31 Mayıs 2010 Pazartesi
Aykut Kocaman
Başkan'ın basın sözcüsü sayılabilecek Alaattin Metin yazdığına göre, Aykut ismi yönetim bazında gerçekten düşünülen bir seçenek olduğu artık açıktır.
ilk tepkiler ne olur?
H.Uluç gibileri çıkar belden aşağı vurur; Aykut, Daum'un başarısızlığını istiyordu falan da filan.
F.Niğdelioğlu gibileri de Sürekli kavga ediyorlardı zaten der sıyrılır.
T.Demir çıkar eksik kalmaz o da öter,Aykut'a saldırarak bi balta-sap ilişkisi daha kurmaya kalkar.
Neyse bu tayfa akıl bulandıracaktır.
Nasıl yıllardır Türk futbolu,Türk oyuncular,Türk hocalar diye ağlayıp zırlayanlar iş Fenerbahçe'nin başına Türk hoca gelmesi olunca ortalığı velveleye verecektir.Dönekliklerin kralını göreceğiz Aykut'un Fenerbahçe'nin geçme durumunda.
Bir şey bildiğimden,duyduğumdan falan değil.Ben bir taraftar olarak yıllarca çektiğimiz çileleri ,sıkıntıları gördükçe düşündükçe artık bu konuda bizden tecrübelisi olduğunu zannetmiyorum.Ne hocalar geldi geçti, hiddinkler,veselinoviçler,zemanlar,iviçler,pareiralar,daumlar,aragonesler,zicolar,mustafa denizliler,oğuz çetinler,turhan sofular...
hepsini gördük,tanıdık ettik.hepsiyle kahrolduğumuz maçlar anlar oldu.Türkiye'de şampiyonluk için Dünya kupası kaldırmış ,Avrupa kupası kaldırmış hocayı getir yine garantisi yok,çünkü burda işler farklı yürüyor.
kişilikli takım,kendine güveni yüksek,uyumlu insanlar topluluğu alıp götürüyor şampiyonluğu.Bunun en iyi örneğini Zico zamanında gördük izledik.
Avrupa hedefi ne olacak diyeneler de iki dakika otursun düşünsün.Zico'yu çıkardığımız zaman Aragones(Avrupa şampiyonu hoca) kadıköy'de 5-2 Arsenala yenildiğimizde başımızda değil miydi?
veya Daum ile kadıköy'de milan'dan 4 yemedik mi?
yiyeceksek bari Aykut ile yiyelim de, üzüntümüz içimizde kalsın.Biraz da Aykut'un kahrını çekelim.Biraz da bununla üzülelim. en kötü ihtimalle yine şampiyon olamayız ve avrupa'da ikinci turu göremeyiz.
sanki her sene yarı final oynayıp şampiyon oluyoruz da bu sefer Aykut'la kaybedince mi öleceğiz biteceğiz.
Aykut için tek ümidimiz Zico ile tecrübe ettiğimiz kişilikli özgüvenli takım olma idealini bize yaşatabilmesidir. başka herhangi bir özel beklentimiz yok.3 senedir şampiyon olamayan ,2 senedir avrupa'da olmayan bir takımı yeniden motive edebilmek için hoca çok önemlidir.Bunu tarihte Löw ile kısmen, Zico ile bizzat yaşadık.veya bunu dünyada garanti edebilecek tek hoca Morinho'dur.
bugün itibariyle Morinho ve Zico ihtimali ortada yoksa,Fenerbahçelilerin canından can,kanından kan olan Aykut Kocaman bu iş için en ideal insandır,hocadır.
tekrar ediyorum,eski iyi futbolcumuz ama hocalık başka şey diyenler için.
Biraz da Aykut'a tahammül edelim,bu ona verilmiş bir şans değildir,bizzat Aykut'un bu camianın içinde sonuna kadar hakettiği yerdir.
30 Mayıs 2010 Pazar
8.Uluslararası Türkçe Olimpiyatları
Kara kara çocuklar Türkçe konuşuyor,şarkı söylüyor diye çok mu mutlu oldum,evet mutluluğumda onun da etkisi var ancak en büyük mutluluk güzel ülkemin bir dünya barış hareketinin çekirdeği olmuş olmasıdır. 3 gün olmuş başlayalı,15 gün sün sürecekmiş bu sene. yine dolaşacaklar bütün ülkeyi,ve gönülleri kıpırdatacaklar o şivesi bozuk türkçeleriyle. önden gidenleri anacağız ve hey gidi günler diyeceğiz belki de. bugünlerin tadını çıkartalım, yüreğimizle destek olalım hiç birşey yapamıyorsak. Yoksa belki birgün ;
"Hey gidi günler" diyeceksiniz.
"Meğer tatlı günler o günlermiş" diyeceksiniz. Belki bende öyle diyeceğim. Ama belki yerin altında belki de yerin üstünde bende öyle diyeceğim.
Hey gidi günler!
29 Mayıs 2010 Cumartesi
27 Mayıs 2010 Perşembe
Çekin ellerinizi tribünden!
Trabzon maçından sonra yaşanan hadiselerden sonra 12 kişi gözaltına alınmıştı ve bugün aldığımız haberlere göre 7 tribüncü çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmışlar. Bugün için yaşanan hadiselerin doğruluğunu yanlışlığını tartışacak değiliz.o gün tribünde olan herkes bir sinir patlaması yaşamıştır ve bunlar meydana gelmiştir. Bugün biz tribüncülere ve de bütün taraftarlara düşen ise tribününe ve tribündeki kardeşine sahip çıkmaktır. Surda delik açmaya çalışanlara inat ''Tribün'ün dimdik ayakta'' olduğunu haykırmalıyız ve safları sıklaştırmalıyız.Mami'nin(Muammer Aydın) tutuklandığını duyunca ise başımdan aşağı kaynar sular döküldü adeta. Mami kaç zamandır migrosa giriyordu,nasıl olur diye kendi kendime sorarken yine bir sallama,sipariş ceza rezaleti daha hayata geçmişti.Bir klüp düşünün kendi taraftarını elleriyle polise teslim ediyor.Bu nasıl camia birlikteliğidir.Tamam yanlışa sahip çıkılmasın ama mevzu o değil.klübün kendi taraftarını ispiyonlaması ve kendi taraftarına düşmanlık beslemesi.
Neyse adalet için özgürlük istiyoruz.
Bu ülkede diyarbakır-bursa maçından sonra, ibb-diyarbakır maçından sonra ceza alan bir kişi görmedik ama ne hikmetse bu ceza makbuzcuları hep bizi bulur,bizi tanır.
Tutuklanan 7 kişi bizim canımızdır,kanımızdır.Yüreğimiz ,gönlümüz kendileriyle beraberdir.İnşallah en kısa zamanda özgürlüklerine kavuşurlar ve işlerine güçlerine dönerler.
Fotoğraf, http://storyofnovemberrain.deviantart.com/ 'dan alınmıştır.
26 Mayıs 2010 Çarşamba
Hak'ka yürüyüşün 27. yılında
25 Mayıs 2010 Salı
Tarihte Zico
Zico deyince aklıma ilk gelen,benim Fenerbahçeliliğim boyunca camia tarafından ve taraftar tarafından sevilmiş tek teknik direktördür.Genelde en zayıf halka bizde hoca olur,o nedenle hocaların sevildiğine şahit olmamıştım.hatta Fenerbahçe'nin hocası sevilemezdi,olsa olsa başkan çok iyi takım kurmuştu ve o takımı kim olsa sampiyon yapardı.işte bu masal Zico efsanesi(aslında kumar da diyebiliriz) ile son buldu.Zico bizzat hoca olarak müthiş bir takım yaptı ve Fenerbahçe'yi 100. yılında şampiyon yaptı ve ertesi sene futbol takımının tarihinin en önemli başarısı olan şampiyonlar ligi çeyrek finaline taşıdı.
Denizli travmasını yavaş yavaş atlatmaya başladığımız günlerde,Daum'un yerine gelecek hocayı merak ederken telefonuma gelen bilgi mesajı ile öğrenmiştik:''Fenerbahçe teknik direktör Arthur Artunes ile 2 yıllık anlaşmaya vardı''.''hoppala bu kim lan?'' diye birbirimize sorduk,Zico'ymuş dediler.vallahi tanımıyordum.biz nerden bileceğiz Zico kimdir, kim değildir? 90'lardan sonrasını izlemiş gençlik olarak bilmiyorduk ve büyük kumar olarak değerlendirdik.çünkü yeni bir şok kaldıracak durumda değildik.neyse baktık,araştırdık büyük futbolcu ve büyük insan olduğunu işittik,biraz gönlümüz ferahladı.
lige paldır küldür başladık ,kimle çekişeceğimiz belli değildi,bizim durumumuz bile çok tatminkar ve sağlam değildi.6.haftadan sonra düşüş başlamıştı ve liderin gerisine düşmeye başlamıştık ve tribünde tepkiler homurdanmalar başlamıştı.bunun tavan noktası ise 10.haftadaki Ankarda'daki Ankaraspor maçıydı.bir ramazan günü gündüz maçıydı.kapalı bir hava vardı.ilk yarıyı 2-0 önde kapatmıştık,gel gör ki ikinci yarı maç 2-2 ye geldi ve maç sonu çok büyük tepki vardı Zico'ya ve yönetime.Kadıköy'deki tribün açısından olaylı Bursa maçından sonra yönetime olan tepki net bir şekilde takım kötü giderken verilmeye başlanmıştı:'Yönetim, bu takım senin eserin', 'Bizimle uğraşma, şu takımı toparla' denilmişti. ancak bunların hiçbirinin Zico'ya söylenenin yanında önemi yoktu.o gün Zico'ya ;''Siktir ol git Zico'' denilmişti tam da önümüzden geçerken.Zico'nun yüzündeki memnuniyetsizlikle karışık olağanüstü moral bozukluğu çok net görünüyordu.o gün için ne yaptığımın farkında olmadan ben de haykırmıştım bu kelimeleri.Nerden bilebilirdik ki,Zico'nun Fenerbahçe camiasının gördüğü,görebileceği en naif,en karakterli,en olgun,en sevecen,en içten ,en samimi,en kibar, en bize benzeyen, en kanı uyuşan( bu en'ler uzar gider) bir hoca,bir insan olduğunu. hayatta en büyük pişmanlıklarımı sorsanız, içinde mutlaka bunu sayarım.tanıdıkça sevdik,gördükçe sevdik,izledikçe sevdik,okudukça sevdik,dinledikçe sevdik.sevilecek adamdı velhasıl.dosdoğru bir insandı.bjklılar üzerine ayran fırlatmıştı yedek klübesinin arkasından,trabzonlular üzerine su fırlatmıştı.yine de o vakur duruşunu bozmadan dimdik ayaktaydı.yaşattığı başarıları saymıyorum,çünkü tarihte ondan iyisi yok.adamlığı ,insanlığı yaşattıklarının misliyle üzerindeydi.
ve bir gün kaybettik zat-ı şahanelerini.bir diktatörün ''yürüye yürüye şampiyon olma'' sevdası uğruna kaybetmiştik. zaten onu kaybettik,yata yata 2 senedir şampiyonuz!!
o güzel insan bugünlerde aksiyon dergisine bir röportaj vermiş, ve aklı hala Fenerbahçe'deymiş. bugün için kendisine bu röportajdan dolayı ,fırsatçılık yapıyor diyenler olabilir.öylesi kahpe düşünceliler hep vardı,geldiğinde stajyer deyip de 10. hafta Zico'ya küfretmemize neden olan psikolojiyi hazırlayanlar gibi.
Zico, "Türkiye'den ayrılırken size haksızlık yapıldı mı?" şeklindeki soruya ise şu cevabı verdi: "Kesinlikle hayır. Özellikle yardımcılarımla ilgili problem vardı. Biraz da benim kararımla anlaşamadık. Çünkü ben tek başıma bir şey yapmadım. Ben yardımcılarımla çalışmıştım. Belki onlarla alakalı, onları da düşünerek bir karar aldım. Zor karardı ama bu kararı aldım. Doğru mu yaptım, yanlış mı yaptım bilemem. Ama pişman değilim."
Zorlama sorular sorup,ağzından ters cevaplar almak isteyenlere fırsat vermeyecek kadar ADAM'dır Zico.
Bugünlerde Daum'a yolvermek isteyenler varsa korkusuzca yol verip Zico'muza emanet edebilirler takımı.
23 Mayıs 2010 Pazar
Forveti bırak Jose'yi kap!
Her sene bomboş forvet transferleri yapmayı bırak başkan.eğer ciddi ve büyük düşünüyorsan Jose Mourinho'yu getir ve artık sen sırtını yasla koltuğuna ve biz de tribünde Jose'yi çoşturalım.Fenerbahçe taraftarı da her sene 20 milyon maaliyetli ileri uç transfer beklentisinden vazgeçsin adam gibi hocayı getirelim,ve 2 senede hem Avrupa'nın hem Türkiye liginin .mına koyalım.belki benimkisi bir hayal ama,Jose delinin teki zaten Real'e gitmektense ikna edebilirsek bize gelir.dedim ya deli bu adam.Real'i alsa zaten La liga'nın ve şampiyonlar liginin altını üstüne getirir.mühim olan Fenerbahçe ile yapmak değil mi Jose.gel artık gel, yeter yalvarttığın.
Not:bu bir fantezi yazıdır.gerçekleşmesini mutlaka ama mutlaka bir gün diliyorum.
Gökhan Gönül
bjk maçından önce sakatlanmıştı ve en son o maçta zar zor oynayıp sezonu kapatacak denildi.ama bir baktık ki gökhan oynuyor da oynuyor. omuzumda 5 dikişlik yırtık 15 dikişe çıksın yeter ki şampiyon olalım diyordu.takımda gökhan ve özer gibi fedakarlık yapan oyuncular olunca biz tribünde daha bir motive oluyorduk sahaya ve şampiyonluğa.
netice olarak şampiyon olamadık,önemli değil.kader kısmet meselesi bu zaten.
özer önceki gün gökhan da dün itibariyle ameliyat olmuş ve gökhan hastane odasından taraftarından özür diliyor ,bizlere şampiyonluk veremedikleri için.
gökhan'ı g.oftaş'ta oynarken 3 kez izleyip de ilk farkedenlerden olduğumdan dolayı ayrı bir muhabbetim var kendisine.daha şampyionluk göremedi kendisi.Fenerbahçe forması ile çıktığı ilk maçı hatırlarım.2. haftada Zico'nun meşhur komple rotasyonu ile sahaya çıkmıştı Antep'e karşı.maçı izlediğim arkadaşlara Gökhan'a kefil olduğumu söylemiştim.ilk maçın verdiği heyecanla çok savruk bir oyun sergilemişti o gün,yanlış hatırlamıyorsam onun kanadından hızlı bir hücumda gol yemiştik ancak maçı yine de kazanmıştık.ondan sonra Önder'in belirsiz bir sakatlığı üzerine formayı bir alıp bir daha vermemişti.öyle ki şu an türkiye'de sayılacak herhangi bir 11'de listeye banko yazılacak bir isim oldu, o Önder'in yerine mecburen oynayan sağ bek.sürati,hızlanması ve bir çok teknik özelliklerine rağmen yüreğiyle oynaması ve kendini sahada perişan edercesine kendinden geçmesi Gökhan'ı biz taraftara çok ama çok sevdirdi.
şimdi Gökhan Gönül çıkmış bizden özür diliyor,asıl sorumluların hatayı kabullenmesine ama özürü es geçmesine rağmen, şampiyonluğu en çok hak eden, şampiyonluk için en çok fedekarlık eden adam özür diliyor.
Ey Gökhan Gönül, ben kendi adıma senin emeklerine,özverine karşılık belki zaman zaman zaafa düşüp de sizi tribünden yeterince destekleyemediğim için özür dilerim.umarım Fenerbahçeliliğinle daha çok zaman hizmet edersin bu formaya klübe.senin kredin bizim nezdimizde sonsuz. seneye daha güçlü bir sesle ''Gökhan,Gönül, Gökhan Gönül oley'' diye çağırmamız dileğiyle.
kendine iyi bak.iyi dinlen.Allah tez zamanda sağlık,sıhhat,şifa versin.
19 Mayıs 2010 Çarşamba
Sporda siyaset kime serbest?
Galatasaray şampiyon olmuştu ve başbakanlık konutuna asılmış büyük boy bayrak bütün haber bültenlerinde ''Başbakan Mesut Yılmaz'ın vazgeçemediği sevdası galatasaray'' başlığıyla yer alıyordu.biz de şampiyon olamadığımıza mı yansak, yoksa ülkenin başbakanı tarafından bile ötekileştirilmeye çalışıldığımıza yansak diye kendi kendimizi yiyoruz.o yıllarda h.ulusoy,f.terim,m.ağar,m.yılmaz kelimelerini duyunca küfür yemiş gibi hissediyordum.içimizdeki nefret daha da büyüdü,bir gün devran dönecek diye hep bekler olduk.günler,aylar yıllar geçti.derken bir gün bir malatya maçında numaralı tribünde ''Sandıkta görüşürüz mesut bey'' pankartı polisle kavga ede ede açılmaya çalışıldı ve açıldı.ardından 3 kasım 2002 seçimleri arefesinde sürekli m.yılmaz'a göndermeler yapılıyordu stadta.m.yılmaz'a alternatif olarak da o gün için liderler arasındaki tek Fenerbahçeli Recep Tayyip Erdoğan'a sempati belirtiliyordu.seçimden önce mi açılıdı sonra mı açıldı hatırlyamıyorum ama ''Adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan'' pankartı da yine kavga dövüş migrosta açılmıştı.(yanlış hatırlamıyorsam ya panatinaikos,ya aik solna,ya da galatasaray maçında açılmıştı.)seçim sonrası ise ''Türkiye'ye yakışan Fenerli Başbakan'' pankartı 2002-2003 senesinde en az bir 10 maç migrosta asıldı. o gün için bu pankartlar herhangi bir yönlendirme amaçlı değildi,tamamen mesut yılmaz'a gıcıklık olsun diye açılmış pankartlardı.yani çok çok siyasi bir anlamı yoktu.
yine de sayın başbakana Fenerbahçeli olmasından ve bunu saklamamasından dolayı şahsen benim sempatim vardı.Suriye'de özel maç için Fenerbahçe ile gitmesi,Rize stadı açılışına Fenerbahçe ile gitmesi ve zaman zaman kadıköy'de maçlara gelmesi falan bizim gibi ufak şeylerle mutlu olan taraftarları mutlu ediyordu.
herhangi bir menfaat beklentisi amacıyla değil,sadece ve sadece yıllar yılı gslılık dayatmasının devlet düzeyinde yapılmasından doğan bir korumacılık bizimkisi.her röportajında sorulan sorulara ''Fenerbahçe sevgisi bizim içimizde,gönlümüzde'' diyerek aslında doğru olanı yapıyor sayın başbakan.çünkü kendisi bir siyasetçi ve başbakan.hem oy kaygısı var hem de başbakanlık makamı ile kendi özel duygularını,sevgisini başkasının gözünün içine sokmasına gerek yok.yani bir bakıma bizim m.yılmaz zamanında yaşadığımız ruh halini şimdi bjkli ve gslılara yaşatmasının bir anlamı yok.
ama gel gör ki,kendisi duygularını dizginlemesine rağmen kendi çevresindekilere bakınca aynı sakinliği göremiyoruz.beyefendiler çatır çatır düşmanlıklarını kusuyorlar.içlerindeki kin, nefret gözlerine perde indirmiş.başbakanın Fenerbahçeli olduğunu bile bile paldır küldür konuşmalar,sorumsuz açıklamalar,şaibe iftiraları gırla gidiyor.netice itibariyle pişkin pişkin çıkıp eskisi gibi devam edeceklerini düşünüyorlar herhalde.
aslında sayın başbakan bu duyguları en iyi kendisi bilir.şehit cenazesine katılır,orada şehidine en son görevini yerine getirmek için,ama 3-5 tane provakatör çıkar bütün acılı kitleyi kendi pis emelleri uğruna provake eder.maden ocağında sızma sonucu hayatını kaybeden işçilerin yanında olmak için zonguldak'a gider,ama oraya yerleştirilmiş birisi çıkar küfreder ,ve bütün acıyı paylaşma hissiyatını alır götürür.bugün için Fenerbahçeli de kendi halinde ülke futbolunun,sporunun namusu için adam gibi takımını desteklemeye çalışır,ama çıkar bir h.uluç, bir t.demir,bir a.s.alkış aç sırtlan çakal gibi saldırır.gittiği her stadta sevdasını haykırmaya gitmişken küfürler edilir,sabreder ama dayanamaz,en ufak bir karşılık vermede polis gelir karşısına dikilir.Fenerbahçe'den nefret ediliyormuş.Türkiye'de Fenerbahçeliler hariç kimse sevmiyormuş Fenerbahçeyi diye yaygara koparırlar.ulan bana ne beni kim seviyor sevmiyor.biz demedik mi zaten ''seni bizden başka kimse sevemez,Fenerim ,Herşeyim''.gerisinden bize ne.
benzerlerini %48 oy almış bir partinin genel başkanı ve ülkenin başbakanı olarak kendisi de yaşıyor aslında sayın başbakan.sürekli ötekileştirilme,millete düşman edilme,'sizi kimse istemiyor ama bakmayın bir kaç çoban oy verdi işte' demeler.ama bu yanlızlaştırılmayı iki kez yaşıyorken, çevresindekilerin fütursuzluğu artık kabul edilemez boyuttadır.M.gökçek ile esen rüzgar,F.çelik'le kasırga oldu.ikisi de saçmalama rekoru kırdı.
umarım başbakan herkese aynı mesafade durmaya çalışırken, yanındakilerin bu fütursuzluğunu da görüyordur.ya bunlar da kessin sesini,ya da bi zahmet taşın altına elini koysun.artık kulaklarını mı çeker nasıl bir ayar verir orasını bilemeyiz,ama eğer belirgin bir uyarı yapmazsa kendisi bundan sonra ben ve benim gibi düşünenlerden sağlam bir ayar yiyecektir.
Basın toplantısı ve Rüştü meselesi
Kaç gündür blog dünyasında ve forumlarda veya işte, okulda Fenerbahçelilerin kendi aralarında konuştukları şeylerin bir özeti gibiydi basın toplantısı.bjklıların g.tünden uydurduğu gibi gündem değiştirmek için yapılmış değil,2 haftadır planlanan ancak ''ligin manipüle olmaması'' adına sürekli ertelenen basın toplantısı hırpalanmış sinirlerle yapıldı.
Şekip Mosturoğlu'nun söylediği ''Yönetiminiz ve futbolcularınız sizleri utandıracak hiçbir şey yapmamıştır.'' sözünü samimi buluyorum ve katılıyorum.Takımımız bütün şerefsiz haysiyetsizlere karşı sahada kalmaya çalışarak, futbolun gereğini o an için yerine getiremeyerek yine sahada kaybetmiştir.
bjkli beyinsizlerin şerefsizlerin iddia ettiği ,hayalini kurduğu paralara,satın almalara,şaibelere bir kez daha onurumuzla sahada kalarak cevap verdik.
gslıların kalecilere damga vururken kendi kalecisine bakmama yüzsüzlüğüne bjklıların da her boka olduğu gibi iştirak etmesiyle ,aynı bok bu sefer kendi üstlerine yapışmıştır.bugün aziz yıldırım ciddi bilgilere dayanarak açıklama yapmıştır.ardına rüştü ntvspor'a sıcağı sıcağına bilip bilmeden açıklamalar yaptı:başka takım oyuncularıyla görüştüğümü ispat etsinler yarın futbolu bırakırım dedi.bu açıklamanın ardına bjk'den yapılan açıklama başlı başına rüştü'yü tekzip ediyor.Rüştü de o çok bahsettiği şeref onurun az bir kırıntısı var ise ya s.ktir olur bırakırsın bu işleri, ya da ben paraya muhtacım,açım,açıktayım, şerefsizim merefsizim ama bırakın 2 sene daha futbol oynayıp sonra bırakayım.
murat şahin ve ümit özatı araman senin yaptığın açıklamaları kurbağa eden en belirgin örnekler.yediğin goller falan umurumda değil.senin böyle golleri daha önce bin defa daha yediğini bizzat ben biliyorum.sen kendinde olmayınca, böyle götün başın oynadığında ortaya hep böyle komik görüntüler çıkıyor.kendini rezil ediyorsun.
Sen ey Rüştü, kayserispor maçında engin'in ayağı kırılmasından sonra kaleye geçtiğin maçı bilirim.gençliğimiz boyunca senin kalesinde olduğun bir Fenerbahçe'yi izledik biz.iyi kötü günlerimiz geçti.hep içine atar gibi yaptın,masum göründün gözümüze.sana yıllarca etmediği küfürü bırakmayan dünyanın en ezik taraftarına sahip i.nelere sattın bizi yine ses etmedik.görmezden geldik,eski günlerin hatırına tek kelime etmedik.ama sen sanki bir mutlu gün geçirmemişçesine,bir gram sevgi görmemişçesine düşmanlık beslemişsin demek ki içinde. ulan 95'teki şampiyonluk sonrası ertesi günü bütün gazetelerdeki resmini kesip sakladım lan ben.cümle alem sana ana avrat küfrediyorken bizdik senin için bağırıp da ağlayan.ulan senin adını çocuğuna koyan kaç tane Fenerbahçeli baba var bilir misin sen? şimdi defol git allahından bul.
18 Mayıs 2010 Salı
Yak bütün hayalleri
17 Mayıs 2010 Pazartesi
Güvercin yanlızlığı
4 sene sonra son hafta şampiyonluğu vermek yine hırpaladı bizleri.şampiyonluk kovalamak kolay bir mesele değil,iki haftada bütün senenin emeğinin hiç olup gitmesini de herkes kolay kolay kaldıramaz.baktımıza yine yanlızlık düştü bu sene de.yanlızları oynadık, ittifak yapmalıydık anlamında söylemiyorum.veya birileri bizi sevsin anlamında da demiyorum.dünya yeniden kurulacak olsa ne bir gslı bjklı Fenerbahçe şampiyonluğu görmek ister,ne de ben bir gslının bjklının bizi desteklediğini görmek isterim.
çok çok kuvvetli kadromuz yoktu,ama ligin en iyi 11'i diyebileceğimiz takım bizden çıkıyordu.handikap da burada zaten,11 var ama gerisi yok.bunu Antalyaspor maçını kazanmadan önce de söylemiştim,iyi kadro yok ,ancak şampiyon olamayacak kadro da yok.bir luganonun,gökhan gönülün,emrenin,veya santosun çok bir alternatifi yoktu.bursa'nın çok mu vardı ki diye de düşünebiliriz,ancak işte yanlızlık ve rüzgar faktörü burada belirleyici olan zaten.son 3-4 haftaya baktığımızda nispeten dişli maçlar oynayacak olan bursa'nın maçları hakkında herhangi bir baskı kuracak tek cümle edilmezken,medya gücünü yitirmiş,kamuoyu oluşturma yetisini kaybetmiş biz Fenerbahçe'nin her maçı üzerinde fırtınalar koparıldı.aç kalmış sırtlanlar misali ali sami a. bir yandan,turgay d. bir yandan,hıncal u. bir yandan doberman ve sürüsü bir yandan saldırdı da saldırdı.
mesele aslında 3 sene şampiyonluk sözü verme iddiası ile insanları büyüleme falan da değil.yarın çıkıp istifa ettim veya görevimim başındayım demek de değil.mesele yine normalleşememe.kaybederken doğruluğunu masumiyetini de kaybetmektir mesele.dünkü kaybediş denizli'den daha acıtıcımıdır bilemiyorum.şu an karar veremedim.denizliyle kıyaslamak aslında çok doğru da değil.denizli'de açıktan tezgah vardı,dün ise sahada herşey bizim lehimize iken Allah nasip etmedi.bu noktada hayır arıyorum,o yüzden kahrolmama rağmen sakinliğimi koruyorum.
bu sene çok farklı bir heyecan ve motivasyonla yolları katettim kendi adıma.her otogardan otobüse binişimde allahtan hayırlısını diledim.bugün kahroluyorum ama isyan etmiyorum.biraz daha sertleşmiş duygularımın ve damarlarımın da etkisi var bunda.acılara ve kaybedişlere çok çok alışmış bir nesilin temsilcisi bizler,yanımızdaki nispeten genç insanlara bunun ne kadar zor ama değerli olduğunu anlatıyoruz.13 yaşındaki kardeşimin telefonda hıçkıra hıçkıra ağlamasına teselli aramakta her ne kadar zorlansakta biz yine metanetimizi korumalıyız.
kederimizi yaşayacağız bu günleri atlatana kadar.o ne dedi, bu ne dedi meselelerine takılmayı da bir an önce bırakalım.internet şarlatanlığına,sahteciğine,kolpacılığına takılmayı bırakıp adam gibi yasımızı tutalım.
yas tutana şebeklik yapan soytarıların da çocuklukarını yaşamalarına müsade edelim,umarım normalleşen türkiyede onlar da normal olabilmeyi başarabilirler.
acılarla kavrulan sevgimiz çok gaddar bir yapıya büründürüyor ama bunun etkilerini belki de 15-20 sene görebileceğiz.
Allah camiamıza bir daha böylesini yaşatmasın.Bu son olsun Fenerim.
Resim, http://storyofnovemberrain.deviantart.com/ 'dan alınmıştır.
16 Mayıs 2010 Pazar
12 Mayıs 2010 Çarşamba
Bursankara tılsımı tutmadı
15 gündür tantana yapıp durdular,son iki gün M.gökçek iyice tozutmuştu.
pazar günü ankara'da kapalı yağmurlu bir hava vardı.hayırdır inşallah dedim.kızılay'dan tandoğan'a geçtim.tandoğan'dan stada yürürken bir kovalamacaya bakayım derken su birikintisini sıçratan arabanın sayesinde güzel bir ıslandım.kore anıtının oradan havaşa kadar inanılmaz bir polis kalabalığı vardı.tam o sırada A.gücü havaş tarafından stada geldi.ilk başta bizim takım mı diye tereddüt ettim,ama bizimkiler olmadığını Hürriyet'le göz göze gelince farkettim.polis tam bir etten duvar örmüştü,ilk arama noktasına kadar bile.belimdeki bıçağı saklamak için polisin olmadığı bir yer aradım en son bir arabanın arasına girdim ve her zamanki yere koydum.istanbul bayağı kalabalık gelmişti.özellikle semtlerden gelen elemanların yoğunluğu göze çarpıyordu.bu da iyi bir tribün olacağına işaretti.turnikeden girdim hoppala!!felaket bir arama var.baktım olmayacak çıkardım bıçağı verdim polise.bu sefer sen misin bıçak taşıyan diye bir sürü ahiret sorusu.ayakkabıyı çıkarttırdı,cepleri boşalttırdı,çorabımı yokladı.şükür ki başka birşey yoktu.ama 40 tane maça soktuğum bıçağı ilk defa kaptırdım.
maç öncesi Gecekondu'ya tezahürat yapmamızla birlikte A.gücü'nün sol kapalısı,maratonu ve saatli kale arkasındaki çocukları çılgına döndü.Gecekondu da Gençfenerbahçeliler ve Fenerbahçe diye bağırdı.beraber Gökçek istifa sloganları atıldı.sahaya takımımız çıkar çıkmaz çok güçlü bir şekilde çağırdık ve ardına başımızın üstünde çook yüksek volümlü müzik çalmaya başladı.bu sebeple futbolcuları tek tek çağırma imkanı olmadı.maç başlamasına yakın yücel ve sefa abi kimseyle uğraşmadan sadece takıma destek vermemiz yönünde telkinlerde bulundu.istiklal marşının ardında şehitlerimizi andıktan sonra, güçlü bir pepe metin omuz omuzasıyla başladık.sayıca azdık,ve karşımızda motive olmuş sağlam bir kitle vardı.bu durumda etkili ve yerinde seçimler yapmamız gerekiyordu.ve öyle de oldu.bu dünyayı yakarız ile başlamamız biraz olsun soluk aldırdı, ardında çabuk ve alkışlı saldır besteleri sonunda gol geldi ve bursankaralıların guardı yavaştan düşmeye başladı.ondan sonra tamamen sazı ele aldık.taa ki 3.golden sonraki ufak çaplı kavgaya kadar.
kavga da zaten coşmuş tribünlerin patlama ile bursa'ya ve genel küfür etme arzusundan çıktı.üst taraftaki levent ve mustafa abi gibi emektarların olduğu ankara tayfası ve ck karışımı sürekli küfürlü ve sataşmalı besteler başlattı ve ardına orta taraftakiler de küfür edilememesi yönünde sert uyarıda bulununca kavga patlak verdi.oldukça uzun sürdü,10 dakikayı buldu neredeyse.ve daha da kötüsü ondan sonra kimse de tezahürat yapacak istek,arzu kalmadı.amigo yücel her ne kadar milleti gaza getirip coşturmak istese de ,sanki maçı kaybetmişiz gibi bir matem havası vardı.neyse ki ''Yücel hindi baba'' ile tekrardan silkindik ve maç sonu takımla bütünleşerek şampiyon gibi uğurladık İstanbul'a.
gariplikler:
-olağanüstü güvenlik önlemleri,
-olağanüstü arama tarama,
-tribünlerde sigara içme yasağı,
-gençlik parkı kale arkasının büyük boşlukları olmasına rağmen,yanı başımızdaki kale arkasının full çekmesi,
-maç öncesi bir sürü bilet lazım mı diyen karaborsacı çakallar,
-yine maç öncesi elinde bir sürü bedelsiz,davetiye ile maça girmeye çalışan emekliler,
-sadece 4 tane bayan seyirci(aslında gariplik değil,maçın önemine binaen memnuniyet verici)
-maç öncesi saha kenarında çizgiden içeriye doğru bayrak sallayan top toplayıcı çocuklar,
-maç sonu dışarda bekleyen 20-30 tane heyecanlı ankara bebesinin,kore anıtının orada polise sığınıp abi bunlar bizi kovaladı demesi :)).
netice itibariyle kahpe blokunun umutları suya düştü,Kanaryam çıktı topunu oynadı,biz de tribünde vazifemizi yapmanın gönül rahatlığıyla son 90 dakikayı beklemeye başladık.buradan sonra şampiyonluğu vermeyiz gibi saçma sapan, salak işi lafları bırakıp; son maça da %100 konsantre tribünler ve takım olmalı.biz gereğini yapalım,gerisi Allah'ın nasibi takdiri.
Not:maç sonu kapıların açılması ile Gecekondu lideri Ali İmdat'ı görmemiz beni hakikaten şaşırttı ve duygulandırdı.yapmacık kardeşliklerin değil de adam gibi dostluğun,vefanın timsali Ali İmdat abiye helal olsun diyorum.bunca şeyi göze alarak ,korkusuzca delikanlı bir duruş göstermiştir.tekrardan helal olsun.
Resimler,by http://storyofnovemberrain.deviantart.com/
Totti #Guiza
Roma-Cagliari maçında Dakika 78, roma 1-0 mağlup.kaptan Totti öyle bir gol kaçırıyor ki Guiza'ya rahmet okutuyor.ama yine de maçtan kopmuyorlar ve 2-1 kazanıyorlar.bizimle kıyaslamaya bile girmek istemiyorum,guiza'yı aklamaya çalışır duruma hiç düşmek istemem ama bazen acaba çok mu tahammülsüzüm diye düşünüyorum.yani kadıköy'de 33.hafta maçında o dakikada o golü kaçırsaydık,ne maç kazanabilirdik ne de ötesi.
Pozisyonun videosu burada.
10 Mayıs 2010 Pazartesi
Serkan Kırıntılı
Her hafta oynadığımız maçlardan sonra bir meczupun çıkıp oynadığımız takımın kalecesini suçlamasına alıştık.bu gelenek leo franco'yla başladı.utanmazlar ömer çatkıç'ı bile bize karşı bilerek kötü oynamakla suçlayacaklar ellerinde fırsat olsa.neyse mevzu o değil.murat şahin'in yediği golde hatalı olduğunu iddia edenler,kasımpaşa maçında murat'ın kaç gol kurtardığını söylemeye yanaşmıyor.veya iveşa'nın özer'den yediği golü tartışanlar, iyice sapalayıp işi rapaiç'in kasımpaşa maçını izlemesine başlıyorlar.bugün itibariyle de a.gücü-Fenerbahçe maçını yargıya taşıyanların elinde iki argüman var:
1-Melih Gökçek'in, bir TV kanalında, yabancı Ankaragücü futbolcusunun cep telefonundan aranarak kötü oynaması ve kırmızı kart görmesi karşılığında 200 bin Euro tutarında şike teklif edildiğini açıklaması.
2-Ankaragücü kalecisi Serkan Kırıntılı'nin yine aynı spor programında, Ankaragücü-Fenerbahçe karşılaşması öncesinde kendi aracıyla İzmit'e arkadaş ziyaretine gittiği, oradan da İstanbul Bağdat Caddesi'ne gittiği.
şimdi gökçek'in açıklamaları tamamen 1993 tarzı bir spor yöneticiliği,ergün gürsoy tarzı bir çamurculuk.o iddiayı son arayan numarayı bir kağıda yazıp,savcılığa iletmesiyle ciddiye bindirebilirdi ki,böyle yapmayarak ciddiyetsizliğini gösterdi,üzerinde konuşmaya değmez,belli ki birileri gökçek'i dahi parmağında oynatıyor.ve bu kuklacıların 3 tane nurtopu çocuğu oldu dün gece.allah bağışlasın.
Serkan'ın bağdat caddesine gitmesi ve birileriyle görüştüğü ima edilmesi,yediği kötü gollerden sonra tamamen linç kültürünün bir eseri.Serkan Adanaspor'da 18 yaşında oynamaya başlamış, o tarihten beri 1.lig tecrübesi olan bir çocuk.Adanaspor'da oynadığı zamanlarda,kendisinin yedeği olan Tolgahan Acar(antep macerasından sonra tekrar Adanaspor kalecisi) benim çocukluktan ve mahalleden arkadaşımdır.tolga için adanaspor maçlarına gittiğimden,serkan ile de muhabbetim vardı.hatta en son adanaspor-Fenerbahçe maçı(nobre'nin 2 golüyle 2-1 kazandığımız) öncesi Serkan'a maça fazla asılmamasını söylemiştim.o gün adanaspor'un iki kalecisi vardı,biri tolga(gslı),diğeri serkan(bjklı).tolga zaten fanatik gslı olduğundan ,arkadaşlığımızın hatırına dahi,fenerbahçe'yi şampiyon yapmamak için oynarsa devleşeceğini iddia etti.Serkan'a da ne yaptım ne ettim,sözümü dinletemedim.ikisi de bütün hayatları boyunca bu günü beklediklerini söylediler.gel gör ki, o gün serkan çok çok iyi oynamasına karşın, Nobre'nin biri karambol iki golüne engel olamadı ve en sonunda sevinen ben oldum.
diyeceğim o ki,Serkan net bir şekilde bjklidir.bu çocuk bjk maçlarında da çıkıp adam gibi işini yapmıştır.bunca yıldır izlerim,kaleci dezavantajları haricinde,kasten bir gol yeme gibi bir durumun yakınından dahi geçmemişti.
yani plancıların,kuklacıların bakalım atacak başka iftirası kaldı mı bekleyip göreceğiz.ona buna uşaklık yapacaklarına,bir an için kendileri olup,kendileri için mücadele etseler direnseler,adamdan sayıp konuşacağız haklarında ama bu uşaklar denizlinin düştüğü durumu dahi kör olmuş gözleriyle görmemeye yemin etmişler.gözleri var görmezler,kulakları var duymazlar,dilleri var doğruyu söylemezler.
aslında a.gücü maçı hakkında gözlemlerimi yoğunluğumdan ve maç yorgunluğumdan dolayı yarın yazacaktım ama,bu konuyu sıcağı sıcağına anlatayım dedim.
9 Mayıs 2010 Pazar
Kaldırımlar
''Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.''
Anneler günü için annemi aramadan önce,bundan 10 sene önce gurbette yaşayan bir öğrenci veya yeni çalışmaya birinin annesini nasıl aradığını düşündüm.o sırada facebook'un popüler gruplarından birinde N.F.Kısakürek'in Kaldırımlar şiirini dinlerken,bu kıtası dikkatimi çekti.sonra aradım annemi,her zamanki gibi meşgule aldı,ama ben bugün için kendim aramak için bir kez daha aradım,açtı.
Annem: Maça gideceksin diye arayıp,izin mi isteyeceksin?
Ben: Yoo,öyle birşey yok zaten gidecem maça.
Annem: keserim seni,izinsiz rızasız gitmek yok.hem daha geçen hafta koca fenerbahçe trabzona yenildi,çok kırıldım.
Ben: anne tamam bak şimdi gitmeyecem akşama doğru çıkacam,hem olur arada bir.10 maçtır üst üste kazanıyor bu takım.
Annem: olmaz öyle şey,size yazık değil mi siz bu kadar maça gidiyorsunuz,hep kazanması lazım.
Ben: anne tamam kazansın,hepimiz öyle istiyoruz da her maçı kazanamaz.Babam ne yapıyor,o nerde.
Annem: o da ne yapsın,içerde tv izliyor.
Ben: bu arada ''Anneler günün kutlu olsun'',ellerinden öptüm.
Annem: tamam hadi yavrum,allah sizleri korusun.İnşallah bugün kazanırsınız maçı.(arkadan bjkli babam,hadi olum allah yardımcınız olsun diye bağırıyor)
Ben: sağol,hadi öptüm,dua etmeyi unutma.saat 6 gibi başla 10'a kadar devam et.babama da selam söyle.
Annemin duasını aldıktan sonra, öğlen haberlerinde Ntvspor'da Rijakard'ın 3.lük için mücadele ediyoruz,M.Helvacı'nın 4. olursak takım oyuncularını tebrik edeceğim diye ironik açıklamalarını dinledim.
aklıma bir istanbulspor maçında söylediğimiz şu dizeler geldi:
Ne antep ne malatya ne de denizli,
Bu sene sensin yedinci,
Küme de kal,küme de kal,
Küme de kal galatasaray..
yıllarca yediğiniz haram lokmalar birer birer burnunuzdan fitil fitil geliyor.hakkına girdiğiniz insanların ahı tutuyor.gözü dönmüş bir şekilde,vahşiliği enjekte ettiğiniz sistem bugün sizin yüzünüze tükürüyor.ABD'nin odtü'yü kendine ortadoğu'da kalifiye eleman yetiştirmek için kurup da,Odtü'nün ABD düşmanlığının merkezi haline gelmesine benzetiyorum bu durumu.
Birazdan maç için çıkacağım,içimde heyecan var mı elbette ki var,ama içim çok rahat.çünkü bugüne kadar iyi veya kötü,11-12 oyuncumuzun çok büyük özverisi,fedakarlığı,taraftar olarak bizim büyük bir inanmışlıkla desteğimizle geldik.''her fiilin faili allahtır''.allah bu gece saat 10 itibariyle bize galibiyeti de mağlubiyeti de nasip etse başımız öne eğilmeyecek,çünkü biz gereğini yaptık.duamızı da ettik,inşallah allah da lütfederse karanlık gecemizin sabahı aydınlık olacak!
8 Mayıs 2010 Cumartesi
Futbol'un adaleti ve tek takım tutma alışkanlığı
Adaleti,hakkı,hukuku gömdük.nereye 2006'da denizli atatürk stadının çimlerine.evet o gün çok büyük acılar çektik.herkesin atlatabileceği bir travma geçirmedik.inanılmaz şeyler oldu ve camia olarak çok şükür üstesinden geldik. o günlerde safları sıklaştıran bjk-gs ekürisi paylaşımı yapmışlardı aralarında.futbolda hakkın hukukun insafın olmadığını o gün 20 yaşında 17 yıllık bir fenerbahçeli olarak yeni anlamıştım.
saf duygularla seviyorduk futbolu ama anladık ki sevdiğimiz meret o kadar saf ve temiz bir şey değilmiş.o günden sonra futbolu sevmeyi bıraktım sadece fenerbahçe'yi sevdim.türkiyenin 7 bölgesinde 30 takımın maçına gitmişimdir bugüne kadar.eskiden de tutmazdım hiçbir takımı ama yine de maçı tribünde maçı izlerken kazanmasını istediğim bir takım vardı mutlaka.2006 yılından sonra nefret etmeye başladığım futbol yüzünden memleketimin takımını,büyüdüğüm şehrin takımını,oturduğum şehrin takımını ve hatta milli takımı da tutmaz oldum,kazanmasını istemez oldum.içimde en ufak bir yakınlık yoktu artık.babam sorardı 'hadi hepsinin koy g.tüne de,milli takımı tutmak bir milli görev,nasıl tutmazsın' diye? tutmazdım işte,dilde tuttuğunu söyleyip gönülden kazık atanlardan değildik.dilde de gönülde de aynı türkü vardı.denizli'de ve orada sonlanan sürece kadar 5-6 haftalık süreçte normal şeyler olmamıştı çünkü.
trabzon kupa maçında,tekrardan içimde futbola ısınma anlamında birşeyler hissettim.belki de ts başkanı Sadri Şener'in o Hulusi Kentmen babacanlığındaki hareketleri ve sözleridir beni ısındıran.ilk defa normal bir şekilde sahada maç kaybettiğimize şahit olduk hep beraber.halbuki biz A.polat'ın fütursuzluğuna ve pervasızlığına alışmıştık.bütün pazarı kapatan tekelci kapitalist zihniyetin yegane figürü A.polat ne yumurtlamıştı daha 3-4 gün önce: şampiyon bursa olsun.hani daha 1 hafta önce maç yaptığı takım.şimdi kendi taraftarı bütün takımı sat diyor.kendi yöneticisi 4. olursak şükür diyor(geçen sene 5.bitirdiler ligi).allahım sen ne büyüksün diyorum.artık sinirlenmiyorum.kanıksadığımdan değil.o bünyeye normalliği ve insani duyguları yakıştıramadığımdan.bu durumda insani duygularla cevap veremeyeceğimden bizim muhatabımız değil.tıpkı a.sami alkışların,t. demirlerin,h.uluçların bu aralar bizim gündemimizde olmadığı gibi.hakan şükür'ün açıklamalarıyla tereddüt yaşadım.yıllarca biz buna inek dedik,şaban dedik ama insan olan buymuş da,öküz olan başkalarıymış meğerse."Ben Fenerbahçe kaybetti diye sevinmem" diyor, nikah şahidi olan A.polat'a giydirdiği röportajında.hakan'a sadece şunu diyorum,eğer biraz olsun söylediklerinde samimiyse bize hakverecektir ,ki ben öyle olduğunu tahmin ediyorum, 2006'da asy'de sarmaş dolaş şampiyonluğu kutladığı a.polat'ın ne tür bir insan olduğunu anladıysa,o gün kazandıkları!! şampiyonluğun da ne mal da anlamıştır.biraz vicdan muhasebesi yaparsa mutlaka doğruyu bulacaktır.
yarınki maç için 1 hafta 10 gündür fırtınalar kopuyor.cuma sabahı saat 10.28 sularında biletimi alarak ''Fırtınalar koparsa kopsun,sürüklesin hepimizi'' demek için saatli kale arkasına gireceğim dakikaları beklemeye koyuldum.gönül verdiğimiz tek takım olan Fenerbahçe'yi sadece biz desteklemek üzere,dualar ve niyazlar eşliğinde yarını bekleyeceğim.
inşallah yarın ki gecenin gündüzü aydınlık olur.
Not:100.girdiğim iletiye felsefik ve duygusal bir yazı yazmak kısmet oldu.Allah ömür ve imkan verirse 1000.iletiyi de görürüm inşallah.
Beşiktaşlı öngörüsü ve çabukluğu
Cnntürk'ün internet sitesinde ''Maganda mevsimi açıldı'' haberini okurken kenarda gözüme Milan Trabzonspor'u tebrik etti yazısı çarptı.Haber şöyle:
''İtalya'nın Serie A ekiplerinden AC Milan, Ziraat Türkiye Kupası finalinde Fenerbahçe'yi 3-1 yenerek şampiyon olan Trabzonspor'u kutladı.
Bordo-mavili kulüpten yapılan açıklamada, AC Milan'ın Başkan Yardımcısı Adriano Galliani imzasıyla bir yazı göndererek Trabzonspor'un Ziraat Türkiye Kupası şampiyonluğunu kutladığı bildirildi.
İtalyan kulübünün yazısında, "AC Milan ailesi olarak kazandığınız 8. ulusal kupanızı kutlarız" denildiği kaydedildi.
Bukalemun cinsinin en ezileninden,en eziğinden olan jimnastikçilerin ise bu tebrik işinde ne kadar hızlı olduğunu,ne kadar öngörülü olduğunu koca milan'a kafa tutmasıyla bir kez daha idrak etmiş olduk.demek ki daha maçın oynandığı akşam bu hamleyi hissetmişler ve erken davranmışlar.beşiktaşlı duruşu vb. kategorileri beşiktaşlı öngörüsü'nü de gönül rahatlığıyla ekleyebiliriz artık.Ne de olsa ilklerin takımı.
5 Mayıs 2010 Çarşamba
Kupa-lig dengesi
Rıdvan Dilmen'in deyimiyle ''eli ayağı düzgün takım'' olan trabzonspor,son senelerde kendisi için en önemli maça müthiş hazırlanmış ve Fenerbahçe'nin pas trafiğini kesip müthiş saldırgan hızlı ataklarla Fenerbahçe'nin üzerine çok sağlam geldiler ve maçın ilk yarısı itibariyle kupadan umudu kesmemiz gerektiğini anlattı bize.ikinci yarıya iyi kötü biraz daha derli toplu başladık,alex yapacağını yaptı çaktı golünü.daum'un emreyi çıkarması gerektiğini hissetmesi biraz trabzon'u ve kupayı hafife aldığını gösteriyor.inşallah a.gücü maçını kazanırız da bu ihtimal daumu haklı çıkarır.çünkü ortada ''gelirse gelir'' denilen bir kupa var.burada daum'a kızmıyorum çünkü 30 Türkiye kupası bir şampiyonluk kadar değeri yoktur benim gözümde,her ne kadar bizim nesil kupa görememiş olsa da.daum kararında haklıdır,çünkü o da biliyor ki,sene sonunda onu burada tutacak olan şampiyonluktur,türkiye kupası değildir.bir santos'un olmamasının bilica'nın bile ne denli dengesini bozduğunu,vederson'la bu işin olmayacağını hep beraber gördük.bu kadar fit bir vücuda sahip olup da bu kadar kendini sakınan,fizyolojisini yadırgayan bir başka oyuncu belki de vedersondan başka sadece guiza vardır.
urfa gibi iklimi sıcaklığı insana fazlasıyla hissettiren bir şehirde final oynatmanın nelere mal olduğunu şimdi daha iyi görebiliyoruz.dakika 25'te emre ve mehmet topuz ter kan içinde kalmıştı.Fenerbahçe takımının ilk 11'i fizik gücüyle rakibine hükmeden bir takım olduğu aşikar.A.Santos'un yokluğu, vederson'un sanki pazar günü maç yapacağını sanarak kendini sakınması dahi kıt kadronun dezavantajlarının nelere mal olduğunu gösteriyor.Fenerbahçe orta sahasının direncinin sıcağın etkisi ile düşmesi,ve trabzon'un alanzinho önderliğinde müthiş bir pas önleme ve paslarla yıldırma taktiği ile sahada gözle görülür bir ilk yarı hakimiyeti ile psikolojik üstünlüğü ve özgüveni sağladığını gördük.Alex tam süpriz yapıyordu ki,yine devid-emre değişikliği yani bir bakıma rotayı kupa'dan lige çevirme değişikliği kupa arzusunu(hasret demiyorum,çünkü bende öyle bir duygu yok) tekrar ertelemek zorunda bıraktı.eyyam falan yaptığım yok,bu kupanın teneke değerine dönüşmesini ,yine günlük sebeplerle biz erteledik.bizi psikolojik ve fizyolojik olarak çok yormuş olsa da,pazar günü inşallah lig için son imzalaramızı ankarada atacağız.
çarşamba akşamı oldu,%5 kontenjan açıklaması haricinde halen herhangi bir beyanat ışık yok.50 TL fiyat çekileceği söyleniyor,henüz kesinleşmemiş ama,biraz insaf diyorum.
a.gücü-ts:12.5
a.gücü-gs:27.5
a.gücü-bjk:22.5
a.gücü-Fenerbahçe:50 TL
tamam alayınızı toplasak bir Fenerbahçe etmezsiniz,bunu biliyoruz ama yine de karşınızdakine biraz saygı duyun.gün gelir muhtaç olursunuz.yanınızda bursa mursa kalmaz.o gün bunun hesabını zor verisiniz.neyse ,umarım bu gece bir açıklama yapılır artık,bilet satışı ve fiyatlarıyla alakalı.
4 Mayıs 2010 Salı
Fenerbahçe çok pis koyar!
Maça erken sayılabilecek bir saatte 18.15 gibi girdim.bütün gün bayan voleybol maçına gidip gitmemekte kararsızdım.maalesef sarı meleklerimizin maçına yanımdaki mızmız yol arkadaşımın yüzünden gidemedim.neyse ki stadta maçı yine skorboard'da veriyorlardı.çok şükür maçı son sette almıştık.bu sırada eskişehir taraftarı neredeyse tamamen stada girmişlerdi.daha 6.30 gibi stadtakileri tahrik etmeye başlamışlardı.o gün küfür etmemek üzere karar alınmıştı bizim taraftan.ama belli ki birilerinin yalakası kendi çapında uşaklık etmeye gelmişti istanbul'a.bursa ve ankaralıların dahi yalaka dediği eskişehirliler bursa'nın tetikçiliğini uşaklığını yapmaktan kendini hiç mi hiç sakınmıyordu.sizden zaten birşey olmaz,yapacağınız en iyi şey uşaklıktır.neyseki çok gaza gelmeden stad yavaş yavaş doldukça,bizim taraftar da kendi işine bakar olmuştu.
saat neredeyse 19.30 olmuştu halen taraftar tribününün(A-B blok) neredeyse üçte biri ancak dolmuştu.yıllarca migrosa erkenden girip de maraton'a laf vurup ''ulan biraz erken girin de şurada havaya girelim'' diyenler,maratona artık 15 dakika kala girer olmuştu.demek ki bu son dakika girme alışkanlığı maratonun veya kombinecinin genlerinde var.yine de maça erken giren az sayıdaki kombinelilere haksızlık etmeyelim.
B blok'a erken giren bir 60-70 kişilik grup yeni besteyi önce B blok sonra da tüm stada ezberletme derdindeydi.ama maalesef migros tribünü bütün stada zorla fener gol gol gol yaptırma derdindeydi.o yüzden beste arada kaynadı ve istiklal marşı falan derken maç öncesi ezberlenememiş oldu.beste konusundaki düşüncelerimi daha önce belirtmiştim.salon maçlarında denenmeden stadta denemede netice alınmıyor.veya deplasman maçlarında tek tribünde söylenmeden artık bizim stadta yeni beste tutturulamaz.neyse goller geldi,ilk yarının sonlarına doğru bir kez daha beste denenmeye çalışıldı ancak yine netice yoktu.telekom ayrı telden,migros numaralıyla ayrı telden araya giriyordu.iki dakika müsade edilip dinlenilse bütün stad o gece ''fenerbahçe çok pis koyar'' diye haykıracaktı.ama yine çok enteresandır ki,eskişehir maçı,tüm stadın katılımı ve görsel katkı yönünden çok önemli maçlardan biri olarak tarihte yerini alacaktır.maraton alt tribününü gs maçları ve bazı çok önemli maçlar dışında bu kadar gaza gelmiş,şova gönülden katılır görmüş değildim.bursanın gol haberlerini alınca çok bağırasım kalmamıştı ki,bir anda bütün stad gaza gelince biz de bizim mız mızla çoştuk.dediğim gibi çok özel maçlardan biriydi.ama yine ''kanarya'' yerine ''feeneerr'' deme hastalığı devam ediyor.
maç da oldukça güzeldi,takımı 20 yıldır izliyorum ama bu kadar bir saldırgan orta saha presi yapan bir Fenerbahçe daha önce izlememiştim.ilk yarıda bi pozisyon vardı:özer sol kanattan sağa gelmişti,mehmet ve emre üçü bir anda prese bir başladılar eskişehirlilerin eli ayağı birbirine dolandı ve topu taca çıkarttılar.emre bu yönüyle inanılmaz katkı yapıyor.inşallah son 3 maç da kazasız belasız geçer ve 2 kupa ile sezonu noktalarız.
ve keyif ve coşkuyla bestelerimizi başta kadıköyde olmak üzere tüm yurtta haykırırız.
eskişehir maçının ürünü ''Fenerbahçe çok pis koyar'':
http://www.youtube.com/watch?v=DmzQ6EZqFKI
Fenerbahçe çok pis koyar,
hem cimboma hem kartala
bu sene de s.ke s.ke,
şampiyon ol Fenerbahçe,
saldır Fener saldır,
kupaları kaldır,
bu taraftar sana,
Gönülden Bağlıdır.
Taraf ve manşetleri #2
daha önce paşasının başbakanı ve mahkemenin başbakanı başlıkları çok güzel ve cesurdu.şimdi de dünkü meclis oturumunda parti kapatma ile ilgili maddenin 330'un altında oy almasıyla ilgili milletvekillerine gönderme yapan bir manşet atmış.geçen ay bir yazı yazmıştım zaten,aha da burada.
ben en çok da Taraf üslubuyla çıkacak bir spor gazetesini merak ediyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)