19 Mayıs 2010 Çarşamba

Sporda siyaset kime serbest?


Galatasaray şampiyon olmuştu ve başbakanlık konutuna asılmış büyük boy bayrak bütün haber bültenlerinde ''Başbakan Mesut Yılmaz'ın vazgeçemediği sevdası galatasaray'' başlığıyla yer alıyordu.biz de şampiyon olamadığımıza mı yansak, yoksa ülkenin başbakanı tarafından bile ötekileştirilmeye çalışıldığımıza yansak diye kendi kendimizi yiyoruz.o yıllarda h.ulusoy,f.terim,m.ağar,m.yılmaz kelimelerini duyunca küfür yemiş gibi hissediyordum.içimizdeki nefret daha da büyüdü,bir gün devran dönecek diye hep bekler olduk.günler,aylar yıllar geçti.derken bir gün bir malatya maçında numaralı tribünde ''Sandıkta görüşürüz mesut bey'' pankartı polisle kavga ede ede açılmaya çalışıldı ve açıldı.ardından 3 kasım 2002 seçimleri arefesinde sürekli m.yılmaz'a göndermeler yapılıyordu stadta.m.yılmaz'a alternatif olarak da o gün için liderler arasındaki tek Fenerbahçeli Recep Tayyip Erdoğan'a sempati belirtiliyordu.seçimden önce mi açılıdı sonra mı açıldı hatırlyamıyorum ama ''Adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan'' pankartı da yine kavga dövüş migrosta açılmıştı.(yanlış hatırlamıyorsam ya panatinaikos,ya aik solna,ya da galatasaray maçında açılmıştı.)seçim sonrası ise ''Türkiye'ye yakışan Fenerli Başbakan'' pankartı 2002-2003 senesinde en az bir 10 maç migrosta asıldı. o gün için bu pankartlar herhangi bir yönlendirme amaçlı değildi,tamamen mesut yılmaz'a gıcıklık olsun diye açılmış pankartlardı.yani çok çok siyasi bir anlamı yoktu.
yine de sayın başbakana Fenerbahçeli olmasından ve bunu saklamamasından dolayı şahsen benim sempatim vardı.Suriye'de özel maç için Fenerbahçe ile gitmesi,Rize stadı açılışına Fenerbahçe ile gitmesi ve zaman zaman kadıköy'de maçlara gelmesi falan bizim gibi ufak şeylerle mutlu olan taraftarları mutlu ediyordu.

herhangi bir menfaat beklentisi amacıyla değil,sadece ve sadece yıllar yılı gslılık dayatmasının devlet düzeyinde yapılmasından doğan bir korumacılık bizimkisi.her röportajında sorulan sorulara ''Fenerbahçe sevgisi bizim içimizde,gönlümüzde'' diyerek aslında doğru olanı yapıyor sayın başbakan.çünkü kendisi bir siyasetçi ve başbakan.hem oy kaygısı var hem de başbakanlık makamı ile kendi özel duygularını,sevgisini başkasının gözünün içine sokmasına gerek yok.yani bir bakıma bizim m.yılmaz zamanında yaşadığımız ruh halini şimdi bjkli ve gslılara yaşatmasının bir anlamı yok.
ama gel gör ki,kendisi duygularını dizginlemesine rağmen kendi çevresindekilere bakınca aynı sakinliği göremiyoruz.beyefendiler çatır çatır düşmanlıklarını kusuyorlar.içlerindeki kin, nefret gözlerine perde indirmiş.başbakanın Fenerbahçeli olduğunu bile bile paldır küldür konuşmalar,sorumsuz açıklamalar,şaibe iftiraları gırla gidiyor.netice itibariyle pişkin pişkin çıkıp eskisi gibi devam edeceklerini düşünüyorlar herhalde.
aslında sayın başbakan bu duyguları en iyi kendisi bilir.şehit cenazesine katılır,orada şehidine en son görevini yerine getirmek için,ama 3-5 tane provakatör çıkar bütün acılı kitleyi kendi pis emelleri uğruna provake eder.maden ocağında sızma sonucu hayatını kaybeden işçilerin yanında olmak için zonguldak'a gider,ama oraya yerleştirilmiş birisi çıkar küfreder ,ve bütün acıyı paylaşma hissiyatını alır götürür.bugün için Fenerbahçeli de kendi halinde ülke futbolunun,sporunun namusu için adam gibi takımını desteklemeye çalışır,ama çıkar bir h.uluç, bir t.demir,bir a.s.alkış aç sırtlan çakal gibi saldırır.gittiği her stadta sevdasını haykırmaya gitmişken küfürler edilir,sabreder ama dayanamaz,en ufak bir karşılık vermede polis gelir karşısına dikilir.Fenerbahçe'den nefret ediliyormuş.Türkiye'de Fenerbahçeliler hariç kimse sevmiyormuş Fenerbahçeyi diye yaygara koparırlar.ulan bana ne beni kim seviyor sevmiyor.biz demedik mi zaten ''seni bizden başka kimse sevemez,Fenerim ,Herşeyim''.gerisinden bize ne.
benzerlerini %48 oy almış bir partinin genel başkanı ve ülkenin başbakanı olarak kendisi de yaşıyor aslında sayın başbakan.sürekli ötekileştirilme,millete düşman edilme,'sizi kimse istemiyor ama bakmayın bir kaç çoban oy verdi işte' demeler.ama bu yanlızlaştırılmayı iki kez yaşıyorken, çevresindekilerin fütursuzluğu artık kabul edilemez boyuttadır.M.gökçek ile esen rüzgar,F.çelik'le kasırga oldu.ikisi de saçmalama rekoru kırdı.
umarım başbakan herkese aynı mesafade durmaya çalışırken, yanındakilerin bu fütursuzluğunu da görüyordur.ya bunlar da kessin sesini,ya da bi zahmet taşın altına elini koysun.artık kulaklarını mı çeker nasıl bir ayar verir orasını bilemeyiz,ama eğer belirgin bir uyarı yapmazsa kendisi bundan sonra ben ve benim gibi düşünenlerden sağlam bir ayar yiyecektir.

1 yorum: