı ile o gün bizi izlesinler ama bu vesileyle önce biz bir kere daha hatıllayalım kendimizi. Güzelliklerin peşinde boyun eğmez bir isyan ruhu olarak.


Not:kampayaya katılımda gecikme için özür dilerim.yeni gördüm kampanyayı.

6 bursalının 4'ü Fenerbahçeli(ymiş)!


Dün gece gençlerbirliği maçı için ankaraya gelen arkadaşımın abisi ve arkadaşlarını konuk ettim.sabah 4'e kadar sohbet ettik şurdan burdan.bir ara içlerinden turistik seyahat amaçlı gelmiş olanı dedi ki bakma bunların formalı atkılı olmasına falan, 4'ümüz aslında Fenerbahçeliyiz,biri bjkli,biri de gslı dedi.
e peki dedim;''nerden çıktı bu bursa sevdanız peki?''
yok.bilen yok.işte şehirde öyle bir rüzgar esmiş,sonra da hepsi bursaspor'u tutar olmuş.işte klasik anadaoludan şampiyon çıksın hevesiyle bursaya destek verir olmuşlar.hani diyeceğim ki hepsi aslen,doğma büyüme bursalı,ama o da yok,yarısı erzurumlu,ikisi erzincanlı,biri giresunlu aslen.
durum açık,istanbula her ne kadar yakın olsan da,istanbuldaki futbol iklimini sık sık yaşayamazsan,tribün ve futbol seven insanlar local olarak tatmin olmaya çalışıyor.bir an için kendi durumumu düşündüm,adanada yetiştim,sürüyle adanaspor ve demirspor maçlarına gittim, gittiğim maçlarda tribüne katkı anlamında gereğini yaptım ancak bir gün olsun ben demirsporluyum demedim.veya memleketim elazığı canım kadar sevmeme rağmen elazığspor -Fenerbahçe maçında zerre kadar elazığspor'a gönlüm kaymadı.istanbul rekabetini içten ve canlı yaşamış olmamın bunda tabii ki etkisi vardır,sık sık istanbul'a gidip gelmem oradan kopmamamanın da etkisi yadsınamaz,ancak yine de sevmek,tutkunu olmak başka birşey.
dün 6 bursalıya da dedim,siz bundan sonra Fenerbahçeli değilsiniz;
gslı,bjklı olabilirsiniz ama Fenerbahçeliyim demeyin bundan sonra.
şimdi maçları bitti,0-0 büyük takım olmanın ne demek olduğunu artık anlamışlardır herhalde birileri.büyük camia olmak öyle ordan burdan devşirme,transfer taraftar ile olmaz.her maçı kazanmak gerekliliğini her takım kaldıramaz.işte bursanın ibb ve gençler maçlarında durumu ortada.bu sene biz olamazsak bursa şampiyon olsun diyecek kadar alçalmış gslılar var buna şahidiz, bakalım yarıştan kopmuş bjklılar da o karaktersizliği gösterecekler mi? önümüzdeki haftaya kadar kafalarını bu işe vereceklerdir büyük ihtimalle.bekleyip göreceğiz.

son sözüm de saadet partisinin genel başkanı zata.beyefendi:''iyi Fenerbahçeliyim ama bu sene bütün gönlümle bursasporun şampiyonluğunu istiyorum'' diyor.
bir kere sen artık Fenerbahçeli falan değilsin muhterem,bu dakikadan sonra Fenerbahçe lafını ağzına almazsan tutarlı bir insan olursun.evet bu noktada saf değiştirenlere karşı Fenerbahçe taraftarı olarak tavrımızı netleştirelim,ben kendi adıma aforoz mekanizmasından yanayım.Fenerbahçe'den başka takımın şampiyonluğunu isteyen bizden değildir.

Şampiyonluk emektir,özveridir


Gökhan Gönül'ün ameliyatını bjk maçı sonrasına ertelemesi beni çok duygulandırdı ve 5-6 hafta önceki içimdeki sesin kaynağını buldurdu bana. Antalyaspor maçından önce inanmaz karamsar bir tablo vardı,kimsede inanç,istek ,heves kalmamıştı.bursa maçı ve ardından belediye maçı psikolojik olarak çok hırpalamıştı ama yine de içimden bir ses trenin tekrardan raya girme maçı budur diyordu.o maçta çok etkili olmasa da vasat düzeyde bir saldırganlıkla bu takımdan en az bir 13-14 kişilik iyi grubu çıkacağı gerçeğini gördük.ve yine özveriyi, emeği gördük o günden beri.burun kıvırdığımız guiza ameliyat olması gerekiyor ve erteliyor sezon sonuna.haberler çıkıyor: ''zorla yaptırılmadı'' diye ama guiza: ''hayır, ben istedim'' diyor. özerin omuzu ezilmiş,'sezonu kapattı' diyorlar, bir bakıyoruz,''özer'den müjdeli haber:sezon sonu ameliyat olmayı planlayan ,özer hurmacı ayağındaki platine ve omuzundaki probleme rağmen,sahalara döndü.'' Duygulanıyoruz. Allah'ım sen büyüksün diyoruz.bunlar bildiğimiz duyduğumuz en canlı kanlı örnekler.belki de kaç maça inatla çıkan gönülden bu taraftara bağlı,amatör ruhlu delikanlı futbolcularımız,oyuncularımız oldukça bu kanı bozukların olduğu şerefsiz ligde sapına kadar şampiyonluğu hakediyoruz ve şampiyonluğa yürüyoruz.Allah'tan dileğim, Gökhan Gönül'ün şu emeği, özverisi için sezon sonu bana şampiyonluk yazısı yazdırmasıdır:
''Omuz bölgesinde sakatlığı bulunan futbolcumuz Gökhan Gönül için, Fenerbahçe Sağlık Grubu Başkanı Profesör Doktor Ömer Taşer ve Kulüp Doktorumuz Ertuğrul Karanlık'ın katıldığı bir konsültasyon yapılmıştır.
Bu konsültasyon neticesinde, futbolcumuzun ameliyat olması gerektiği sonucu ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine futbolcumuz Gökhan Gönül, Fenerbahçe-Beşiktaş karşılaşmasında mutlaka oynamak istediğini belirterek, ameliyatın bu karşılaşmadan sonra gerçekleşmesi yönünde bir talepte bulunmuştur. Futbolcumuzun bu talebi, sağlık ekibimiz tarafından anlayışla karşılanmış ve Gökhan Gönül'ün söz konusu karşılaşmadan sonra ameliyat olması uygun görülmüştür.
Kamuoyuna duyurulur,
Fenerbahçe Spor Kulübü''

evet şimdi artık gönlüm rahat,aşti'den 15 güne bir bindiğim istanbul otobüsünde içimdeki duygular artık karmaşık değil.artık emekler boşa değil,en azından duygularımız karşılıksız değil.artık sevdamız platonik değil.seviyoruz fenerbahçe'yi nedensiz,seviyoruz bu adamları.ve artık şundan da eminiz,bu sevgimizi görüp bilen birileri varmış.bu karşılıksız sevenleri de seven özerler, gökhan gönüller ,emreler, volkanlar ,luganolar,selçuklar, guizalar, alexler varmış.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Bir insan kaç takım tutar?

“30 yılı aşkın süre evvel Selahattin Beyazıt ve İnan Kıraç, tabiri caizse gırtlağıma basarak hem çok paramı aldılar hem Galatasaray kulübüne üye yaptılar. Aslında ben Fenerbahçe sempatizanıyım, çocukluğumdan beri Fenerbahçe'yi tutuyorum. Bir ara Gümüşhane Doğanspor'a üye yaptılar, çocukluğumdan beri bağlı olduğum bir spor kulübü olduğu için çok yadırgamadım. Geçen yıl Trabzonspor tesislerini gezdik, divan üyesi yaptıklarına dair belgeyi önüme koydular. Bugün Bursaspor'un onur üyesi olmaktan da memnunum. Bursaspor'a başarılar diliyorum. İnşallah bu dönemde şampiyonluğu da götürecek. En azından öyle diliyorum. Şampiyon olmasını arzu ediyorum. Bursaspor'un üyesi olarak 'Yalnız Bursasporluyum' diyemiyorum, onun için ben Türkiye'deki tüm takımlardan yanayım.”

Bursa gazeteciler cemiyetine konuk olan Aydın Doğan'ı bursasporlu yapmışlar.onun üzerine bu açıklamaları yapmış dikkatimi çekti.yuh atık dedirtecek bir şekilde bir sürü takım tutuyorum diyor beyefendi.aslında ''Nasılsınız'' programını değerlendirecektim ama onun için biraz sonra yazacağım.

3 Nisan 2010 Cumartesi

Genç tribüncüler ve Telekom'un jesti


Fenerbahçe Tarafı: 5,00 TL
evet biletixin sitesinde telekom maçı için yazan fiyat budur.yıllarca biz yönetimin tribün ve bilet politikalarını eleştirdik durduk.bugün gelinen noktada yönetim eski yanlışlarından vazgeçmiş, üzerine düşeni yapıyor.peki biz tribüncüler ne yapıyoruz.bomboş bir abdi ipekçi neredeyse.ciddi ciddi maç seçen tribüncüler ve taraftarlar olduk çıktık.bu maça gelememek için kim hangi bahaneyi uydurabilir.tamam futbol takımı şampiyonluk potasına girdi.
be güzel kardeşim,bu maça gelmene engel mi.gel burada coş ,coştur,bütün camia olarak her dalda şampiyonluk yaşa,yaşat.
neyse siz gelmezseniz yerinize gelecek olanlar var,baksanıza gardaşlarım gelip pankartlarını bile asmış,yeni nesil gençtribüncüler bunlar.helal olsun lan size keretalar.

Telekom takımı da güzel bir jest yaparak Tanjevic'e geçmiş olsun pankartı yaptırmışlar.Ve Hoca'mız diyerek sahip çıkmışlardır.umarım moralin en büyük ilaç olduğu hastalığına bir nebze olsun iyi gelmiştir Tanjevice.

Sarı Melekler finalde


Amatör branş maçlarına çok sık gitmeme rağmen hakikaten anlamıyorum.Teknik olarak yorumlayan bir sürü blog yazarı var zaten onlar bu işi hakkıyla yapıyor.ben ''Sarı Melekler''imizin maçını bugün heyecanla izledim.kazanacaklarından en ufak bir şüphem yoktu.son sette kalbim inanılmaz hızlı çarpıyordu.ve sözlerini tuttu melekler,taraftarına şimdilik final armağan ettiler.yolları açık olsun.Allah yardımcıları olsun.

Maçtan sonra fotoğraf galerilerine bakarken dikkatimi çekti,amcamımın biri atkıyı açmış,ve atkıda Fenerbahçe Acıbadem yazıyor.yani sponsorun götürdüğü taraftarlarsa problem yok ama yine de geldiğimiz durumu anlatan bir fotoğraf olmuş.dikkatimi çekti ve not edelim dedim.belki bir gün geriye dönüp baktığımızda bu halimize tebessüm ederiz.

Teşvik şikesi!


bugüne kadar şikeyi duyduk,hatır şikesini duyduk,teşvik primini duyduk ama bu sefer bambaşka bir tamlama kazandırdı yaratıcı bjk cenahı!. :Teşvik şikesi
ya bizim uyduruk medya g.tünden sallama bir haber yaptı yine,ya da bol kodaman-cahil bulunduran, büyük takımlarımızın kontenjan yöneticilerinden yeni bir inci duyduk.
güya a.gücü takımının seyircisinin 16.dakikada ve maç sonunda şampiyon bursa,i.ne beşiktaş olamazsın şampiyon demesi resmen teşvik sikesiymiş.
şike :bir takımın veya oyuncunun kendi takımı satıp karşı takıma yatmasıdır.
teşvik primi :yarıştığın rakibinin rakibine daha fazla mücadele etmesi için veya yatmaması için önerilen,teklif edilen para,miktar veya vaad.
teşvik şikesi: bknz yaratıcı bjk yöenticisi.

böyle kafası basmayan adamlar koca büyük' takımlarda yönetici oluyorsa,ya o büyük denilen takımlar ele ayağa düşmüştür, ya da büyük değillerdir artık.

haberin linki burada.gerisine siz karar verin.