9 Haziran 2010 Çarşamba

Fantazi(hayal) bir transfer:Joe Cole


Sol açık bütün sene transfer diye bağırdı durdu,gerçi 3 senedir bağırıyor da yine duyan yok.Evet cümle alem duysun Joe Cole Chealsea ile yollarını ayırmış.sözleşmesi bitmiş ve yenileme yapmamışlar.M.United,Arsenal,Bayern vs peşindeymiş Cole'un.Guiza'ya 14 milyon(+8 milyon) verebilen alım gücü, Joe Cole'u bu şartlarda yıllık 10 milyon'a transfer ederse Anelka'dan büyük transfer olur.Yıllardıe sola transfer için yaptığımız konuşmalarda,tartışmalarda verdiğim en uç örnek Joe Cole'dur.
Dediğim gibi bu bir hayaldir, nasıl ki 2002 senesinde Kocaelispor maçında ''Hakan Şükür'ü istemiyoruz,Roberto Carlos gelsin'' makarasını yaptıysak ve o makara yıllar sonra gereçeğe dönüştüyse, kim bilir belki bu hayal de bir gün gerçek olur.
Ve insan hayallerinin mümkün olan en kısa zamanda gerçekleşmesini ister.Bu kadar hakkımız yok mu?

8 Haziran 2010 Salı

Yılın futbolcusu Emre Belözoğlu



UEFA'nın resmi sitesinde geçtiğimiz sezonun değerlendirmesi yapılmış,ve Emre Belözoğlu Yılın Futbolcusu olarak değerlendirilmiş.Tabii bu haberin üzerine öyle atlamanın çok abartmanın ,'işte avrupalı gerçekleri görüyor' demenin lüzumu yok.Çünkü bu gibi sitelere görüş bildirenler de zaten Türkiye muhabiri ,veya Türkiye'den haber kaynağıdır.Zaten analizde Türker Tozar imzası var.
Sevindirici olan şu ki, analizi yapanın eyyam yapmadan adam gibi,normal bir gözle mükemmel bir bireysel performans gösteren Emre'nin hakkını yememiş olması,yani eyyam yapmamış olması.Yani Türkiye'de önümüzdeki sene ödül verecek tonla gazete televizyon eminiz ki Yılın takımı,yılın hocası,yılın oyuncusu falan filan dalında Bursaspor'u gazlayıp duracaktır.

Gören vicdanlı göz Emre'nin olağanüstü bir performans sergilediğini inkar etmez zaten.Tabi bunda Emre'nin sezon başı kampı yapmış olması ve evlenip doğru düzgün düzenli bir hayat kurmasının da etkisini yadsıyamayız.
Sakatlıksız ,başarılarla dolu nice yıllar diliyoruz sana Emre.Sonunda ödül olmasa da bu ünvanı hakettin.
Not:Uefa.com'un ilgili haberine buradan bakabilirsiniz.

7 Haziran 2010 Pazartesi

Bölünme (Division) ve Tribünler


KFY'nun migros tribününe geçeceğini duyunca önce içimde yine eski bölünmüş parçalanmış döneme 2 sene geriye mi gideceğiz diye düşündüm.Ancak ne zamandır çok sesli tribünümüz üzerine yaptığım gözlemlerimi,izlenimlerimi ve analizlerimi bir araya getirince bunun çok da yaralayıcı olmayacağını düşünmeye başladım.
Bir defa Bölünme (Division) meselesi o kadar çok korkulacak kavram değildir. Hatta bu bölünmeler ayrışmalar işbirliği,işbölümü gayesiyle yapılıyorsa bunun faydası olduğu bilimsel gerçektir.Sözlük anlamı olarak da ''Division of Labor'',iş yükünün dağıtımıdır.Teknik anlamı ise,işin özel parçalara ayırılıp bireylere farklı görevler vererek seri üretim yapmaktır.
Üniversite eğitimimi İktisat üzerinde yaptığım için ''Division of Labor'' meselesi hakim olduğum bir konu. Adam Smith'in üretkenlik üzerinde yaptığı kuramın günlük hayatta da yeri olduğunu bu sayede görebildim diyebilirim.Kısaca ne diyor Adam Smith:''Artan iş bölümü,iş paylaşımı, üretimi ve verimliliği artırır''.Ayrıntı için buraya bakabilirsiniz.

Aslında bunu böyle söyleyince kimse itiraz etmez ama yine de birlik ,beraberlik bütünlük, teklik daha tercih edilir bir durumdur. Bölünme ülkemizdeki son 30 yıldaki terör yüzünden çok çabuk guard alınan bir kavram olduğundan, hemen doğal refleks mekanizmaları çalışıyor ''Bölünme'' kelimesi duyulunca.
Ama yine de şu bir gerçektir ki,iş bölümü,paylaşımı yapılmazsa tek seslilik,tek yönde hareket hiç bir büyüme,üretkenlik sağlamaz.içe kapanmadan,ufak kalmadan başka birşey sağlamaz.örnek vermek gerekirse:
-Ülkemizdeki klasik sol toplamda en büyük oy oranını birleşme olmadan, ayrı ayrı seçime girdiklerinde almışlardır. yani solda birlik olsa da iktidar olsak kocaman bir hayaldir. ama yine de en ateşli solcular dediğimiz insanlar dahi bunun kabak gibi ortada olduğunu bile bile her seçimde solda birlik arayışlarına girerler ve ülkedeki Sol'u % 23-25'e mahkum ediyorlar.
-Yine soldan örnek vermek gerekirse,ama bu sefer marjinal soldan; Odtü genel itibari ile devrimci karakteri ile tanınan bir üniversitedir.Dışardan görünen manzara,işte devrimci heyecanlı çocuklar ne güzel hepsi bir araya gelmiş ve birşeyler yapmaya çalışıyorlar diye düşünürler.Ama gerçek şudur ki; Odtü'de irili ufaklı 8'i 9'u bulan marjinal sol fraksiyonların örgütlenmeleri vardır. Bunu bilinçli mi yapıyorlar bilmiyorum ama ''Devrim Günü'' yürüyüşündeki kalabalığı görünce bu farklılaşmanın,ayrışmanın ve bölünmenin genel kanının aksine Odtü'de solu ne kadar güçlü yaptığına bizzat şahit oldum.Hepsinin elinde kendi bayrağı hepsi grupçuklar halinde dizilmişler ve tek sesli olmaları halinde ulaşmaları mümkün olmayan 1500'e yakın bir rakama totalde ulaşmışlardır.Normalde kanlı bıçaklı olan Tkp-Bdp yanyanaydı o gün ve hep beraber inandıkları ''Devrim'' uğruna yürüyorlardı.
Örnekleri uzatmak,çoğaltmak kolay.bunun gibi ve nice örnekler var.
aynı durum Fenerbahçe tribünleri için de sözkonusudur.Fenerbahçe tribünlerinde semtleri saymazsak 10'a yakın taraftar grubu var ve stadın dört bir yanında konuşlanmış durumdalar.
Genel istek ve görüş nedir? Bütün tribün grupları bir çatı altında toplansın ve herkes aynı tribünde bulunsun ve mümkünse 'Efsane Maraton' canlansın.
Ben ise bütün grupların ayrı ayrı varlığını sürdürüp,mümkünse hepsinin kendine daha yeni tribüncüler katmayı misyon edinip ,stadımızda tribün kültürünün daha güçlü yaşatılmasını sağlamadan yanayım.gerekçemi yukarıda açıkladım ve ayrıntılı örneklerle anlattım.
tribünden özel örnek vermek gerekirse,farzedelim ki tribünlerde sadece GFB bulunsun.
sadece tek bir grup nasıl olacak da her Deplasmana kalabalık gidecek, stadın en merkezi yerinde kalabalık bir şekilde kombine alacak, koreografi yapacak, tekne kiralayıp tv programını basacak, amatör branşlara kalabalık katılım gösterecek, her sosyal meseleye tepki gösterecek falan filan.Olası bir kötü olayda bütün tribünler adına grup suçlanarak hepsine birden darbe vurulacaktır ve tribüncü olarak kendimizi savunmamız daha zor olacaktır.
''Ya işte tek grup olsa bütün bunlar daha rahat yapılır'' diyenler yanılıyorlar.çünkü bunlar hepsi birbirinden ayrı bambaşka motiflerdir,zevklerdir. İçinde binbir farklı görüşü,zihniyeti barındırmak çok zordur.bu faklı hayat görüşünden, yaşam tarzından insanları kolay kolay tek bir kaba sığdıramazsın.İnsanın egosu buna müsade etmez bir kere.kimse kimsenin boyunduruğu altına girmeyi kendine yediremez.Bundan kastım beylik,derebeylik sistemi değildir.
Bugünkü durumun daha bir disiplinli ve genişleyici bir şekilde düzenlenmesi halinde 8-10 farklı grubun zararı olmaz, katkısı olur.Yani her grup kendi kültürünü yaşatacak,yanındakine tribün kültürü babında örnek olacak.
Birisi koreografi yapacak,birisi üniversitelerde örgütlenecek yeni nesili tribüncü yapacak,birisi orta yaş üstünün tribünden kopmasını engelleyecek, birisi elit kesimi dahi bağırtacak motivasyonu sağlayacak,birisi deplasmanda 1000 kişi ile gövde gösterisi yapacak.İşte ''Division of Labor'' -''İş Bölümü'' budur.
Bütün bunların neticesinde kimse KFY niye migrosa geçti,keşke maraton C blok alsaydı,bari Telekom'a geçseydi falan ağlayıp,sızlamanın,dert yanmanın anlamı yok.Belki daha planlı programlı hareket edilebilirdi ama artık ortada verilmiş bir karar var.Kimse migrosa geçtiler diye onlardan ümidi kesmesin, ve KFY'da 'biz artık migros'tayız bir sene burada tatil yapacağız,çekirdek çitleyip mandalina yiyeceğiz' demesin.
Bölünmelerden korkmak yerine bölünmeleri lehimize katkı yapacak şekilde yönlendirmeliyiz.Bu yüzden bazen bölünmeler daha güçlü bir büyümeyi beraberinde getirir.ve inşallah bölünmler bölücülüğe dönüşmeyip, iş bölümü mantalitesinde gerçekleşirse bu meseleden de hep beraber kazançlı çıkarız.umarım iyi niyetler halen muhafaza ediliyordur.

Not: Yazı teknik ve bol örnekli olduğundan biraz uzun olmuştur,okuyacaklar için şimdiden özür dilerim,ama böyle bir yazı yazmam bu dönem için gerekliydi.

Konuşan görseller 2


Yağmur yağdı ülkenin batısında nasıl yaz geldi diye şaşıranlar olmuştur,ama keyif sürmek isteyenin rahatını nasıl bozarız be kardeşim.baksana gardaşımın havuz keyfine...
oh be ne don var,ne de mayo :)

Anne bugün başımı bir 'Beyaz' okşadı


Güney Afrika'da yaşanan bir olayı anlatan Mustafa Acar, siyahî bir öğrencinin akşam eve koşarak gittiğini ve annesine, "Anne bugün benim başımı bir beyaz adam okşadı." dediğini söyledi.Bu çocuğun belki hayatlarında ilk defa öteki beyaz adamın sevgisini yaşadığını ifade eden Acar, "Sen Atatürk'ü neden seviyorsun." diye sorulan bir Moğolistanlı öğrencinin verdiği cevabı şöyle anlattı; "Çünkü ben öğretmenlerimi çok seviyorum. Onun için onların atalarını da çok seviyorum."

6 Haziran 2010 Pazar

Konuşan görseller


Muhtemelen integral ile hacim hesaplamaya kalkışmış, ve yine muhtemel ki ard ardına gelen finaller çok geniş bir çalışma imkanı bırakmamış, yine muhtemeldir ki kritik bir dersin veya bağlayan bir dersin finalidir, ve muhtemeldir ki artık çare yoktur ve bitirişi çok güzel yapmış sınavın sahibi.

3 Haziran 2010 Perşembe

Şampiyon takımın büyük kaptanı:Damir Mrsiç


Amatör branş maçlarına elimden geldiğince gitmeme rağmen teknik bilgi olarak hiçbir zaman iddialı olmamışımdır.Bu sebeple üzerinde çok fazla konuşmam,yazıp çizmem.Bazen çok vurucu bir olay,hikaye gördüysem üzerinde bir şeyler konuşurum.Kısacası oyundan pek anlamam,ancak salon maçları vs. her zaman çok zevkli olmuştur benim için. Naz'ın twiterında şu ekşi sözlük entry'sini gördükten sonra içimdeki bazı şeyleri kısa kısa yazasım geldi.


-Maçtan önce, maç esnasında Filistin'e yardım gemisinin mahfedilmesi ,İskenderun'da Pkk saldırısında verdiğimiz şehitler ve 7 tutuklu tribüncünün gündeme geleceğini tahmin ediyordum.tahminimde yanılmadım ve cılız da olsa bu konular gündeme geldi.pota arkasında GFB'nin bez üzerine sprey pankartları ve Vamos Bien'in güzel Filistin pankartı www.fenerbahceliyiz.biz 'in ve benim gözümden kaçmadı.(Resimler için bir kez daha teşekkür ediyorum kendisine ve kaynağı burada belirterek müsadesiyle kullanıyorum.)

-Damir Mrsiç'i bir başka seviyorum,ve ''kupayı onun ellerinde görünce kendimi bir başka mutlu addetiyorum''.

-Maç sonu Damir ve Oğuz'un konuşmaları gayet güzelmiş.

-Yönetimin ayarladığı ''mutlu bir an'' tshirtleri ve şapkaları gayet sade ve güzeldi.''Çıldırın'' ve ''Bir gün herkes bilmem ne'' gibi saçma sapan,tahrik edici şeyler olmadan da gayet güzel mesajlar verilebiliyormuş.

-Legendgfb imzalı ''Seni annemiz babamız gibi mukaddes seviyoruz'' pankartı her ne kadar meczup grup açmış olsa da çok çok önemli bir pankarttı.ve bu sloganı kendi çevremde daha önceden çok kullandığımdan dolayı,bazı arkadaşlar benim açtırttığımı zannedebilir.Burdan açıklıyorum,pankatı çok beğendim ancak benimle alakası yoktur.
-Her ne kadar spor klübü olsak da,lokomotif branş futbolda şampiyonluğun kaybedilmesi yine bize hüzünlü ve buruk bir yaz sezonu geçirtecek.her ne kadar başımız dik ve gururlu olmamız gerekse de yine bu burukluk yazı zehir edecektir.
-Ve son olarak, millet olarak ve tribün olarak son 10 gündeki acı veren,yaralayıcı olaylara ithafen maç sonu kutlamalar daha makul bir seviyede yapılabilir hatta ''kutlama yapmıyoruz'' denilerek fiili bir hassasiyet gösterilebilirdi.
Neyse sonuç olarak,şampiyon takımımızı ve kaptanımızı can-ı gönülden kutluyoruz,bu hediye için kendilerine çok teşekkür ediyoruz,gelecek sezon onları daha fazla yanlız bırakmayacağımıza dair söz veriyoruz.
Not:Resimler http://www.fenerbahceliyiz.biz/ adresindendir.

'Kişilikli Takım' yolunda ilk transfer:İlhan Eker


Transfer ne zaman gerçekleşti,sezon ortasında mı anlaşıldı bilinmez ama bu transferin bir tek açıklaması vardır, o da kadro derinliği ve 'kişilikli takım' oluşturma çabasıdır.
Geçen sene alınan Bekir'den farklı bir kaderi olur mu? Bu farklı kaderin olması ihtimali tek şarta bağlıdır:Aykut Kocaman'ın teknik direktör olmasıdır.Eğer bu düşünülüyorsa Aykut kendi kadrosunu oluşturmaya başlamış diyebiliriz.Buna göre Bilica'nın yolcu olduğunu da söyleyebiliriz.Bu durumda İlhan veya Bekir'den biri savunmanın göbeğinde oynar deme ihtimalimiz çok zor.Çünkü bütün göstergelere göre,bu sene en az birer tane defans,forvet ve sola takımda direk oynayacak kalbur üstü oyuncu alınacak.Forvet olarak Türk pasaportlu çok iyi iki oyuncumuz olmasına rağmen, Guiza belası nedeniyle,Guiza gönderilir gönderilmez 1 adet heyecanlandırıcı yabancı striker alınacaktır.Bu forvet transferi çılgınlığının aslında bir mahsuru yoktur,tabi yine Aykut Kocaman kontrolünde ve onayıyla alınması şartıyla.Geçtiğimiz sene son 10 haftada sadece 1 gol yememiz kimseyi aldatmasın, defans anlamında orta sahanın sert olmasının büyük avantajıyla gol yemeden geçirdiğimiz 10 hafta olduğu aşikardır.Yoksa Bilica'nın savrukluğu ve dengesizliği kaç maçta çıldırttı beni hatırlamıyorum.

İlhan Eker'e bakacak olursak,yıllardır(10 senedir) Ankara'da taraftar baskısı olmadan,hacettepe ve gençlerbirliği gibi takımlarda futbol oynayan standart bir Türk stoperdir.Tek farklı yönü,sol ayaklı olmasıdır.Bu yönünün onun solda denenme ihtimalini akla getirdiğini biliyorum ve bunun felaket olacağını şimdiden söylüyorum.Stoper adam ortada oynar, kanatta açıkta veya bekte oynamak bambaşka bir futbol tarzıdır ve çok defa(2.lig de dahil olmak üzere en az 10 maçını izledim) canlı izlediğim İlhan'da solda oynama potansiyeli olmadığını gayet net biliyorum.''Ortada nasıl oynar''a gelirsek, hızlı diyemeyeceğimiz bir stoper oyuncusu,savunma yetenekleri çok ahım şahım bir oyuncu değil.
''Peki niye transfer edildi?'' derseniz.Bence teknik olarak yanlış transfer ancak istenilen kişilikli bir takım ise doğru bir transfer.Ankara'da bir pasajda bir esnaf abinin dükkanında karşılaşmışlığım vardır kendisi ile ve esnaf abinin anlattığına göre dört dörlük bir insandır.ve bende bıraktığı ilk intiba da aynı yöndeydi.
Yani,netice olarak İlhan Eker iyi bir görev adamı olacaktır ve kişilikli takım ruhunun oluşmasına büyük katkı yapacak bir transferdir.