13 Mayıs 2012 Pazar

3 Temmuz'dan 12 Mayıs'a Sn. Başbakan

2010 yılının Ağustos aylarının ortasındayız. Tayyip Erdoğan Ramazan ayında gündüz sıcağında Sakarya'da referandum mitingleri kapsamında halka hitap ediyor. Belli ki oruçlu, ağzı dili susamış, yorgun: "Bu yükü sadece bu fakirin sırtına yüklemeyin, bu hepimizin borcu, çoluğuna çocuğuna miras bırakacağı Türkiye'ye vefa borcu" derken yutkunuyor, boğazı düğümleniyor. O gün, Adana'da evde uzanmış halde bu konuşmayı dinlerken,Ramazan Bayramı'na denk gelen referandum için, oy kullanacağım yer olan Ankara'ya günü birlik olarak gidip gelmeye karar verdim. Kendisinin de dediği gibi, bu borç, bu yük sadece onun değil hepimizindi. Hz. İbrahim'i yakan ateşe su taşıyan bir serçe samimiyeti ile bayram arefesi rahatımı bozup gidip geldim. İyi ki de gitmişim, Allah o değişiklikte pay sahibi olmayı bana nasip ettim. O gün, o seçim için günü birlik beni Adana'dan Ankara'ya gitmeye teşvik eden Sn. Başbakan'ın o yutkunan samimi,ihlaslı, düşünceli, fedakar, diğergam haliydi. Kendi yaptığım ufacık şeyi kendisinin başına kakacak değilim. Kendisinden bugüne kadar zerre bir karşılık beklentim, yanaşmam olmadı. Yandaş diye adımız çıkmışken dahi, Devlette kadrolara dalmak için saldırmadım, değil Özel Sektörde işe girdim,çalışıyorum. Sadece kendisinden biraz insaf, biraz ölçü, biraz izan, biraz düşüncelilik, biraz hakkaniyet, biraz empati beklerdim. Evet ben Radikal Bir Fenerbahçeliyim. Hayatımın her noktasında, her değerimde, her kimliğimde RADİKAL oldum. Müslümanlığımda da. Üniversite hayatımda da. Oy verdiğim partinin icraatlarına gönül vermede de. İş hayatında da. Sosyal hayatımda da. Eğilip bükülen, her çekmeye gelen, her kalıba giren şerefsiz bir yavşak olmadım. Sevgili Tayyip Erdoğan'ı da Demirel gibi, Kılıçdaroğlu gibi olmadığı için, Mert, Delikanlı, Hakkaniyetli, İnce Düşünceli, Kolpası olmayan biri olduğu için, KENDİM gibi gördüğüm için çok sevdim, inandım. Dün gece itibariyle Şubat ayından beri kendisine olan inancımı yitirme sürecini tamamlamış bulunmaktayım. Recep Tayyip Erdoğan da artık benim ve benim gibi Radikal Müslüman, İdealist, Fenerbahçeliler için de inandırıcılığını ve sempatisini yitirmiştir. Ulusalcılar, cumhuriyetçiler, Alevi Kürtler, pkk'lılar ve bilimum devrimciler gibi narsist değilim. Egosunu, varlığını dünyaya değişmeyen, biz olmasaydık sen bir hiçtin diyen megaloman hiç değilim. Bütün ömrü kendisine beddua,küfür,hakaret etmekle geçen yukarıda saydıklarıma karşı kendisine gerek maddeten, gerek de manen kalkan olmuş isimsiz bir KARDEŞİYDİM. O kardeşini artık kaybetti. O kardeşinin hissettiklerini hiç bir zaman anlamaya çalışmadı. Herkesi dinledi, herkesle empati yaptı, ama kendisini karşılıksız seven, savunanları zerre kadar önemsemedi. Tıpkı referandumda O mahcup olmasın, bu ülke, bu millet boyunduruk altında kalmasın diye okyanusları aşıp gelenlere ettiği nankörlük gibi, Tıpkı kendisini 4 defa suikastten kurtaran Emniyetçi isimsiz kahramanlara ettiği nankörlük gibi, Tıpkı, "hükümeti zayıflatmak,iş yapamaz hale getirmek" iddiasıyla darbecileri,cuntacıları,hainleri tutuklayan emniyetçilere,savcılara ettiği nankörlük gibi, Tıpkı 28 Şubat soruşturması başladığı hafta, o sürecein en büyük sermaye ve medya ayağındaki aktörle AVM açılışında vermek istediği fotoğraf ve mesajla, 28 Şubat mazlumlarının ve mağdurlarının hakkını savunan, soruşturan yargı ve emniyet mensuplarına ettiği nankörlük gibi, Tıpkı, sene 2002'de Türkiye'de kimsenin g.tü kendisiyle tek kare poz vermeyi bile yemezken/yiyemezken "Türkiye'ye yakışan Fenerbahçeli Başbakan" & "Adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan" pankartını asabilen Fenerbahçelilere ettiği nankörlük gibi, Tıpkı, Fenerbahçe'yi %10'luk moron kitlenin takımı haline getirmeye niyetli, ne idüğü belirsiz kapitalist yalayıcısı puştlara karşı Fenerbahçe'yi ve Tayyip Erdoğan'ı savunan Fenerbahçe'nin özü Fenerbahçelilere ettiği nankörlük gibi... Sen daha Ali Kırca, FB-GS maçı nasıl biter,kim kazanır sorusuna dahi cevap veremeyip; "Kalkıp da Fenerbahçelilik yapamam" derken, Faruk Çelik Bursaspor'nın hakkını kimseye yedirmeme palavrasıyla Fenerbahçe'ye karşı her türlü pis ittifakı kurar, Faruk Özak Trabzonluluğun kralını yapar, Erdoğan Bayraktar GS'ına 0 stad yapar, hediye eder, Trabzonuna kupayı getirmek için ince ayar yapar, Suat Kılıç anti-fenerbahçeliliğe devam eder, İstanbul Belediyesi, devletin karayolları GS'ın stadının yollarını, metrosunu bitirmek için bütün milletin parasını, hakkını oralara akıtır. Bütün bu haksız rekabet koşulları arasında, senin etrafında bu kadar yamyam varken Fenerbahçe yine bütün bu ittifaklara, mide bulandırıcı entrika, söylemlere, kokuşmuşluklara rağmen, söke söke, mide krampları,kalp krizleri geçire geçire, 2011 yılında şampiyon oldu, ve birileri çıkıp bu AK-PAK emeğe kir,leke sürmeye kalktı ve sen "Kalkıp da Fenerbahçelilik yapamam" dedin, ortada hiç birşey yokken, Fenerbahçe taraftarı takımını tribünlere çağırıp alkışlarken kale arkasına biber gazı sıkan, saldıran Emniyet Spor Büro ekiplerine karşı nefsi müdafa hakkını kullanan Fenerbahçelileri "Terörist" olmakla suçluyorsun. Fenerbahçe stadında kupayı alacağım diye dayatan, apaçık kötü niyetli, daha 1 sene önce sana en büyük nankörlüğü yapmış olan Galatasaraylıların Fenerbahçe stadında kupa alması için, devletin, milletin polisini Fenerbahçelilerin üzerine sürüyorsun. Daha 3 ay önce başkanı (ünal aysal) seni apaçık tehdit etmiş şımarık, pişkin,yüzsüz utanmaz bir takım için hem de. Ne ki, GS kupasını FB stadında alsın. Sen ne yaptığının farkında mısın, hiç mi insafın, izanın , ölçün, hakkaniyetin kalmadı. Cenaze evinde düğün olmaz, bu kadar mı raconsuz oldun. Bu kadar mı geniş oldun. Bu kadar mı liberal oldun. Bu nasıl bir ölçüsüzlük, nasıl bir adaletsizlik. Bütün bunların hesabını Allah'a nasıl vereceksin. Yazık! İnsaf! İzan! Başkası yapsa bu kadar kırılır mıyım, göğsüne hançer yemişe döner miyim? İnsan güvendiği, uğruna bir şeyleri göze aldığı kimseden nankörlük görünce kırılıyor, buruluyor, yıkılıyor... Biz ki seni Emir-ül Mü'minun diye anardık. Biz ki her duamızda annemiz babamızdan sonra seni anardık... Farkında mısın? Mesut Yılmaz'a, Mehmet Ağar'a, Haluk Ulusoy'a nasip olmayan sana nasip oldu! Sadece bunlar değil! Çetin Doğan'a, Çevik Bir'e, Güven Erkaya'ya, Erol Özkasnak'a,İlker Başbuğ'a nasip olmayan tasfiye de sana nasip oldu! Farkında bile değilsindir... Yazık, çok yazık!

1 yorum:

  1. tam bir ruh hastasısın anlaşılan. akıl fikir..

    YanıtlaSil