28 Mart 2010 Pazar

Tribün burada dimdik ayakta!



Hangisinden başlayacağımı bilmiyorum.Hiçbirşey beğenmez taraftarın gözündeki zayıf halka Selçuk'un gol atıp -belki de- şampiyonluk yolunu açmasından mı başlasam, yoksa 1ooo küsur kişinin tek yürek 20000'e meydan okumasından mı başlasam.Derbilerin yarı yarıya oynandığı zamanın tribüncü nesilinden sonra gelen bir nesilin temsilcilerinden olarak, daha kalabalık ve rahat gittiğimiz başka maçlarda bu kadar inanmış ve yürekten destekleyen bir tribün hafızamı zorlamama rağmen görmedim.Bizim tribünleri diğer %5'liklerden ayıran en önemli özellik,beste söyleyerek araya girmemiz,evsahibini bastırmamız.bunu zannediyorum ki tartışacak kimse yoktur Türkiye'de.her sene Kadıköy'e bjk ve gs taraftarları gelir, evet 20-30 defa 3'lü çekerler kaçamak yaparcasına,ancak besteleri yükselterek bizi bastırmaları ancak bir şok anında veya olağanüstü bir durumda mümkün.Bugün belki de gs tribünleri kötüydü, o yüzden bastırmış da olabiliriz, ancak besteleri candan söyleyen,ciğer patlatırcasına haykıran bir topluluk vardı asy deplasman tribününde.Fenerbahçe tribünü her ne kadar Kadıköy'de yıllardır binbir türlü zorlukla mücadele etmesinden, çelmelerden komplolarda ayrı düşmüş bölük pörçük olmuşsa da, geçen sene Ankara'da gs le yaptığımız cumhurbaşkanlığı bayan basket maçında ve hacettepe ile yaptığımız maçta haykırdığımız gibi ''Tribün burada dimdik ayakta''.evet Türkiye'nin açık ara en iyi deplasman tribünüyüz.bu da bize tribün gruplarının tek bir tribünde toplanınca nasıl da güç birliği ile rakipsiz olabileceğinin ipuçlarını veriyor.
neyse maça gelirsek, ısınmada olsun,girişte çıkışta bir sürü sataşma küfür gırla gidiyordu.öyle alkış malkış meselesi sadece takımın çıktığı pankartaydı.bu arada alkışın olduğu sırada kameraların Fenerbahçe tribünlerini çektiğini, ve Mami ile Yücel abinin alkışlattığı görülüyor diye mesajlar aldık.bütün maç boyu mesaj üstüne mesaj geldi.özellikle son 20-30 dakika stadın tek hakimi Fenerbahçe tribünleriydi.



takım iyi gibiydi herhalde.zaman zaman sahaya daldığımda inanılmaz koşan yardımlaşan bir 11 görülüyordu.tabi bunu tv'da dikkatlice izleyenler daha iyi yorumlar herhalde.bu kısmı geçiyorum.Selçuk geçen hafta G.antep maçından sonra garip ve duygusal açıklamalar yapmıştı.''Her ne kadar zaman zaman yanlış top tercihi yaptığımızda,kötü oynadığımızda tepkiler alsak da ben taraftardan memnunum ,hepsinden Allah razı olsun.''demişti.Her daim kötü oynayan ile kötü mücadele eden oyuncuyu ayırt etmişimdir.ve Selçuk'u hiç bir zaman kötü mücadele edenler safına katmamışımdır.çünkü Aragones'li senemizde(geçen sene) iki tane efsane maç çıkarmıştı:Kadıköydeki gs ve bjk maçları.bu maçlarda inanılmaz güzel oynamış mükemmel mücadele etmiş ve goller atmıştı.bu yüzden Fenerbahçe taraftarındaki genel Selçuk antipatisine oldum olası anlam verememişimdir.çünkü Selçuk bir taraftar için büyük maçların ne kadar önemli olduğunu biliyor ve bu minvalde mücadele ediyor.bunu adamın maç önündeki,içindeki ve sonundaki hal ve hareketlerinden anlayabilirsiniz. Selçuk'un özverili mücadelesine rağmen ,sene sonunda Selçuk'un eğer teklif gelirse ayrılıp kendini kurtarmasını diliyorum.çünkü ortada bir kan uyuşmazlığı var ve kötü günde bütün fatura Selçuk'a çıkabilir.ve bu yüzden Selçuk'un bu sene şampiyon olursak inşallah, kendini Avrupa'dan bir takıma atıp kurtarmasını isterim.Bu hem onun için, hem de hiçbirşeyi beğenmez o taraftar topluluğu için en hayırlı olacak olandır.
ve son olarak nasıl bitirelim.
Koyduk mu? Koyduk. Eee?

27 Mart 2010 Cumartesi

Ne diyün, ne olur maç?


Yıllarca adana'da yaşamış biri olarak, Adana ağzını iyi bilirim.şimdi eski arkadaşlar şunlar bunlar arıyor diyor ki:''Ne diyün, ne olur maç?''.
sanki ben alırız diyince alacağız maçı.Luigi ilk yarıdaki 10. hafta maçından önce korkunç bir rüya görmüştü onu anlatmıştı:''gs bizi kadıköy'de 5-0 yeniyordu,ter kan içinde ağlayarak uyandım'' demişti. o gün için ona çok kızmıştım ,belli ki sadece rüyalarda yenebilecekler bizi.ama artık totemlerimiz arasında Luigi'nin rüyasında mağlup olduğumuzu görmesi de var.ama 2 gün önce kadar sordum, ''tık yok şimdilik'' dedi.ne diyelim inşallah bu gece rüyasını görür de,yarın tersi çıkar.
tabi ne yapıyoruz şimdilik dua ediyoruz.Allah'ım sen hayırlısıyla bize galibiyet ve şampiyonluk nasip eyle diyelim.Hocamıza akıl fikir,zihin açılığı ver.bundan başka futbolcularımıza kaza, bela verme, güç kuvvet,azim ,şans,mücadele ruhu ver.Amin.

25 Mart 2010 Perşembe

Tüküreyim saygınlığına!


''Fenerbahçe Kulübü de resmi internet sitesinde Futbol Federasyonu'nun saygınlığını zedeleyen ve futbolun değerini düşüren sportmenliğe aykırı beyanlarda bulunması nedeniyle 50 bin lira para cezası aldı.''

PFDK denilen omurgasız hukuksuz kurum 50.000 TL ceza kesmiş klübe.ağız dolusu bir ana avrat düz gitmek geliyor içimden , ama düşünüp taşınıyorum, makul olmaya çalışıyorum, -hani diyorlar ya- ''empati'' yapmaya çalışıyorum ama haysiyet ve sebep göremiyorum işin içinde.
meşhur çatı sahnesinde Türk Rambosu diyordu ya :
''Benim duygum muygum yok lan, sen nasıl devletin bekası için Duran Emmi'nin karşısına geçip,silahı doğrultup nasıl kafasına sıktıysan,ben de devletin bekası için yapmam gerekeni sonuna kadar yaparım o kadar.ne duygusu.''
şimdi ben de diyorum ki, sizin saygınlığınız maygınlığınız yok lan, s.çtırtmayın saygınlığınıza.yapmamız gereken neyse onu yaparız.Fenerbahçe'yi ve taraftarını tahrik etmeyi bırakın.ülkede ne kadar stad varsa hepsinde alayınıza kayarız.hiiçbir işi yarım bırakmayız.

Ayasofya


İlk ayasofyayı gezdiğimde ihtişamından ürkmüştüm.yanı başında topkapıyı da gezmiştim ve o gün bütün gün istanbul'u dolaşmıştım ama Ayasofya'yı gezerken ürkmüştüm.
Ntv'de bir haber vardı bugün.1500 yıldır depreme karşı dayanıklılığı ile alakalı bir araştırmanın haberi yapılmıştı.7 şiddetinde bir depreme karşı dayanıklı olduğu tahmin ediliyormuş ve harcı depremden doğan enerjiyi hasar görmeden emiyormuş.bu sayede depremden herhangi bir zarar görmüyormuş.
işte haberin videosu:
http://video.ntvmsnbc.com/?362461#v231011032211051111169111110239041166183026192059

bu da haberin linki:http://www.ntvmsnbc.com/id/25073911/

Saygı duruşu ve alkış!


Manisa maçında saygı duruşu anonsu yapıldı,2 saniye geçti geçmedi bir anda alkış başladı.ulan baktım herkes alkışlıyor ,yapma da diyemedim kimseye ama art niyetli değil tamamen iyi niyetli olmasına rağmen yine de sessizlik olsaydı bir süre onun üzerine alkış olsaydı daha iyi olurdu.kendim alkışlamadım.sessizce durdum.bir de maçın resimlerinde gözüme Aykut Kocaman takıldı.mamut uslu deli gibi alkışlarken Aykut tam bir konsantrasyon ve adab bilir edasıyla asilce duruyordu.çok hoşuma gitti.
bu da trt'nin ele avuca sığmaz sunucusunun yorumları eşliğinde o anın videosu:

http://www.youtube.com/watch?v=WtrHh9S7ibU

Pankarta sansür rezaleti

Orjinal hali

Fenerbahce.org tarafından Sansürlenmiş hali

Yönetimin haberi var mı bilmiyorum ,veya Aziz Yıldırım'ın bu sene böyle bir emri var mı bilmiyoruz.bilen de yok.ses seda yok.düzeltme yok.bu sene GFB'nin atkılarının ve pankartlarının olduğu birçok resimi resmi sitede gördük.ama bugünkü yan çizmenin açıklaması olacak mı bekleyeceğiz(muhtemelen yine hiç birşey olmamış gibi davranacaklardır).Pankartı hazırlayan elemanlar Kocaeli GFB üyesi insanlar.Her hafta tatil ,mesai dinlemeden basıp geliyorlar istanbula fenerbahçeyi desteklemek için Fenerbahçe sevdalısı insanlar.ee sonra bakıyorsunuz ne amaca hizmet ettiği belli olmayan sansürcü zihniyet pankarta atılmış olan grup imzasını photoshop ile siliyor.hay sizin uğraştığınız işe tüküreyim.yazıktır ,günahtır bu insanların emeğine özverisine.bu insanların Fenerbahçeyi sevdiği kadarın onda biri kadar sevin de ondan sonra gelin sansür koyun, ey köhne düzenin kahpe tetikçileri.
bu konuya Yiğit Kardeşimiz kendi blogunda yer vermiş sıcağı sıcağına.kendilerine de geçmiş olsun diliyoruz,gerçi böyle kaza geçirmiş gibi dilekler diliyoruz.Allahım sen bizi bu düştüğümüz durumdan kurtar yarabbi.

24 Mart 2010 Çarşamba

Zalım pankart



var mı bu pankarttan daha ötesi.

facebook ''ZALIMLARI deşifre ediyoruz'' grubuna resim için teşekkürler.

'Hanımın gözünü para bürümüş'





90 TL bilet fiyatları için el insaf diyoruz.'seneye görüşürüz ,yönetim uyuma' demekle çözülecek bir iş değil.her gelen sağmaya çalışıyor.ulan ineğe benzetiyorlar ama yakından görseler AT'ı görürler.neyse ''hanımın gözünü para bürümüş'' demek ki.

Başlıktaki cümle için antu'dan 'Korgan' a teşekkürler.

23 Mart 2010 Salı

Türk Telekom Özhan Canaydın Stadyumu



'Kör ölür badem gözlü olur' meselesini 24 saattir hatırlatmayan kalmadı ama bu laf gslılara söylenince haklı,bize söylenmesi pek anlamlı olmayan bir söz.haddime düşmez biliyorum ama seyrantepe de inşaası süren stada merhumun adını verip hatırasını yaşatabilirler.bu sayede adımımı atmayacağıma dair kendime söz verdiğim,peşkeştepeye gitme yönünde umudum belirebilir.lafımı yemek için can atmıyorum.ama ömrümün sonuna kadar da gs-FB maçlarını tribünsüz geçiremeyeceğim aşikar.

Özhan Canaydın vefat etti


Allah rahmet eylesin.Günahlarını affetsin.Mekanı cennet olsun.
özhan başkan farklı bir insandı.6-0 lık maçta Aziz Yıldırım'ın elini sıkması ile Fair-Play ödülü almıştı(her ne kadar aziz yıldırım küfürleri durdurdu diye elini sıkmış olsa da,medyada golü alkışladı şeklinde yer bulmuştu).
neyse mevzu neden ödül alıp almadığı değil.geçenlerde de yazmıştım,bu lanet spor dünyasında küfür bir sakız olmuşken ağzımıza, bazen bunun vicdani rahatsızlığını derinden hissediyorum.evet zamanında gs'lılar Aziz Yıldırım'a ,anasına,avradına,bacısına gırla küfrediyorken, Özhan Başkan yanlış bir demeç vermişti medyaya:''neden bana küfretmiyorlar?'' diye.
evet bunun üzerine şu dünyada ,spor camiasında en son küfredilecek insana stadımızda küfredilmişti.Allah affetsin-ben de etmiştim-.ve kendisinden helallik alamadık maalesef.adettir mefta için helallik istenir,hakikaten can-ı gönülden hakkım varsa helal ediyorum ama maalesef kendisinden de helallik isterdim ama kısmet olmadı.
herşey işin ucuzuna kaçıp Aziz Yıldırım'a küfreden gs'lıların yüzünden oldu.ne oldu şimdi, beğendiniz mi yaptığınızı,dünya iyisi bir insana sırf sizin yaptığınız kahpeliğe nazire yapmak için kahpelik yaptık küfrettik.hay dilinizi,dilimizi eşşek arısı soksun.lanet olsun böylesi tribüncülüğe,taraftarlığa.
ve artık özhan başkan yok.hellalik istiyorum.umarım duyuyorsundur özhan başkan.hakkını helal et özhan canaydın.

yeri midir,sırası mıdır bilmiyorum ama 3 günlük dünyada lanet okuyorum kendime de,şu küfür illetine kendini esir edenlere de.yeter artık bu işe son vermenin hakikaten bir zamanı geldi.

22 Mart 2010 Pazartesi

Dünya su günü-22 mart



Dünyada toplam bir milyar insan temiz içme ve kullanma suyundan yoksun yaşıyor. Bugün Dünya Su Günü. Temiz suyu uzak bir kaynaktan alıp bakraçlarda taşıyarak evlerine getirmek zorunda olan Karaçili bu kadınlar yalnız değiller. Dünyada toplam bir milyar insan temiz içme ve kullanma suyundan yoksun yaşıyor.

Taraf'ta çok kısa bir şekilde gördüm ve başka hiçbir yerde rastlamadım.2009 sonunda Dünya su konferansı İstanbul'da yapılmıştı,sonuç bildirgesinde yine benzer şeyler dile getirilmişti,ama sıfıra sıfır elde var sıfır.
su hayattır.dünyadaki hiçbir maddi varlıkla kıyaslanamayacak kadar değerlidir.aslında Dünya Su Günü diye birşeyin olması saçma ,sadece Su israfı noktasında tekrardan hafızalarımızı tazelemek açısından biraz hatırlatıcı bir etkisi var o kadar.Çok şükür ülkemiz su kaynağı bakımından zengin bir ülke,ancak Peygamber Efendimiz'in bir hadisini hatırlatmakta yarar var:''Akan nehirden bile abdest alsan israf etmeyeceksin''.

ABD-Futbol-Milliyet


evet milliyet gazetesi sonunda amerikalıların futbolu neden sevmediğini anlatan bir habere yer vermiş.gerçi haber sayılmaz,aktarma yani tercüme bir haber.ve sözü James Montague'e bırakıyoruz şimdi ,pardon Milliyet tercüme ekibine.

''Montague, köşesinde ABD Milli Futbol Takımı'nın eski oyuncuları, eski kaptanları, yöneticileri ve taraftarıyla konuştu. İşte ünlü gazetecinin ABD Milli Takımı kaptanı Walter Bahr ile yaptığı söyleşide Bahr'ın, Beşiktaş ile ilgili anıları:

'O yıllar Philadelphia Nationals takımında oynuyordum.St. Louis'de Beşiktaş'la bir maç yaptık. 2. Dünya Savaşı'ndan çıkmıştık ve kendimize çok güveniyorduk. Amerikalılar'ın, dünyanın en iyi askerleri ve sporcuları olduğuna inanıyorduk. Fakat Beşiktaş bizi 5-0 yendi. Herkes o kadar büyük hayal kırıklığına uğradı ki adeta şok olduk. Bu sonucu asla beklemiyorduk. Futboldan ben bile soğudum."

söze gerek var mı bilmiyorum ama içimden ,'Atma recep din kardeşiyiz' diyesim geliyor ama maalesef değiliz.işte güzel ülkemizin güzide gazetesinin haber anlayışı.şimdi diyeceklerdir ki ,'biz ne yapalım,adam öyle demiş'.yapma kardeşim işte,problem de bu ya zaten.senin osuruk sesinden haber yapman.koca Amerika'nın bin milletinin neden futbolu sevmediğini o ahmak öyle anlatsa bile ,sen bunu yemeyeceksin veya 3-5 kişiye şirin görünmek için bu salakça haberi koymayacaksın gazetene.
geçen gün bir mevzu açıldı.ırklar ve mezheplerle alakalı.arkadaşın biri dedi ki:
''Türkiye'de müslüman sünni hanefi mezhebinden olanlar Türk'tür.Müslüman sünni şafii mezhebinden olanlar Kürt'tür. Alevi olanlar Perstir. Alevi Kürt olanlar Ermenidir.''
ona o gün dediğim tek cümle vardı:'Keşke her şey bu kadar basit olsa'' diye.
şimdi de kese kağıdı milliyete diyorum ki;'Keşke her şey sizin kadar basit olsa''.

Metrobüste taksimetre usulü


''Metrobüsün metro mantığıyla çalıştığını belirten Başkan Kadir Topbaş, şu anda 42 kilometre hizmet veren sistemin Beylikdüzü hattının dahil olmasıyla 53 kilometreye ulaşacağını ifade etti. Metrobüsün fiyat olarak kendi içinde değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Topbaş, 'Biz yolculuk yaptığı kadar mesafede bedel ödenmesinin daha adil olacağını söylemiştik. Yani hattın bedelinin tamamını verip de 5 durak giden insanla 36 durak giden insanın aynı değerlendirmeye tabi tutulmaması gerektiğini, adil olmadığını söylemiştik. Böyle bir program yazılımına girdiler. Çünkü artık çağımızda bunlar mümkün. Hazırlıklar yapılıyor zaten başından beri bu yapılıyordu. Başarıya ulaştılar. Geçen hafta bununla ilgili sunumu aldık şu anda cihazlar yerleştiriliyor. Arzu eden normal otobüsle ulaşacak, ama metrobüsü tercih ettiği zaman da onunla alabildiği kadar mesafenin bedelini ödeyerek istifade etmiş olacak. Cihazları yerleştirdik yerleştirmeye devam ediyoruz. Yakın bir tarihte bunu açıklayacağız. ve sistem devreye girecek. Fiyatlandırmanın detayını daha sonra açıklayacağız.''
haber:cihan
eğer böyle bir sistem uygulanıp da yerine ulaşırsa çok faydalı olacağını düşünüyorum.
ayrıca ankarada 1.85 TL lik dolmuş fiyatlarında da buna benzer bir düzenleme ile ayar yapılabilir.bekleyelim görelim.umarım amacına ulaşır ve ulaşımda adil bir sistem yerleşir.

21 Mart 2010 Pazar

Hareket çekme abdül



Keita isimli şımarık çocuk ,trabzon tribünlerine bir yerlerini tutarak hareket çekmiş maçta.resimlerde belli oluyor ve kıvırmanın lüzumu yok.daha önce P.Nouma, ve Volkan'a(volkan ağrı nedeniyle yaptığını söylemişti ama neyse) 5'er ve 3'er maç ceza gelmişti benzer hareket nedeniyle.Tribünden adam atmayı 100.000 TL ile yamultan omurgasız kurulların bu konu ile alakalı ne karar alacağını merakla bekliyoruz.
bu arada Keita bu ligin açık ara en çirkef oyuncusu olduğunu ispat etmiştir.
gerçi gs camiası çirkef futbolculara o geniş meşrebini her zaman sonuna kadar açmıştır,ancak yine de buna kendilerince bir ceza verip vermeyeceklerinin de takipçisi olacağız.bu arada ts yıllar sonra gs'a yatmayıp koymuştur.bu yüzden bizi oldukça şaşırtmıştır.

Hayrat


aksın ab-ı hayat, susamış gönüllere.
dileyelim yaradandan,huzur,mutluluk,mana ve inşırah...

Gelsin artık şampiyonluk, bir de kupalar



''sen bizim canımız,
sen bizim kanımız,
haydi bastır şanlı kanaryam,
gelsin artık şampiyonluk,bir de kupalar,
feda olsun sana bu CANLAR''

diye bir bestemiz vardı.bunun bu gece söylenmesini çok arzulamıştım ama sıra gelmedi.

maç için teknik yorum yapmanın lüzumu yok. gs maçı öncesi 3 puan almak için,oyunu yavaşlatarak oynayıp sağlam savunma ile golü bulduktan sonra rakibi yıpratıp aktif dinlenme hali ile kayıpsız devam etmek herşeyden önemliydi.guiza şaşırtıcı bir şekilde mükemmel bir plase ,iç şut bombaladı.ve migrosta uçtuk resmen biz.
mami hemen sazı eline aldı ve iyi sayılabilecek bir tribün vardı bence bu gece kadıköyde.bir pankart açılma kavgası gözlemledik.ne diye polis müdahele etmeye kalktı anlamak yine zor.telsim(TTelekom) da full çekmişti.ee 20 TL maç bileti olunca demek ki stad doluyormuş, umarız kale arkaları için makul bir fiyat belirlenir bundan sonrası için.


bu iki fotoğraf aslında taraftarın şampiyonluğu ne kadar çok istediğini gösteriyor.
tamam çok kuvvetli,yıpratıcı bir takımımız olmayabilir, ancak bu ligde şampiyon adayları arasında iyi bir 11 çıkarılabilir bu kadrodan. bu sebeple yönetime ve takıma protestonun yersiz olduğunu belirtmiştim.
maç boyunca federasyonun ,kurullarının ve bir tanecik yavruları gs'ın kulaklarını bol bol çınlattık.
ne diyelim:'' bekle bizi .bne cimbom, metrobüsle geliyoruz''

20 Mart 2010 Cumartesi

Göz göre göre 'Nazar' etti

ABD'de geleneksel verilen Showest Yetenek ödüllerinden...

Katherine Heigl En iyi kadın yıldız ödülün almak için sahneye çıkıyor ve sunucu kardaşım bir kesik atıyor ki bakın ne oluyor.

o ne nazardır be kardeşim.kadının sırt dekoltesine bakayım derken geceyi ''portlattın''


Yer:Los Angeles
En iyi kadın yıldız:Katherine Heigl

Ben körüm, Mehmet köroğlu kör!



''İki maçın da yaşanan olayların da farklı olduğunu daha önce söylemiştim. Zaten hukuken de bu farklılıktan dolayı iki farklı karar oldu. İki maçın da yaşanan olayların da farklı olduğunu daha önce söylemiştim. Zaten hukuken de bu farklılıktan dolayı iki farklı karar oldu''.

hey maşallah ne inciler döktürmüş, sözde federasyonun sekreteri ibb-diyarbakır maçının sonucunu utanmadan 1-0 tescil ettikleri kararını açıklarken.nasıl olsa benzer bir haltı yaklaşık 1 gün önce TFF'nin gs'ı koruma ve kollama kurulu olan PFDK da yemişti.
adam atmanın cezası ne kadarmış görelim derken, sadece para cezası olduğunu öğrendik.bre ahmaklar demek ki ,mevzu gs olunca hep bıçağın kör tarafı, fenerbahçe olunca keskin tarafı.bunu anlamıştık da bari g.tünüzden element uydurmayın.
bir şeyin içine s.çıyorsunuz bari sıvamayın.allah belanızı versin diyorum artık.evet artık bela okuyorum.
içimdeki nefret, lanete dönüştü.hepimizin laneti üzerinize olsun diyorum.

bir söz de bütün hafta gençlere puan kaybettikten sonra yönetime protestonun tam zamanıdır diyen, gafilleredir.geçen sene yapılıyordu da bu sene neden yapılmıyormuş diyorlar.ey güzel kardeşim geçen sene yönetim kendi taraftarına düşmanlık yapıp, komplo kuruyordu.geçen sene yapılan protestolar tamamen tribün politikalarına yönelikti.takıma hiçbir türlü protesto olmadı.takıma ve yönetime protesto hiçbir amacı olmayan ve sadece Fenerbahçe düşmanları yavşakların işine gelecek birşeydir.
kalmış şurda 9 hafta ,oynayacağımız 8 hafta.bu akşam antep maçını aldığımız vakit,gs maçına final atmosferinde çıkmış olacağız.o yüzden yöentime ve futbolculara karşı protestonun ne yeri ne zamanıdır.
komplo teorisi üretmeyi sevmem.
ortada açıktan bir Fenerbahçe düşmanlığı ile varlığını sürdüren TFF ve onun ayarı bozuk kurulları var.Bugün Fenerbahçe stadında protesto olacaksa sadece ve sadece bu hafif meşreb kurullara karşı olacaktır.
yeter ulan yeter,artık doldum taşıyorum.
ikinci yarı başladığından beri sahada şeref yoksunu adamlarınız tarafından biçip kıydınız, kurullarda Fenerbahçe futbolcusuna,yöneticisine,ve bütün fertlerine ceza üstüne ceza yağdırdınız.her maç baskı, sindirme her türlü eyyam biri bin para.
bu ülkede ibb-diyarbakır ve gs-ankaragücü maçları sonunda böyle cezalar,tesciller ve yaptırımlar geldiyse siz bir şeye muktedir olmadığınız gibi, iyi niyetli de değilsiniz.
öğrendiğimiz şu ki ben körüm, ahmet de kör, mehmet köroğlu kör...

Not:bu akşam bütün sülalenizi iyi dileklerle anacağız ,sözlerimize kulak vermeye davet ediyorum.mutlaka bize hak veren bir eda ile yüzünüzde bir tebessüm veya kızarıklık belirecektir.

17 Mart 2010 Çarşamba

Amatör branşlar ve Büyük Alper


Akşam üstü Fenerbahçe-gs bayanlar voleybol maçı vardı.her zamanki gibi yine yendik.1 set verdi meleklerimiz avans olarak ama sonra 3 tane yerleştirdiler.2 hafta sonraki gs-FB maçının öncesinde futbolcularımıza ilham verecek bir sonuç.inşallah o maçı da 1-3 alırız da şampiyonluk ipine sıkıca sarılırız.bu sene A2 liginde 1-0 lık yenilgi haricinde gs'ı bütün maçlarda yendik.
voleyboldan ,baketboldan teknik olarak anlamam,zaten bir sürü anlayan var ve sağolsunlar gayet güzel yorumlar okuyoruz bir sürü blogda.
ama amatör branş maçlarından oldum olası büyük keyif almışımdır.salon sporlarına tribünsel olarak katılma alışkanlığım Ankara'da okurken başlamıştı.İstanbul'da iki haftaya bir Fenerbahçe'yi görme imkanım varken, Ankara'ya gelince birden bu sıklık yılda 3'e düşünce, teselliyi amatör branşlarda Fenerbahçe armasına destek vermekte bulduk.

Neyse günlerden bir gün, 100. yılımızda Ankara'da Eczacıbaşı-Fenerbahçe voleybol maçı var.Ankaradaki gençlik organizasyonlar falan yapmış ,ama hepsi yeni, heyecanlı gençlik.
birden 15 kişilk bir grup geldi.Ellerinde kolilerle, marşlar söyleyerek.
Allah var yaş ortalaması 40'ın üzerindeydi gelen dayıların.
haydaaa işimiz iş dedik.şimdi bunlar ne ayak derken baktım ki, yanlarında teçhizatlarla!! gelmişler.
unutmadan sıralayayım;
-Kamyon kornası,
-Konfeti,
-Saksafon( eskiden beri borazan derim ben buna),
-Makarna(ses çıkartanından)
-Barbi bebek( şaka değil hakikaten getirmişlerdi)
işte ilk orda görmüştüm Büyük Alper'i.ve dedim ki hakikaten ''Büyük'' adammış.
o günden beri gittiğim neredeyse bütün amatör branş maçlarında Alper abi vardı.
bir tek dün akşam yoktu.Alper abi geçen hafta Anakara'da geçirdiği talihsiz olaydan dolayı maça gelememiş.ve ne mutlu Fenerbahçe tribünlerine ve tribüncülerine ki maçın sonunda ''Büyük Alper''i unutmadılar.

maçta gayet güzel makara da döndü.''ok let's go'' gibi şahane!! besteyi gs'dan çaldık!.kusura bakmayın sevgili gslılar , o kadar güzel!! besteydi ki söylemeden duramadık.ve son olarak gslılara diyoruz ki:
''İngi-Lizce Öğren Cim-Bom''

15 Mart 2010 Pazartesi

El-aziz ve Anadolu iklimi


Aziz memleketim Elazığ'da deprem olduğunu, arkadaşımın telefonla araması sonucu öğrendim.sizinkilerde birşey var mı diye soruyordu.Hemen telefona sarıldım dayımları aradım ve çok şükür! merkezde herhangi bir can ve mal kaybı yaşanmadığını öğrendim.
tabii yine de, vefat eden 41 kişiyi duyunca insan biraz olsun hüzünleniyor.
aklıma hemen bizim oralar geldi.Anadolu insanının o yardımsever, masum ve mahsun hali geldi.yıkılmış evleri görünce biraz daha üzüldüm.sağolsun ,devletin yardım eli hemen uzanmıştı.
ve Başbakan Erdoğan ile 8.Kolordu Komutanı Korgeneral Mustafa Korkut Özarslan'ın sarılıp kucaklaşması aktarıldı bizlere.şaşıranlar oldu, olmuştur da,ancak ben hiç şaşırmadım.çünkü biliyorum ki,Anadolu insanının sıcaklığı ve onların oluşturduğu iklim kalplerdeki bütün düşmanlıkları, kini ve nefreti silip atar.
bunu söylerken hakikaten samimiyim.eyyam falan yapmıyorum.
Metropol kurnazlığı,simsarlığı yoktur anadolu insanında.
ee, peki ne alakası var o ikisinin kucaklaşması,sarılmasıyla.
işte zaten o atmosferdi o ikiliyi kucaklaştıran.
bu arada, her depremde ajitasyonla simgeler yaratır olduk.
Marmara depreminden sonra B.Clinton'un burnunu sıkan Erkan bebekten sonra ,Elazığ depreminin simgesi olarak 'Keko'yu öne çıkardı medyamız.
Y.Demirören'in eşi Revna Hanım ziyarete gitmiş ve bjk forması hediye etmiş.
D.Baykal ziyarete gitmiş ve A.Polattan gs forması istetmiş.
hiç kimse o yana bu yana vurmasın kendini.
bir Elazığlı olarak biliyorum ki Elazığ Fenerbahçe baskın bir şehirdir.
komşularına!! hiç mi hiç benzemez diyorum, başka birşey demiyorum.

Yanar döner medya # 2


''Süper Lig'de Galatasaray ile Ankaragücü arasında oynanan karşılaşmada çıkan bir olay sırasında kapalı üst tribünden düşerek hastaneye kaldırılan Kamil Özen'in yoğun bakımdan çıktığı öğrenildi.
Alınan bilgiye göre, maçta tribünden düştükten sonra ambulansla Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldıran ve kafası ile kollarında kırık olduğu belirtilen Özen'in, tedavisi sürüyor.
Özen'in, hastanedeki yoğun bakım ünitesinde yapılan tedavisinin ardından normal odaya alındığı ve sağlık durumunun iyiye gittiği bildirildi''.


bu yanar döner haberin kaynağı da Anadolu Ajansı.akıllara zarar bir haber.
cümle alem gördü ki, adamı tribünden attılar. ama devletin resmi ajansı haberi, ''Tribünden düşen taraftarın durumu iyi''
diye görüyor. hayırdır kardeş ne oldu.gs bir sonraki maçını Fenerbahçe ile oynayacak ,acaba bununla bir alakası var mı bu eyyamınızın diye soruyorum.
pes vallahi.yani gs'ın medyada güçlü bir lobisi var, ancak karaya ak diyecek kadar da yamulmuş bir medya şarlatanlığı ile karşı karşıyayız.
bu konu ile alakalı sporingen bir yazı yazmış ve fevkalade resimler kullanmış.herşey apaçık zaten ortada.

bir de enteresan olan, bjk'lılar bundan sonra inönüde gs'lıya müsaade etmeyeceklerini beyan eder olmuşlar. burdan görebilirsiniz ne kadar inançlı?? ve kararlı?? olduklarını.


ne diyelim. burda bizim payımıza düşen iki kardeşin arasından çekilmek, veya büyükleri olarak ''Yapmayın evladım, SİZ kardeşsiniz'' demek.
tabi bir hatırlatma daha yaparak, köpeklerin kardeşliği ancak havlayıncaya kadardır.

Gülümse biraz,gülsün gözlerin!


Kadının biri, gardırop kapağının vakitli-vakitsiz kendiliğinden açılmasından şikâyetçi. Durup dururken "gacıırt" diye açılıveriyor kapak. Bunun üzerine bir marangoz çağırıyor kadıncağız. Marangoz kapağı inceliyor, bir arıza göremiyor. Tam dönüp gidecekken aa, kapak yine kendiliğinden açılıvermiş. Diyor ki evin hanımına, "Az önce bir tren düdüğü sesi duydum; tren yolu yakın mıdır buraya?" Evet diyor kadın, birkaç yüz metre ilerde. "Trenin sarsıntısından olabilir" diyor marangoz. "En iyisi ben dolaba girip bundan sonraki trenin geçmesini bekleyim; böylece arızayı içerden tesbit edebilirim!" Giriyor gardıroba; kadın dışarda marangoz içerde başlıyorlar tren beklemeye. Aksi gibi trenin ne geldiği var ne gittiği... Derken aşağıda kapı çalınıyor, evin erkeği çat kapı evine gelmez mi? Tam o esnada uzaktan tren geçiyor, gardırop kapısı açılıyor, adam bakıyor ki, gardıropta bir marangoz. "Ne işin var senin burada?" diye öfkeyle sorunca marangoz, "Valla tren bekliyorum dersem inanmayacaksın ama aynen öyle" diyor.

bugünkü Zaman gazetesindeki A.Turan Alkan'ın köşe yazısından bir parça.
bu hikayenin bir değişik versiyonunu eski Kurtlar Vadisi'nde Polat Alemdar Elif'e anlatmıştı.

polat: napıyorsun?
elif: seninle konuşmuyorum...
polat: ya tamam özür dileyeceğim... nerdesin?
elif: yoldayım ofise geçiyorum... ama canım çok sıkkın şarap da getireceksen gel...
polat: onlar arabada kolay... başka?
elif: bir şey isteyeceğim ama dalga geçme...
polat: geçmem, ne?
elif: bana çiçekte alır mısın?
polat: bu mevsimde papatya var mıdır acaba?
elif: aaa!!!
polat: umarım tirbüşon vardır...
elif: aaa yok ne yapacağız?
polat: (elife çiçekleri uzatır) neyse sen şunlarla oyalan ben bir şey bulayım...
elif: ayyy çok teşekkür ederim harikalar!
(elif çiçekleri vazoya koymakla uğraşırken polat şarabı eliyle açar)
elif: aaa... nasıl yaptın?
polat: bir öpücük verirsen söylerim...
elif: aaa... hadi hadi... öyle, içmeden sarhoş olmak yok...
polat: neye içiyoruz...
elif: beklemeye
polat: o niyeymiş?
elif: sende bir ömür bekle anlarsın... eee anlat bakalım ne oldu?
polat: ya biz çakırla ayrıldık, seni aradım... tam şarap alacaktım etrafım çevrildi sonrasını biliyorsun...
elif: çakırla nerdeydiniz?
polat: şimdi otobüs bekliyorduk diyeceğim inanmayacaksın...
elif: o ne ya?
polat: kadının biri marangozu eve çağırmış... dolabımdan gıcır gıcır ses geliyor demiş... marangoz gelmiş, dinlemiş bir ses yok... kadın demiş ki; otobüs geçtiğinde gıcırtı oluyor. sen dolabın içine gir, bakalım ses nereden geliyor... peki abla demiş marangoz dolabın içine girmiş... başlamış beklemeye otobüs yok. bu arada kadının kocası eve gelmiş... yatak odasından içeri girmiş ceketini çıkarıp; dolabın kapağını bir açmış içerde adam. öfkeyle, napıyorsun burda demiş... zavalla marangoz; şimdi otobüs bekliyorum desem inanmayacaksın demiş...
elif: hepiniz aynısınız değil mi?

Yanar döner medya


''Adnan Polat'la ilgili yaşadığım iki olayı anlatsam kulaklarınıza inanamazsınız. Ama Galatasaray başkanı diye anlatmıyorum. Orada neden olmak istemediğimi ben söyleyebilirim. Ama Sayın Polat Galatasaray Başkanı olarak cevap vereceğinden ben yaşadıklarımı anlatmıyorum. ''

yukarıdaki cümleler Hakan Şükür'e ait.Zaman gazetesinde Cihan haber imzalı haber-röportajda okudum. Haberin başlığı ise: ''Hakan Şükür: Seçimde oyumun kime gitmeyeceği belli''
asıl anlatmak istediğim ise, haberin içinde bu kadar önemli bir parağraf varken haber için seçilen başlığın bu kadar soft olması. ayıptır,günahtır diyorum.
nedir bu gs'ı incitmeme politikası anlamadım gitti.türkiye'nin en yüksek tirajlı ve en önemli gazetelerinden biri mükemmel bir haber yakalamışken gayet yumuşak, orta yollu bir başlık kullanıyor.
aynı durum Fenerbahçe için olmuş olsaydı ,atılacak manşetleri, koparılacak yaygaraları varın siz düşünün.Aziz Yıldırım'ı savunacak en son insan olarak ben dahi bu haksızlığa, eyyamcılığa yazıklar olsun diyorum.
bu Adnan Polat ki, Hakan Şükür'ün nikah şahididir.Yani ortada yıllardır süregelen bir düşmanlık falan da yok.belli ki son 1.5-2 yılda aralarında birşeyler olmuş ki; Hakan böyle birşeyler söylüyor.

tekrardan medya yönüne dönersek, bu tavrınızla insanların içine nefret tohumları ekiyorsunuz.ya herkese yıpratıcı haberler yapın!, ya da sadece Fenerbahçe ile uğraşmaktan vazgeçin.

haber: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=961966&title=hakan-sukur-secimde-oyumun-kime-gitmeyecegi-belli&haberSayfa=1

14 Mart 2010 Pazar

Biz olmazsak Bursa mı şampiyon olsun?


bundan seneler önce de ,gençlerbirliği şampiyonluğa oynarken biz olmazsak(ki şampiyon olamayacağımız bayağı bir önceden belli olmuştu) gençlerbirliği olsun diyenler vardı.
şimdi biz olamazsak bursa olsun diyenler var, şaşırıyorum ve isyan ediyorum.
ben bursanın şampiyonluğunu istemiyorum deyince, bana hemen 'ne yani gs mı şampiyon olsun?' diyenler çıkıyor.
bu nasıl bir dilemmadır kurtar bizi ya rab.
allaha dua ediyorum ki bizi şampiyon yapsın.
bizi bursanın şampiyon olmaması için gs şampiyonluğuna duacı eyleme,
ve yine duam odur ki;
gs'ın şampiyon olmaması için bursanın şampiyonluğuna duacı etme allahım diyorum.
neyse sanırım antep ve gs maçlarını alırsak ligin çehresi değişecektir ve keşke bursa ile de maçımız 33.hafta ankaragücü maçı yerine olsaydı diyorum.
ve yine derin bir ahh çekiyorum.

Fener gol gol gol,şampiyonluk gidiyor!


takım çok gol yiyor o yüzden kazanamıyor diyorduk, bu defa gol yemiyor(lugano farkı) ancak gol atma, veya üretkenlik sıfır.
alexsiz Fenerbahçe'den zaten çok üretken bir kurgu bekleymezdik, ancak hücum olarak bu kadar verimsiz günler geçirdiğimizde en son ligi 6. bitirmiştik(Allah göstermesin bir daha).
neyse çok teknik meselelere girmek istemiyorum, zaten yeterince teknik analiz ve yorumlar yapılıyor blog aleminde ve yazılı görsel medyada.
ama bilica halen o topu o fizikle düzeltip sağ ayağının dışı ile ağlara bırakamıyorsa biz neden defansta italyan değil de brezilyalı oyuncu oynatıyoruz anlayan varsa beri gelsin.
yazık yahu, taşıdığın uyruğa yazık, yazık yaşına başına.

tribünlere dönersek.
Ankara'nın Fenerbahçe'ye olan özlemi dolayısıyla yoğun bir talep, coşku katılım vardı.
sağlam organizasyonlar yapmıştı tribün grupları, bursadan ve içanadoludan gelen bir sürü grup gördük.egeden katılım da vardı.istanbul zaten bütün gruplarıyla sağlam gelmişti.Ankara'da demirlerin hemen yanına bir tel çekmişler alışık olmadığımız.
neden kale arkasını o kadar bölük pörçük etmişler sebebini anlayamadım.
espana melodisi denendi maç öncesi.maç içerisinde galibiyete renk katması temennisiyle.ancak beklenen gol bir türlü gelmeyince saldır fener, ölümüne,haydi fener haydi ve binbir türlü atak efektinden başka az sayıda beste ile maçın sonuna gelindi neredeyse.
tam dakika 85'ken aşağıdan Sefa Abi, Nuri abilerin olduğu tarafa başlığa yazdığım tezahüratı söyledi.
ilk başta ben ''Fener gol gol, sampiyonluk için gol'' diye anlamıştım ki, Mehmet Abi(Dadaş), doğrusunu söyletti(Fener gol gol gol, şampiyonluk gidiyor).
hakikaten acil üst üste 3 puanlar almamız gerekirken, yine kazanabileceğimiz bir maçta deliği bulamayınca istikrarsızlık pompası çevrelemiş gibi bir hal almış takımı.
tribünler sağlamdı gibi geldi bana, Mami yine şikayet ediyordu ama bence iyi bir deplasman oldu. ah bir de galibiyet gelseydi ki, o zaman Ankara'dan şampiyonluk meşalesini yakmış olacaktık.
gol olmayınca beste olarak kısır bir tribün olmuş gibi algılanabilir kabul.
daha iyi Ankara deplasmanları gördüm ona da kabul.
ancak geçen seneki sinir bozucu Ankara tribünlerine kıyasla bu maçta iyi bir tribün vardı.yine maçı Tv'den izleyenler veya aşağıdan izleyenler daha iyi yorum yapabilirler.

13 Mart 2010 Cumartesi

Volkan Demirel'in Fenerbahçeliliği


''Çocukluğunda, Fenerbahçe tribününde çok maç izlediğini anlatan Volkan,
gol yediği zaman seyircinin düşüncelerini tahmin edebildiğini belirterek,
'İlk başta aklıma onların üzüntüsü geliyor.
Aşırı Fenerbahçe aşkı olduğu için çok üzülüyorum.
Gerçi bir yerlerde benim için Galatasaraylı diye yazanlar da olmuş,
ama onlara cevap bile vermek istemiyorum.
Ben Fenerbahçe kalecisi değilim, taraftarıyım.
Kendimi böyle gördüğüm için, yediğim goller sonrası taraftarları düşünüp üzülüyorum' şeklinde konuştu.''


evet yukarıdaki sözler bizim volkan'a ait.
Feneronline programına katıldığında gelen sorulara verdiği cevaplardan bazıları.
umarım samimidir.şimdiye kadar bu samimiyetine halel getirecek herhangi hareketini görmedim.(eski denizli ve antalya maçlarından sonra münferit tartışmaları saymazsak).
en son antalya maçında golü atınca gözüm ilk volkan'a takıldı ve hakikaten candan sevindi.
kurduğu cümleler iddialı olduğu kadar vaatkar da.

umarım Volkan sözünde durur ve dediği gibi Fenerbahçe taraftarıdır.

Fenerblog


evet sonunda açıldı.
Fenerbahçe için birşeyler karalayan, yazıp çizen, gören okuyan herkesin bir arada olabileceği Fenerblog sonunda açıldı.
aslında benim ağa katılım sürecim biraz sancılı oldu ama yine de oldu.
hem de çok iyi oldu.
yazılarımın başkasının blogunda paylaşıldığını gördüm.
ve inanılmaz bir havuz oldu.
takip ettiğim papazınçayırı ve arielortega dan başka birbirinden güzel birsürü blog okur oldum.
tekrardan hayırlı olsun.ve herkese bol takipler dileyelim.
umarım, yozlaşan spor basınındaki kolpalardan arınmış, yepyeni analiz, gözlem, duyum, ve birsürü farklı şeyler okuruz.

GFB ürünleri artık Fenerium lisansıyla


yıllardır tribün grupları lisanslı klüp ürünleri ile grup ürünleri arasında bir ikilem yaşıyordular. tribün grupları kendi ürünlerini Feneriumlarda satılmasını istiyorlardı ancak klüp yönetimi bunun taraftar grupları ile organik bağ sayılabileceği korkusuyla!! buna müsaade etmiyorlardı veya bunun için bir çaba göstermiyorlardı.
sanki terör örgütü ile organik bağ!,
sonuçta Fenerbahçenin her şeyi demek olan taraftarının grubu ile olan bağ, bu olmazsa zaten sorun var demektir.
her neyse, Unifeb zaten Fenerium imalatı olan ürünler çıkarıyordu.
esas problem GFB ve KFY gibi tribünde ağırlığı fazlasıyla olan kemik gruplar ile idi.
yani bir başka deyişle, eskinin iyi çocukları ,şimdinin(2005'ten sonraki süreçin) kötü çocuklarıydı.
ne diyelim, çekilen onca eza,cefadan sonra, bu sene taraftar tribünü oluşturuldu, ve üstüne üstlük senelerin beklentisi, GFB ürünleri artık Fenerium lisansı aldı.
bunun anlamı hakikaten büyük.
şüphesiz ki , mayıstaki kongreden sonra yönetimin taraftar grupları ile kurduğu ilişkide müspet yönde inanılmaz bir gelişme oldu.
bu noktada insanların aklına acaba rant ilişkisi mi var diye gelebilir ancak asla böyle birşey sözkonusu değildir.bunu zaten herkes görüyor.
+ taraftar tribünü
+ pankart ve davul serbestliği
+ bilet fiyatlarında iyileştirmeler
+ Fenerbahçe dergisinin tarihte ilk kez tribün bestesini kapak yapması
+ ve en son olarak GFB ürünlerine Fenerium lisansı.
taraftara kulak verildi, takımını canı pahasına seven, takımına en çok katkı yapan,ve dünyanın en cefakar taraftarı ile ''normal'' bir ilişki düzeyine dönüldü.

söylenecek fazla birşey yok. gözlerimiz yaşarıyor desek yeter herhalde.

Not: GFB ürünleri Feneriumlarda satılmayacakmış.Fenerium lisansı ile satılacak ancak siperişler www.gencfb.org üzerinden verilecekmiş.

11 Mart 2010 Perşembe

Boğa'da sonu gelmeyen fotoğraf çektirme hastalığı


gezip görmeyi seven bir millet miyiz? bence öyle.veya imkanlar dahilinde öyle diyelim.
e bir japon kadar çok fotoğraf çekiyor muyuz desek, cevabımız tabii ki hayır olacak.
ama birşeye taktık mı takarız.bir yere taktık mı takarız.
mesela güneş gözlüğü ile fotoğraf çektirince kendimizi neden yakışıklı veya güzel zannederiz hala aklım almıyor.
veya tribüne gelince demirlerin üstünde neden herkesin bir fotoğraf çektirme merakı vardır anlamış değilim.
veya gelelim fotoğraf çektirme meselesine.
pazar günü erken saatlerde kadıköye gelince,iskeleden altıyol'a doğru iki tur atayım dedim.
sabahın 7'sinde boğa ile fotoğraf çektirme başlamıştı.
maçtan çıktım, saat 9.23 geçiyor falan halen boğanın orası tıklım tıklım dolu, geçenler fotoğraf çektirmeden geçmeyelim diyorlar.
yıllardır maçlara gidip gelenler bilir, boğanın hiç bir anlamı ve önemi yoktur aslında ama neden fotoğraf çektirmek için bu kadar talep var anlamış değilim.
bi son verin artık şu saçmalığa diyorum.
100 metre ilerde lefter heykeli var, yanından geçip de başını çeviren yok neredeyse, ama b.k varmış gibi boğanın orada sabahtan akşama kalabalık eksik olmuyor.

Bu nedir böyle yaa!!

şu aralar heryerde dolaşıyor, bazıları kendinden geçercesine beğenmiş.
demek algı problemi ve tribün kültürü noksanlığı var.
yorumu size bırkıyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=g0ZXZTUNPSs

''fire in the hole'' ve ''roger that'' ile devamını bekliyoruz gs tribünlerinden.

çarşının çekilmez komplekslerii


yıldırım demirören başkanlığa seçilmesi ile başlayan çarşı rüzgarı, büyük medya desteği ve reklam amaçlı tribün şovları ile mahallenin şımarık çocuğu çarşının çekilmez olmaya başlayan komplekslerini de doğurdu.
şurası açık ki, çarşı siyaseten türk medyasının yakınında, ancak milletin uzağında duran bir ideolojiye sahip.
bu yüzden medya büyük bir sahiplenme,koruma ve kollama içgüdüsüyle sürekli çarşısını şımarttı da şımarttı.
2006'da çocuklar inanın ile başlayan sen bunu benden aldın, taklit ettin,çaldın suçlamaları eskiden komik geliyordu ama artık çekilmez oldu.

çocuklar inanın bestesini kendilerinin ilk olarak söylediğini memedali amcalarına şikayet ettiler.(örtmenim ilk ben demiştim).
koca bir yalandı, ancak şerefsiz medya karşı tarafa en ufak bir söz hakkı tanımadan,çarşının yardakçılığını gönülden yapmıştı.

devamında dale ithalatı kavgası patladı.
30 eylül günü gencfb.org sayfasına ezberlenmesi emri ile konulan dale melodisi,
her ne hikmetse 3 gün sonra bjknin bir avrupa maçında söylenerek ,bestenin üzerine yatmaya kalktılar.
medyada yer buluşu ise şöyleydi:''yaratıcı çarşının yepyeni melodisi dale cavese''.
işte türk medyası bu kadar cahil.cavesenin bir takım ,dalenin ise bir latin ezgisi olduğunu bilmiyor, ve utanmaz adamlar bunu araştırmaya bile tenezzül etmiyor.
bu kadar gözleri körleşmiş,çarşının şakşakçısı,reklam ajansı, yardakçısı olmuşlardır.
bunun üzerine gfb multimedya ekibi bir klip hazırlayarak deliller ile olayı net bir şekilde açıkladı( http://www.youtube.com/watch?v=3pQg7geUi0w ).
ama gel gör ki;
onursuz medya bu utanç çamurunda boğulmaktan kurtulmak istemedi ve olayı kapattı.

ve artık, kompleksli insanlar topluluğu çarşı, bütün tribüncülerin gözünde yalancı,iftiracı, ciddiye alınmaz bir hüvviyete bürünmüştür.

halen komplekslerini terk etmek gibi bir dertleri yoktu ki,pazar günü Fenerbahçe taraftarlarının hazırladığı bir takım protesto argümanlarından biri olan ''kırmızı kart'' olayını bile bizden gördünüz, ilk biz yaptık gibi g.tten sallama laflarla baltalamaya çalıştılar.
ve şerefsiz medya da her zamanki gibi bunun üzerine atladı.
bu protesto çoklu protestonun sadece bir parçası idi ve çok sade bir araçtı.
dünyada herhangi bir aktivist grubun bir olayı protesto ederken en sık kullandığı yöntemdi kırmızı kart gösterme ritüeli.
bunula ilgili 'vamos bien'in sitesinde çok güzel bir açıklama var.
(http://www.vamosbien.org/index2.php/2010/03/10/carsi-alcakgonulluluge-karsi-%E2%80%9Cnarsistik-kisilik-bozuklugu%E2%80%9D-ve-tezahurleri/)
bunu ilk ben yaptım demek kadar salakça bir söz var mı allah aşkına.
ama dediğim gibi,çarşının fenerbahçe kompleksi var.
yatıyor kalkıyor Fenerbahçeyi ve tribünlerini takip ediyor.
inanır mısınız, forza sitesindeki introyu protesto yapılan maçın ertesi günü güzide!! gazetelerimizde gördük.
sevişin bakalım ey medya ve ey çarşı.
ikinizin de sonu hayır değil.
komplekslerinizden,sorumsuzluklarınızdan ve sazanlığınızdan arının,
yoksa artık kendi gettosunda yaşayan prematüre türler olarak yok olup gideceksiniz.

Not: türkiye'de benim bildiğim ilk kırmızı kart protestosu FB-GS(ali aydın'ın 4 kırmızı çıkardığı) maçtan sonra gs tribünlerince yapılmıştır.herşeyin öncüsü çarşının bilgisine sunulur.

10 Mart 2010 Çarşamba

Hakkını helal et Işıl (Alben)


pazar günü(7 mart 2010), kritik antalya maçı öncesi, ne olursa olsun gs maçı kaçmaz diye bastım caferağaya gittim.
girdik hoşbei falan filan.
kendimi tutmaya çalışıyorum.akşama saklamaya çalışıyorum.
ama ne mümkün. lacivert ve sarıı.., avrupa fatihiymiş ..., derken,
gs ısınmaya çıktı.ulan bunlar çıkar çıkmaz bizimkiler başladılar Işıl'la uğraşmaya.
yahu az biraz olur ,sonra kesilir diye bekliyorum ama nerdee.
neyse küfürsüz takılmalar oluyor, ancak yine de vicdanım el vermedi Işıl'ın öyle boynu bükük kıvrılmasına.
yani benden kolay kolay duyamayacağınız lafları duyuyorsunuz şu an.
bütün maç gs'a kayma deseniz eyvallah.
bütün maç zafer k.'ya kayalım deseniz eyvallah.
bütün maç adnan p.'ye kayalım deseniz eyvallah.
bütün maç ua'ya kayalım deseniz eyvallah.
ama işte kadınlara kıyamadığımdan mıdır nedir,içim sızladı.
akşam trenle dönerken sürekli gözümün önüne geldi, Işıl'ın o çaresiz sinirliliği, kalp kırıklığı.
kendi adıma vicdan azabı çektim.
özür diliyorum. ve hakkını helal et Işıl (Alben) diyorum.

bir not da gs taraftarına ve Işıl'a.
eve geldim bakayım dedim bu Işıl ne yapmışta ,bizimkiler bu kadar ısrarcılardı diye.
''ölürüm,sürünürüm de Fener'e gitmem'', ve asy'de üçlü videolarını gördüm.
kuvvetle muhtemeldir ki, ayhan şahenkteki maçlarda da Işıl gslı abaza kuvvetlerin gazına gelip 3'lü çektirip tribüne oynuyordur.
işte bunlar rakip takımı ve taraftarı tahrik eder.
keşke o lafları demeseydin.
keşke ayhan şahenkte rakiplerin nevriye,esmeral,birsel gibi insanlara saygıdan kendi taraftarının gazına gelmeyip de çok sivrilmeseydin.
yine olan sana oldu be tatlım.
o şirinliğinin hatırına sana kanım kaynadı ve senden ricam benim gibi taraftarların da olduğunu düşünerek rakibine daha saygılı olmandır.
hoşçakal apaçi.
umarım bir daha boynun bükülmez.

8 Mart 2010 Pazartesi

Elim uğurlu mu geldi ne?


uzun bir zaman sonra telsimde maça girdim.maksadım dolu migrosu uzaktan izlemekti.

tt'un E blokunda boğaz holigans konuşlanmış.onları da ilk defa yakından takip ettim.
bu grup yeni alt grup oldu.belli ki zamana ihtiyaçları var. çünkü görüntü var ses yok misali. d bloka dahi ses gelmiyordu.
maratonu dinlemeden kendi kafalarına göre besteye katılıyorlardı.
senkronizasyon allaha emanet.
üstüne üstlük 14-15 lik ergenler (samed'in kulakları çınlasın,ağzımıza alıştırdı bu lafı),babası yaşında adamları omuzundan silkeliyordu.
adam maç öncesi bayağı gazlıydı, az daha gazlasam demire çıkacaktı ki, o yavrunun adama ''şş dayı hadisene'' demesiyle, adam söylene söylene bütün maç somurttu.
arkadaş biz de 12-13 yaşından beri gelip gidiyoruz, ama hele bir 20'nize kadar bağırın, sonra milleti bağrıtırsınız!!
neyse yine de bu yeni alt gruba biraz daha zaman tanımak için fazla yüklenmeyeyim diyeyim.bir başka zaman inşallah daha iyi performanslarını değerlendiririz.

tt d blok tamamen keyfi alemciler maşallah zaten.
bir 70-80 arası -Fenerbahçe sen çok yaşa- ya katılım oldu,onun haricinde tık yok neredeyse.

tek amaç selçuğa, denize kaymak, kim kaç bira içti onu hesap etmek.
unifeb ve ck içiçe geçmiş bir şekilde maratona uymaya çalıştılar ellerinden geldiğince.
megafon kullanılması çok iyi olmuş, bayağı bir fark yaratıyordu.

dün için maratonu beğenmeyenler olmuş ancak, maça çok geç girmelerine rağmen girer girmez fark ortaya kondu.
bence maratona haksızlık ediliyor.tamam daha iyi olabilirdi ama 1300 kişinin hepsi maça girerse daha iyi olurdu.
çoook büyük boşluklar göze çarpıyordu.
topu topu zaten 2 blok.onda da boşluk olunca tabi olarak güç kaybı olur.
bu durumda her seferinde maraton üstün tamamı tribüncülere bırakılsın diyenler biraz oturup düşünecektir umarım.
herkes bir kendini sorgulasın mümkünse.
c blok üst taraf bir ara gaza gelip , katılım gösteriyordu ancak, bünyamin g. araya girince, bütün stadın konsantrasyonu ''kırmızı giyen''e yoğunlaştı.c blok alt hiç tınmıyordu zaten.

migros karşıdan dolu görününce insan bir mutlu oluyor.
zaman zaman lay lay lay ile bütün stada yön verdi, ancak genel itibariyle kendi kafasına göre takıldı her zamanki gibi.

''saldırma'' beklentisi son dakikalarda anlamsız oldu.'
takımın öne oynayacak oyuncusu sahada kalmamışken, emre forvet oynarken 'saldır diye bağırılması yanlıştı.
neyse antep maçında daha iyi bir atmosfer dileyelim ne diyelim(tabi bu arada gençler maçında boynuz kulağı geçmezse)
bu arada maç öncesi, ilk çağırılışta yarı sahaya gelen takım ''semih takımı buraya getir'' denilmesinden sonra hep beraber okul açığın önüne kadar geldi.
bunda ısrar edilmesi hoşuma gitti.
maç öncesi tek tek çağırmada ise, deniz, mehmet topuz, selçuk ve volkan demirel çağırılmadı.
böyle yapılacaksa ya hiç çağırmayın, ya da hepsini çağırın kardeşim.
bu arada Fenerbahçemiz de çok şükür 7 maç sonra kazandı,
bu kötü gidişe bir el atmak için yola çıkmıştım, elim uğurlu mu geldi ne!!
neyse darısı gençler maçına.
eğer onu da aldırırsam, tutmayın beni, antep maçına da el atıyorum. :D

6 Mart 2010 Cumartesi

Medya sosu


medyayı takip etmeyi severim,
ve eskiden beri de medyadaki tetikçilerden , birilerinin adamlarından ve utanmazlardan nefret ederim.
kimdir bunlar,
araştırmacı-gazeteci ve televizyoncu u.d.(cumaya giden öğrencileri bastı!,yakaladı!-hiç affetmez kardaşım).
ulusalcı,gayrimilli, fiyonkçu başdönek(2 defa 180 derece dönen) y.d.
dokunulmaz dünyada artık dokunulur olan, korkusuz cengaver sosyolog e.ö.
vee, gazetecilerin sendika lideri, unvanlı tetikçi , yahudisever(kendi tabiridir bana ait değildir) o.e.

bu medya sosuna sonradan girecektim ama , unvanlı,rütbeli tetikçi o.e.'nin 'Davos'un fatursı' başlıklı yazısını görünce dayanamadım bodoslama daldım.
beyimiz diyor ki; aha işte 'one minute' olunca biz demiştik, bu bize fenaya patlayacak.
bak bak bak.
ben de senin bu yazını okuyunca dedim ki,keşke bu postu 2 gün önce yazsaydım.
çünkü adımdan daha emindim ki;
olası bir tasarı kabul durumunda senin yahudi dostluğun türklüğünden ağır basacak, yıllar yılı bu milleti pıstırdığınız yetmiyormuş gibi, bak israil gibi bir dostun kaybı bize nelere mal olmuş da nelere diye yumurtlayacaktın.
şaşırtmadın beni o.e.
demişsin ki, başbakan doğru tezi yanlış bir üslupla savunmuş.
ulan Türk başbakanına hayvani bir ses tonuyla giydirmeye çalışan senin! cumhurbaşkanın perese nasıl sesini yükseltir diyorsun yani.
şimdi kardeş şöyle oluyor, sen safında dur, davosun faturasını kesmeye devam et dostlarınla, biz işimize bakarız, size de minnet etmeyiz.
Türk milleti, hakkın ,doğrunun, mazlumun yanında olsun da, varsın kahpeler lobicilik yapsın.
uğraşın durun bakalım soysuzlar.

Geliyorum sana


ocak ortası kararlaştırdık iki kişi en başta.
sözde ikinci devre başı bir istanbul yapıp , kavuşacaktık.
Fredo sattı.
sonra Hagen ve Luigi ile gelelim dedik sana.
Hagen çürük adamdı ve gelme niyeti tamamen turistikti.
senin zor günler geçirip geçirmemen pek umrunda değildi onun.
tabii, kıvrak Luigi , Hagen'in gelmeme ihtimalini duyunca hemen götü başı oynatıp bahane uydurmaya başladı:
yok annemi arayıp sormam lazım,
yok param yok,
yok ne yapacağız gidip.. zart zurt.
koçum dedim 'gelmezsen gelme'.
sonra bir ara geliyorum karar değiştirdim dedi.
ama daha akşamı olmadan ruhunu saran kıvraklık Luigi'yi esir aldı:'ben pazara yalanım Azap' dedi.
artık gelen olsa da götürmeyeceğim.
sana getirmeyeceğim yalandan seveni.
ne olur bu sefer olsun be.
güldür yüzümüzü.
kritik haftalardayız, umarım talihimiz döner.
Allah'ım sen büyüksün.Utandırma yarabbi.