30 Aralık 2010 Perşembe

Bu bir izzet-i nefis meselesidir!


Çok fazla takip ettiğim köşe yazarları var, abonesi gibiydim Milliyet'in. Ama iş öyle bir noktaya vardı ki, bu iş gurur meselesidir artık. Bu yazıyı ,bu haberi, bu başlığı görüp de , Fenerbahçeliliğini hayatının herhangi bir noktasında önemli sayan, değerli gören herhangi bir vatandaşın artık Milliyet gazetesiyle uzaktan yakından alakası kalmamıştır. En azından bir tüketici olarak, beğenmediği, kendisine küfür eden bir ürünü tercih etmeme hakkı olmalıdır. ve işte bugün itibariyle bu artık gurur,izzet-i nefis meselesidir. Bu başlığı görüp de halen, ne var bunda kardeşim , olur böyle şeyler diyen kör gözler, nefissiz bedenlerin artık ciddiye alınır bir tarafı da kalmamıştır.
Kahrolsun Milliyet.

Not:Uzun zamandır zaten takip etmiyordum Milliyet gazetesini ve internet sitesini, bugün itibariyle facebookta gencfb'nin haber paylaşımıyla bundan haberim oldu. resimler de gfb'nin resmi sitesinden alıntıdır.www.gencfb.org son 2 aydır inanılmaz bir fikr-i takip yürütüyor. bu mücadele sahipsiz ve önemsenmiyor değildir. gayet makul ve yerinde bularak takip ediyor ve destekliyorum.

28 Kasım 2010 Pazar

Yanmadan önce





Her istanbul dönüşü gibi Haydarpaşa'daydım.
Son halinden kalan son hatıralar.

Not:belki inanmazsın ama,ne diye çektim onu da bilmiyorum ama resimlerin hepsi harbiden bana ait.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Alex Fanatik'i gözünden öperrr!!


Hummalı bir ''100'ü bulamadın sen daha'' kampanyası yürüten Fanatik gazetesi ve daha özelinde ismini zikretmek istemediğim köşe yazarı ve muhabirlerine saygılar ve sevgilerle...
Alex Fanatik'i gözünden öperrr!!!

maçın bitmesini bekleyemedim.zaten maç pek umrumda da değil.
bir tribün insanı olarak maça gidememiş olup da maçı tv'den izlemek zaten yeterince kanıma dokunuyor.
yaşattığı bütün iyi kötü,acı tatlı anlar için binlerce kez sevgiler saygılar Alex.
büyüksün Alex, çok büyüksün. Adamsın sen Alex.
milyon kişiye sorsak, bu golü kim atsın desek, seni istemeyen gitsin lastik tutsun çeksin.

10 Kasım 2010 Çarşamba

9 Kasım 2010 Salı

Hey gidi günler




Ne olmuş sana böyle be Baba!

Sisli bir İstanbul gününde,caydırıcı! stad kanunları


Tam da meteorolojinin tahmin ettiği gibiydi hava.Evden çıkmadan bakmıştım,c.tesi pazar sisli görünüyordu.''yahu parçalı bulutluyu anladık da, sisli ne ola ki'' diye kendime sordum.ve sonra ne gelirse mevladan gelir kuluna dedik,rrastgeleee.geceden bile sis vardı.hiç birşey görünmüyordu yolda nerdeyse.bütün gün güneş ha açtı ha açacak derken,gündüzü de sisle kapatıp ,kadıköy iskelesine yanaştım.''davul, zurna, halay'' bana kibar feyzo filmindeki grev sahnesini hatırlattı.güldüm geçtim beyhude dolambaçcıların yanından.
stad gişesinin önüne doğru bir geldim ki,yahu bu ne kalabalık.artık herhalde herkes maç günü gişeden biletini alıyordu.yoksa gençlerbirliği maçına 10 dk kala gelip 10 sn içinde biletimi alabilmiştim.yine kasık ağrısı benim bütün vücuduma sızı olarak yayılmıştı ve ben yine iflas durumundaydım.neyse ki bu ağrılar vesilesiyle iyi güzel gözlemler yapar oldum.maça girdim dk bir gol bir dercesine, amcanın biri antalya-bursa maçının derdine düşmüştü.telefonla orayı arıyor burayı arıyor,ya maç 2-2 mi bitmiş doğru mu diyorsunuz diyor.öndeki bi dingil de yok antalya son dakikada bir gol atmış 3-2 bursa kaybetmiş diye bir senaryo yazıyor kendi kendine.bir de iddia ediyor bi b.k biliyormuş gibi.hayır bursa maçı 5-2 kaybetse ne yani onu da anlamış değilim.biz geçen hafta 1-1 berabere kaldık ve 17 hafta sonra ancak görüşeceğiz.
neyse koltuğuma iyice yerleşeyim derken,üst kat demirlerin orda gözüme öyle birşey çarptı ki,''bu anı resimlemezsem tarih benden hesap sorar'' dedim.evet muhtemelen militan ideolojinin kavurduğu ana babanın nadide evlatları,sevdiği belki de aşık olduğu takımın formalarının sırtına ''Kemalizm'' yazdırmışlardı.Y.Oğur'un söylediği ''Her laik bir gün Sözcü'yü tadacaktır'' vecizenin abartılı olmadığını,bunun değişik versiyonlarının hayatın içinde olduğunu müşahede etmiş oldum bu vesileyle.
Ha unutmadan,maç öncesi güvenlik kontrol noktası çok zayıf,üzerimde şehirlerarası geldiğimden dolayı taşımak zorunda olduğum bir sürü alet adevatla maça girdim bir allah'ın kulu yok bu nedir diye soran.
Gömleğin cebini çakmak diye yokluyor,
-''bu ne'' diyor,
-''haap'' diyorum,
-''haa! hadi geç, oldu.'' diyor.
bey amca hap dedim hap,insan bir sormaz mı ;
''ne habı bu kardeşim?'' diye.
maç öncesi ısınmada,Alex'in gayreti gözüme çarpıyor.Emre'yi başka bi çocuğa benzettim bu kim yahu diye bir an duraksadım.Stoch da paytak paytak hareket çekiyordu yine bütün sevimliliği ve şirinliğiyle.
Maç başlıyor ve maç için söyleyeceğim en önemli şey Alex bambaşka bir oyun oynadı,yani iyi ki de kasığımda ağrı olmuş da bu Alex'i izleyebildim diyorum kendi kendime.Gökhan ve Semih de müthişlerdi aslında ama Alex benim için artık efsane ötesi bir adam olmuştur artık.
ve artık Bilica ve tribünlerin ıslıklaması meselesine geleyim.ıslıklamayı başlatan 1-2 kişi hemen yanıbaşımızdaki kimseler.hiç uzağımızda değiller.gel gör ki,ben o insanlara içimden sövsem de stad içinde tek bir laf edip tek bir fiske vuramam.çünkü vuranın kıranın ne olduğunu görüyoruz.hemen kameralar çekiyor,zoooomm,cart 1500 TL ceza+ 6 ay stadlardan men.nedir suçum? holiganizm,stadta huzursuzluk çıkarma,kavga etme vs.
e bre embesil adam,ben orada oyuncuma yapılabilecek en kötü şeyi yapan adama dalacağım ve öyle caydırıcı bir method kullancağım ki;bundan sonra deniz barış gelse tekrar bizde top oynasa kimse gıkını çıkarmayacak ,herkes alkış tutacak.
ama kurallar o ıslıkçı adamı caydırmıyor; beni, tribüncüyü,takımının formasını sırtına geçirmiş adamı koruyup kollamaya çalışma niyetindeki adamı ,beni caydırıyor.nitekim fenerium alt köşede bu ıslıkladın ıslıklamadın muhabbetine kavga çıktı ve hemen tepelerindeki 3 kamera zooom yaptı sessiz sedasız,bu işin mücadelesini verenleri.Aykut sağ çizgideki Gökhan Gönül'e seslendi,dedi ki sen git top al Gökhan,Bilica'ya top gelmesin bari yoksa iyice oyundan düşecek ve beraberlik belki de mağlubiyet golünü yiyecektik.Gökhan da iki elini yana açtı,''ya hocam top ortada dönüyor ben gitsem hücuma çıkamayacağız, bana diyeceğine dön tribünlere söyle ıslıklamayın'' dercesine.işte durum vaziyet budur beyler, bayanlar.
sen ertesi gün akşama kadar hep destek,bilicaya sahip çıkın nutuğu at resmi siteden.stadın profilini,temasını,demografisini öylesine dönüştürdün ki, taraftarı bırak seyirciye çevirmeyi öylesine vahşi müşteriye çevirdin ki, stada gelen vahşi azgın müşterisel kitle her şeye homurdanıyor,her şeye mırın kırın ediyor,her şeyden şikayet ediyor,her seferinde tüketici derneğine şikayet başvurusunda bulunuyor.
zor dostum zor.Hata eden hatasını görmedikten sonra biz akşama kadar teşhis yapıp,reçete yazalım,mühür kimdeyse süleyman odur,bizimkisi boş laf...

29 Ekim 2010 Cuma

Konsantrasyon




Fazla söze gerek yok,müthiş bir konstantrasyon ve asılma vardı maça.Ama olmadı.Aslında son 10 dakikada Sercan'ın kaçırdığı pozisyonlar da çok netti ama onlar risk alan takıma karşı bulunmuş pozisyonlardı.Takımı iyi buldum.Ah Dia olsaydı tozunu attırırdık dedirten maçtı.Ama bence bütün yedek klübesinin ayakta ceza sahasına yoğunlaştığı pozisyon anı mükemmel bir kare ve şampiyon olursak inşallah bütün sezonun özeti olabilecek bir fotoğraf.Ha bir de yıllar sonra tekrardan kar maskelerini görmek de ayrı bir keyif ve güzellik.Hoş geldiniz kargençlerr :)).

Kaynak:fenerbahce.org.

17 Ekim 2010 Pazar

Başka bir futbol mümkün




Bunlar nasıl surat ifadesidir,nasıl yapmacık bir zorlamadır, ıkınmalardır böyle.Gören de belediye muhteremin arkasında kazı çalışması yapıyor zannedecek.Futbola başka bir anlam yükleyip , kodlarıyla oynadığın için sevinsek mi üzülsek mi bilemedim aslında. İkili yanyana gidiyor,yanına bir forvet(dikkat edin defans değil) oyuncusu geliyor rahatsız ediyor, top tamamen ibo'nun kontrolünde ama sen yine de altın üstün oynuyor adamı alıp her türlü formasından çekiyorsun ve de yüzünde ''wc-closed'' ifadesi.
Evet kapasiteni aşmanı kimse beklemiyor ama kendini de fazla zorlayıp yırtma,parça kırarsın sonra ''Üzülürsün''.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Fıtrat birşey arıyor ama


Buna nefis direniyor. Halbuki ne güzel demiş şair:

''Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm''

Kalbimin özlediğini,Hak'kın özlettiğini yapmamak için nefsimle savaş halindeyim, umarım her savaştan olduğu gibi yine galip çıkarım.Bekliyorum, umarım söz verdiğim üzere değil de, O'nun rızası için yaparım birşeyleri.

15 Ekim 2010 Cuma

''Fenerbahçe seen bizim canımııız''


Diyordu ''taraftar tribünü'' bir patlayan depar atan Tuncay ruhuyla en son Gençlerbirliği maçında. Tam o sırada sakatlanan Selçuk'un yerine Mehmet Topuz orta sahaya çekilmişti.Mehmet bir pas hatası yaptı MC oynarken her zaman yaptığı gibi.orda bir 'hasan şaş' edasıyla seyirciler ''aauuvvv'' yaptı.somurttular,hatta ilerleyen dakikalarda ıslıkla protesto edildi.hangi maç peki bu.Takımın maç öncesi ve sonrası tribünlere çağırıldığı 3-0 kazandığımız,tek kale oynamasak da tek pozisyon vermediğimiz Gençlerbirliği maçı.
Ve o sırada arkamda oturan!! baba oğul muhabbetine kulak kesildim.Çocuk(en fazla 7 yaşında) babasına diyordu ki:
- baba neden ıslıklıyorlar?
+ e daha iyi oynasınlar diye kızıyorlar oğlum.
- ama baba 'Fenerbahçe sen bizim canımız' da diyorlarr.

ve baba ''ıımm'' yaptı ve birşey diyemedi.
Allah bana ne böyle çook bilmiş bi çocuk sorusu nasip etsin ne de Fenerbahçemize böylesine ruhsuz, tutarsız, destek olmayı bırak zorla çomak sokup moral bozup köstek olan bi taraftar güruhu versin.
Hayatımda ilk defa tribünü yaşayamadan maç izledim.Kasıklarımda ameliyat ağrısı çekiyordum ve gollerde bile öne yıkılıp havaya uçamadım,bağıramadım diye acı çekiyordum,kahroluyordum ama allah bu çocuğun o laflarını kulaklarımda çınlattı.bu kadar maça gittim bu duyduklarım hayatta yaşadığım en büyük maç hatıralarımdan birisiydi vesselam.

23 Eylül 2010 Perşembe

Bak bak baaak!!

Fenerbahçe'ye zarar verenlerle biraraya gelmem demiş paşazade.Herhalde sofralarda kadeh tokuşturduğu akıl hocaları veriyor ona bu gazı da haddini iyice bilmez olmuş.maçlarda iki tane yanına emekli ihtiyar alınca bu milletin eskiden üniformalınca korktuğu günleri düşünerek esip gürlüyor.
yahu eğer herkesin üzerinde ittifak ettiği birşey varsa,Fenerbahçe'ye zarar veren kimdir diye sorsak bütün eller seni gösterir beyefendi. o kadar sinirlendim ki bu haberi okuduğumda.
sen kimsin arkadaş, Fenerbahçeli ve Fenerbahçe'yi sevme derecesi belirleme kurulu başkanı mısın?, Afaroz heyeti başkanı mı?, Sev ama dokunma dernek başkanı mı?, Sev ama karışma, konuşma, bağırma,çağırma...
yeter be, yeterr.defol git artık.
''Fenerbahçe'yi antipatik buluyorum'' diyenler s.kimde değil.
ama Fenerbahçeli'nin Fenerbahçe'yi sevmesine engele olamazsın.oturduğun koltuğa güveniyorsan orası sana dayının holdinginde verilmiş genç yetenek şansı değil.bunu bil ,daha çok da haddini bil.Hiçbirşeyi değilsin artık sen bu camianın.olsan olsan Kemal Derviş'i olursun bundan sonra da böyle anılırsın.

Not:he gidi günler.3 ay sonra bu yazıyla döneceğim aklımın ucundan geçmezdi.çook yeltendim yazı yazmaya.aykut göreve başladığında,stoch geldiğinde ve daha bi sürü şeyde ama olmadı yapamadım.kişisel değişkenler ayırdı beni yazılardan.ama sanırım artık eski iştahım ve ilhamım geri geldi:)

9 Haziran 2010 Çarşamba

Fantazi(hayal) bir transfer:Joe Cole


Sol açık bütün sene transfer diye bağırdı durdu,gerçi 3 senedir bağırıyor da yine duyan yok.Evet cümle alem duysun Joe Cole Chealsea ile yollarını ayırmış.sözleşmesi bitmiş ve yenileme yapmamışlar.M.United,Arsenal,Bayern vs peşindeymiş Cole'un.Guiza'ya 14 milyon(+8 milyon) verebilen alım gücü, Joe Cole'u bu şartlarda yıllık 10 milyon'a transfer ederse Anelka'dan büyük transfer olur.Yıllardıe sola transfer için yaptığımız konuşmalarda,tartışmalarda verdiğim en uç örnek Joe Cole'dur.
Dediğim gibi bu bir hayaldir, nasıl ki 2002 senesinde Kocaelispor maçında ''Hakan Şükür'ü istemiyoruz,Roberto Carlos gelsin'' makarasını yaptıysak ve o makara yıllar sonra gereçeğe dönüştüyse, kim bilir belki bu hayal de bir gün gerçek olur.
Ve insan hayallerinin mümkün olan en kısa zamanda gerçekleşmesini ister.Bu kadar hakkımız yok mu?

8 Haziran 2010 Salı

Yılın futbolcusu Emre Belözoğlu



UEFA'nın resmi sitesinde geçtiğimiz sezonun değerlendirmesi yapılmış,ve Emre Belözoğlu Yılın Futbolcusu olarak değerlendirilmiş.Tabii bu haberin üzerine öyle atlamanın çok abartmanın ,'işte avrupalı gerçekleri görüyor' demenin lüzumu yok.Çünkü bu gibi sitelere görüş bildirenler de zaten Türkiye muhabiri ,veya Türkiye'den haber kaynağıdır.Zaten analizde Türker Tozar imzası var.
Sevindirici olan şu ki, analizi yapanın eyyam yapmadan adam gibi,normal bir gözle mükemmel bir bireysel performans gösteren Emre'nin hakkını yememiş olması,yani eyyam yapmamış olması.Yani Türkiye'de önümüzdeki sene ödül verecek tonla gazete televizyon eminiz ki Yılın takımı,yılın hocası,yılın oyuncusu falan filan dalında Bursaspor'u gazlayıp duracaktır.

Gören vicdanlı göz Emre'nin olağanüstü bir performans sergilediğini inkar etmez zaten.Tabi bunda Emre'nin sezon başı kampı yapmış olması ve evlenip doğru düzgün düzenli bir hayat kurmasının da etkisini yadsıyamayız.
Sakatlıksız ,başarılarla dolu nice yıllar diliyoruz sana Emre.Sonunda ödül olmasa da bu ünvanı hakettin.
Not:Uefa.com'un ilgili haberine buradan bakabilirsiniz.

7 Haziran 2010 Pazartesi

Bölünme (Division) ve Tribünler


KFY'nun migros tribününe geçeceğini duyunca önce içimde yine eski bölünmüş parçalanmış döneme 2 sene geriye mi gideceğiz diye düşündüm.Ancak ne zamandır çok sesli tribünümüz üzerine yaptığım gözlemlerimi,izlenimlerimi ve analizlerimi bir araya getirince bunun çok da yaralayıcı olmayacağını düşünmeye başladım.
Bir defa Bölünme (Division) meselesi o kadar çok korkulacak kavram değildir. Hatta bu bölünmeler ayrışmalar işbirliği,işbölümü gayesiyle yapılıyorsa bunun faydası olduğu bilimsel gerçektir.Sözlük anlamı olarak da ''Division of Labor'',iş yükünün dağıtımıdır.Teknik anlamı ise,işin özel parçalara ayırılıp bireylere farklı görevler vererek seri üretim yapmaktır.
Üniversite eğitimimi İktisat üzerinde yaptığım için ''Division of Labor'' meselesi hakim olduğum bir konu. Adam Smith'in üretkenlik üzerinde yaptığı kuramın günlük hayatta da yeri olduğunu bu sayede görebildim diyebilirim.Kısaca ne diyor Adam Smith:''Artan iş bölümü,iş paylaşımı, üretimi ve verimliliği artırır''.Ayrıntı için buraya bakabilirsiniz.

Aslında bunu böyle söyleyince kimse itiraz etmez ama yine de birlik ,beraberlik bütünlük, teklik daha tercih edilir bir durumdur. Bölünme ülkemizdeki son 30 yıldaki terör yüzünden çok çabuk guard alınan bir kavram olduğundan, hemen doğal refleks mekanizmaları çalışıyor ''Bölünme'' kelimesi duyulunca.
Ama yine de şu bir gerçektir ki,iş bölümü,paylaşımı yapılmazsa tek seslilik,tek yönde hareket hiç bir büyüme,üretkenlik sağlamaz.içe kapanmadan,ufak kalmadan başka birşey sağlamaz.örnek vermek gerekirse:
-Ülkemizdeki klasik sol toplamda en büyük oy oranını birleşme olmadan, ayrı ayrı seçime girdiklerinde almışlardır. yani solda birlik olsa da iktidar olsak kocaman bir hayaldir. ama yine de en ateşli solcular dediğimiz insanlar dahi bunun kabak gibi ortada olduğunu bile bile her seçimde solda birlik arayışlarına girerler ve ülkedeki Sol'u % 23-25'e mahkum ediyorlar.
-Yine soldan örnek vermek gerekirse,ama bu sefer marjinal soldan; Odtü genel itibari ile devrimci karakteri ile tanınan bir üniversitedir.Dışardan görünen manzara,işte devrimci heyecanlı çocuklar ne güzel hepsi bir araya gelmiş ve birşeyler yapmaya çalışıyorlar diye düşünürler.Ama gerçek şudur ki; Odtü'de irili ufaklı 8'i 9'u bulan marjinal sol fraksiyonların örgütlenmeleri vardır. Bunu bilinçli mi yapıyorlar bilmiyorum ama ''Devrim Günü'' yürüyüşündeki kalabalığı görünce bu farklılaşmanın,ayrışmanın ve bölünmenin genel kanının aksine Odtü'de solu ne kadar güçlü yaptığına bizzat şahit oldum.Hepsinin elinde kendi bayrağı hepsi grupçuklar halinde dizilmişler ve tek sesli olmaları halinde ulaşmaları mümkün olmayan 1500'e yakın bir rakama totalde ulaşmışlardır.Normalde kanlı bıçaklı olan Tkp-Bdp yanyanaydı o gün ve hep beraber inandıkları ''Devrim'' uğruna yürüyorlardı.
Örnekleri uzatmak,çoğaltmak kolay.bunun gibi ve nice örnekler var.
aynı durum Fenerbahçe tribünleri için de sözkonusudur.Fenerbahçe tribünlerinde semtleri saymazsak 10'a yakın taraftar grubu var ve stadın dört bir yanında konuşlanmış durumdalar.
Genel istek ve görüş nedir? Bütün tribün grupları bir çatı altında toplansın ve herkes aynı tribünde bulunsun ve mümkünse 'Efsane Maraton' canlansın.
Ben ise bütün grupların ayrı ayrı varlığını sürdürüp,mümkünse hepsinin kendine daha yeni tribüncüler katmayı misyon edinip ,stadımızda tribün kültürünün daha güçlü yaşatılmasını sağlamadan yanayım.gerekçemi yukarıda açıkladım ve ayrıntılı örneklerle anlattım.
tribünden özel örnek vermek gerekirse,farzedelim ki tribünlerde sadece GFB bulunsun.
sadece tek bir grup nasıl olacak da her Deplasmana kalabalık gidecek, stadın en merkezi yerinde kalabalık bir şekilde kombine alacak, koreografi yapacak, tekne kiralayıp tv programını basacak, amatör branşlara kalabalık katılım gösterecek, her sosyal meseleye tepki gösterecek falan filan.Olası bir kötü olayda bütün tribünler adına grup suçlanarak hepsine birden darbe vurulacaktır ve tribüncü olarak kendimizi savunmamız daha zor olacaktır.
''Ya işte tek grup olsa bütün bunlar daha rahat yapılır'' diyenler yanılıyorlar.çünkü bunlar hepsi birbirinden ayrı bambaşka motiflerdir,zevklerdir. İçinde binbir farklı görüşü,zihniyeti barındırmak çok zordur.bu faklı hayat görüşünden, yaşam tarzından insanları kolay kolay tek bir kaba sığdıramazsın.İnsanın egosu buna müsade etmez bir kere.kimse kimsenin boyunduruğu altına girmeyi kendine yediremez.Bundan kastım beylik,derebeylik sistemi değildir.
Bugünkü durumun daha bir disiplinli ve genişleyici bir şekilde düzenlenmesi halinde 8-10 farklı grubun zararı olmaz, katkısı olur.Yani her grup kendi kültürünü yaşatacak,yanındakine tribün kültürü babında örnek olacak.
Birisi koreografi yapacak,birisi üniversitelerde örgütlenecek yeni nesili tribüncü yapacak,birisi orta yaş üstünün tribünden kopmasını engelleyecek, birisi elit kesimi dahi bağırtacak motivasyonu sağlayacak,birisi deplasmanda 1000 kişi ile gövde gösterisi yapacak.İşte ''Division of Labor'' -''İş Bölümü'' budur.
Bütün bunların neticesinde kimse KFY niye migrosa geçti,keşke maraton C blok alsaydı,bari Telekom'a geçseydi falan ağlayıp,sızlamanın,dert yanmanın anlamı yok.Belki daha planlı programlı hareket edilebilirdi ama artık ortada verilmiş bir karar var.Kimse migrosa geçtiler diye onlardan ümidi kesmesin, ve KFY'da 'biz artık migros'tayız bir sene burada tatil yapacağız,çekirdek çitleyip mandalina yiyeceğiz' demesin.
Bölünmelerden korkmak yerine bölünmeleri lehimize katkı yapacak şekilde yönlendirmeliyiz.Bu yüzden bazen bölünmeler daha güçlü bir büyümeyi beraberinde getirir.ve inşallah bölünmler bölücülüğe dönüşmeyip, iş bölümü mantalitesinde gerçekleşirse bu meseleden de hep beraber kazançlı çıkarız.umarım iyi niyetler halen muhafaza ediliyordur.

Not: Yazı teknik ve bol örnekli olduğundan biraz uzun olmuştur,okuyacaklar için şimdiden özür dilerim,ama böyle bir yazı yazmam bu dönem için gerekliydi.

Konuşan görseller 2


Yağmur yağdı ülkenin batısında nasıl yaz geldi diye şaşıranlar olmuştur,ama keyif sürmek isteyenin rahatını nasıl bozarız be kardeşim.baksana gardaşımın havuz keyfine...
oh be ne don var,ne de mayo :)

Anne bugün başımı bir 'Beyaz' okşadı


Güney Afrika'da yaşanan bir olayı anlatan Mustafa Acar, siyahî bir öğrencinin akşam eve koşarak gittiğini ve annesine, "Anne bugün benim başımı bir beyaz adam okşadı." dediğini söyledi.Bu çocuğun belki hayatlarında ilk defa öteki beyaz adamın sevgisini yaşadığını ifade eden Acar, "Sen Atatürk'ü neden seviyorsun." diye sorulan bir Moğolistanlı öğrencinin verdiği cevabı şöyle anlattı; "Çünkü ben öğretmenlerimi çok seviyorum. Onun için onların atalarını da çok seviyorum."

6 Haziran 2010 Pazar

Konuşan görseller


Muhtemelen integral ile hacim hesaplamaya kalkışmış, ve yine muhtemel ki ard ardına gelen finaller çok geniş bir çalışma imkanı bırakmamış, yine muhtemeldir ki kritik bir dersin veya bağlayan bir dersin finalidir, ve muhtemeldir ki artık çare yoktur ve bitirişi çok güzel yapmış sınavın sahibi.

3 Haziran 2010 Perşembe

Şampiyon takımın büyük kaptanı:Damir Mrsiç


Amatör branş maçlarına elimden geldiğince gitmeme rağmen teknik bilgi olarak hiçbir zaman iddialı olmamışımdır.Bu sebeple üzerinde çok fazla konuşmam,yazıp çizmem.Bazen çok vurucu bir olay,hikaye gördüysem üzerinde bir şeyler konuşurum.Kısacası oyundan pek anlamam,ancak salon maçları vs. her zaman çok zevkli olmuştur benim için. Naz'ın twiterında şu ekşi sözlük entry'sini gördükten sonra içimdeki bazı şeyleri kısa kısa yazasım geldi.


-Maçtan önce, maç esnasında Filistin'e yardım gemisinin mahfedilmesi ,İskenderun'da Pkk saldırısında verdiğimiz şehitler ve 7 tutuklu tribüncünün gündeme geleceğini tahmin ediyordum.tahminimde yanılmadım ve cılız da olsa bu konular gündeme geldi.pota arkasında GFB'nin bez üzerine sprey pankartları ve Vamos Bien'in güzel Filistin pankartı www.fenerbahceliyiz.biz 'in ve benim gözümden kaçmadı.(Resimler için bir kez daha teşekkür ediyorum kendisine ve kaynağı burada belirterek müsadesiyle kullanıyorum.)

-Damir Mrsiç'i bir başka seviyorum,ve ''kupayı onun ellerinde görünce kendimi bir başka mutlu addetiyorum''.

-Maç sonu Damir ve Oğuz'un konuşmaları gayet güzelmiş.

-Yönetimin ayarladığı ''mutlu bir an'' tshirtleri ve şapkaları gayet sade ve güzeldi.''Çıldırın'' ve ''Bir gün herkes bilmem ne'' gibi saçma sapan,tahrik edici şeyler olmadan da gayet güzel mesajlar verilebiliyormuş.

-Legendgfb imzalı ''Seni annemiz babamız gibi mukaddes seviyoruz'' pankartı her ne kadar meczup grup açmış olsa da çok çok önemli bir pankarttı.ve bu sloganı kendi çevremde daha önceden çok kullandığımdan dolayı,bazı arkadaşlar benim açtırttığımı zannedebilir.Burdan açıklıyorum,pankatı çok beğendim ancak benimle alakası yoktur.
-Her ne kadar spor klübü olsak da,lokomotif branş futbolda şampiyonluğun kaybedilmesi yine bize hüzünlü ve buruk bir yaz sezonu geçirtecek.her ne kadar başımız dik ve gururlu olmamız gerekse de yine bu burukluk yazı zehir edecektir.
-Ve son olarak, millet olarak ve tribün olarak son 10 gündeki acı veren,yaralayıcı olaylara ithafen maç sonu kutlamalar daha makul bir seviyede yapılabilir hatta ''kutlama yapmıyoruz'' denilerek fiili bir hassasiyet gösterilebilirdi.
Neyse sonuç olarak,şampiyon takımımızı ve kaptanımızı can-ı gönülden kutluyoruz,bu hediye için kendilerine çok teşekkür ediyoruz,gelecek sezon onları daha fazla yanlız bırakmayacağımıza dair söz veriyoruz.
Not:Resimler http://www.fenerbahceliyiz.biz/ adresindendir.

'Kişilikli Takım' yolunda ilk transfer:İlhan Eker


Transfer ne zaman gerçekleşti,sezon ortasında mı anlaşıldı bilinmez ama bu transferin bir tek açıklaması vardır, o da kadro derinliği ve 'kişilikli takım' oluşturma çabasıdır.
Geçen sene alınan Bekir'den farklı bir kaderi olur mu? Bu farklı kaderin olması ihtimali tek şarta bağlıdır:Aykut Kocaman'ın teknik direktör olmasıdır.Eğer bu düşünülüyorsa Aykut kendi kadrosunu oluşturmaya başlamış diyebiliriz.Buna göre Bilica'nın yolcu olduğunu da söyleyebiliriz.Bu durumda İlhan veya Bekir'den biri savunmanın göbeğinde oynar deme ihtimalimiz çok zor.Çünkü bütün göstergelere göre,bu sene en az birer tane defans,forvet ve sola takımda direk oynayacak kalbur üstü oyuncu alınacak.Forvet olarak Türk pasaportlu çok iyi iki oyuncumuz olmasına rağmen, Guiza belası nedeniyle,Guiza gönderilir gönderilmez 1 adet heyecanlandırıcı yabancı striker alınacaktır.Bu forvet transferi çılgınlığının aslında bir mahsuru yoktur,tabi yine Aykut Kocaman kontrolünde ve onayıyla alınması şartıyla.Geçtiğimiz sene son 10 haftada sadece 1 gol yememiz kimseyi aldatmasın, defans anlamında orta sahanın sert olmasının büyük avantajıyla gol yemeden geçirdiğimiz 10 hafta olduğu aşikardır.Yoksa Bilica'nın savrukluğu ve dengesizliği kaç maçta çıldırttı beni hatırlamıyorum.

İlhan Eker'e bakacak olursak,yıllardır(10 senedir) Ankara'da taraftar baskısı olmadan,hacettepe ve gençlerbirliği gibi takımlarda futbol oynayan standart bir Türk stoperdir.Tek farklı yönü,sol ayaklı olmasıdır.Bu yönünün onun solda denenme ihtimalini akla getirdiğini biliyorum ve bunun felaket olacağını şimdiden söylüyorum.Stoper adam ortada oynar, kanatta açıkta veya bekte oynamak bambaşka bir futbol tarzıdır ve çok defa(2.lig de dahil olmak üzere en az 10 maçını izledim) canlı izlediğim İlhan'da solda oynama potansiyeli olmadığını gayet net biliyorum.''Ortada nasıl oynar''a gelirsek, hızlı diyemeyeceğimiz bir stoper oyuncusu,savunma yetenekleri çok ahım şahım bir oyuncu değil.
''Peki niye transfer edildi?'' derseniz.Bence teknik olarak yanlış transfer ancak istenilen kişilikli bir takım ise doğru bir transfer.Ankara'da bir pasajda bir esnaf abinin dükkanında karşılaşmışlığım vardır kendisi ile ve esnaf abinin anlattığına göre dört dörlük bir insandır.ve bende bıraktığı ilk intiba da aynı yöndeydi.
Yani,netice olarak İlhan Eker iyi bir görev adamı olacaktır ve kişilikli takım ruhunun oluşmasına büyük katkı yapacak bir transferdir.

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Aykut Kocaman


Başkan'ın basın sözcüsü sayılabilecek Alaattin Metin yazdığına göre, Aykut ismi yönetim bazında gerçekten düşünülen bir seçenek olduğu artık açıktır.
ilk tepkiler ne olur?
H.Uluç gibileri çıkar belden aşağı vurur; Aykut, Daum'un başarısızlığını istiyordu falan da filan.
F.Niğdelioğlu gibileri de Sürekli kavga ediyorlardı zaten der sıyrılır.
T.Demir çıkar eksik kalmaz o da öter,Aykut'a saldırarak bi balta-sap ilişkisi daha kurmaya kalkar.
Neyse bu tayfa akıl bulandıracaktır.
Nasıl yıllardır Türk futbolu,Türk oyuncular,Türk hocalar diye ağlayıp zırlayanlar iş Fenerbahçe'nin başına Türk hoca gelmesi olunca ortalığı velveleye verecektir.Dönekliklerin kralını göreceğiz Aykut'un Fenerbahçe'nin geçme durumunda.
Bir şey bildiğimden,duyduğumdan falan değil.Ben bir taraftar olarak yıllarca çektiğimiz çileleri ,sıkıntıları gördükçe düşündükçe artık bu konuda bizden tecrübelisi olduğunu zannetmiyorum.Ne hocalar geldi geçti, hiddinkler,veselinoviçler,zemanlar,iviçler,pareiralar,daumlar,aragonesler,zicolar,mustafa denizliler,oğuz çetinler,turhan sofular...
hepsini gördük,tanıdık ettik.hepsiyle kahrolduğumuz maçlar anlar oldu.Türkiye'de şampiyonluk için Dünya kupası kaldırmış ,Avrupa kupası kaldırmış hocayı getir yine garantisi yok,çünkü burda işler farklı yürüyor.

kişilikli takım,kendine güveni yüksek,uyumlu insanlar topluluğu alıp götürüyor şampiyonluğu.Bunun en iyi örneğini Zico zamanında gördük izledik.
Avrupa hedefi ne olacak diyeneler de iki dakika otursun düşünsün.Zico'yu çıkardığımız zaman Aragones(Avrupa şampiyonu hoca) kadıköy'de 5-2 Arsenala yenildiğimizde başımızda değil miydi?
veya Daum ile kadıköy'de milan'dan 4 yemedik mi?
yiyeceksek bari Aykut ile yiyelim de, üzüntümüz içimizde kalsın.Biraz da Aykut'un kahrını çekelim.Biraz da bununla üzülelim. en kötü ihtimalle yine şampiyon olamayız ve avrupa'da ikinci turu göremeyiz.
sanki her sene yarı final oynayıp şampiyon oluyoruz da bu sefer Aykut'la kaybedince mi öleceğiz biteceğiz.
Aykut için tek ümidimiz Zico ile tecrübe ettiğimiz kişilikli özgüvenli takım olma idealini bize yaşatabilmesidir. başka herhangi bir özel beklentimiz yok.3 senedir şampiyon olamayan ,2 senedir avrupa'da olmayan bir takımı yeniden motive edebilmek için hoca çok önemlidir.Bunu tarihte Löw ile kısmen, Zico ile bizzat yaşadık.veya bunu dünyada garanti edebilecek tek hoca Morinho'dur.
bugün itibariyle Morinho ve Zico ihtimali ortada yoksa,Fenerbahçelilerin canından can,kanından kan olan Aykut Kocaman bu iş için en ideal insandır,hocadır.
tekrar ediyorum,eski iyi futbolcumuz ama hocalık başka şey diyenler için.
Biraz da Aykut'a tahammül edelim,bu ona verilmiş bir şans değildir,bizzat Aykut'un bu camianın içinde sonuna kadar hakettiği yerdir.

30 Mayıs 2010 Pazar

8.Uluslararası Türkçe Olimpiyatları



Kara kara çocuklar Türkçe konuşuyor,şarkı söylüyor diye çok mu mutlu oldum,evet mutluluğumda onun da etkisi var ancak en büyük mutluluk güzel ülkemin bir dünya barış hareketinin çekirdeği olmuş olmasıdır. 3 gün olmuş başlayalı,15 gün sün sürecekmiş bu sene. yine dolaşacaklar bütün ülkeyi,ve gönülleri kıpırdatacaklar o şivesi bozuk türkçeleriyle. önden gidenleri anacağız ve hey gidi günler diyeceğiz belki de. bugünlerin tadını çıkartalım, yüreğimizle destek olalım hiç birşey yapamıyorsak. Yoksa belki birgün ;
"Hey gidi günler" diyeceksiniz.
"Meğer tatlı günler o günlermiş" diyeceksiniz. Belki bende öyle diyeceğim. Ama belki yerin altında belki de yerin üstünde bende öyle diyeceğim.
Hey gidi günler!


29 Mayıs 2010 Cumartesi

29 mayıs


Tarihin akışını değiştiren Feth'e ve Hz.Fatih'e selam olsun.

27 Mayıs 2010 Perşembe

Çekin ellerinizi tribünden!



Trabzon maçından sonra yaşanan hadiselerden sonra 12 kişi gözaltına alınmıştı ve bugün aldığımız haberlere göre 7 tribüncü çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmışlar. Bugün için yaşanan hadiselerin doğruluğunu yanlışlığını tartışacak değiliz.o gün tribünde olan herkes bir sinir patlaması yaşamıştır ve bunlar meydana gelmiştir. Bugün biz tribüncülere ve de bütün taraftarlara düşen ise tribününe ve tribündeki kardeşine sahip çıkmaktır. Surda delik açmaya çalışanlara inat ''Tribün'ün dimdik ayakta'' olduğunu haykırmalıyız ve safları sıklaştırmalıyız.Mami'nin(Muammer Aydın) tutuklandığını duyunca ise başımdan aşağı kaynar sular döküldü adeta. Mami kaç zamandır migrosa giriyordu,nasıl olur diye kendi kendime sorarken yine bir sallama,sipariş ceza rezaleti daha hayata geçmişti.Bir klüp düşünün kendi taraftarını elleriyle polise teslim ediyor.Bu nasıl camia birlikteliğidir.Tamam yanlışa sahip çıkılmasın ama mevzu o değil.klübün kendi taraftarını ispiyonlaması ve kendi taraftarına düşmanlık beslemesi.
Neyse adalet için özgürlük istiyoruz.
Bu ülkede diyarbakır-bursa maçından sonra, ibb-diyarbakır maçından sonra ceza alan bir kişi görmedik ama ne hikmetse bu ceza makbuzcuları hep bizi bulur,bizi tanır.
Tutuklanan 7 kişi bizim canımızdır,kanımızdır.Yüreğimiz ,gönlümüz kendileriyle beraberdir.İnşallah en kısa zamanda özgürlüklerine kavuşurlar ve işlerine güçlerine dönerler.
Fotoğraf, http://storyofnovemberrain.deviantart.com/ 'dan alınmıştır.